![]() |
Talat Atilla Ankara 5 senaryoyu konuşuyor! Zihinsel Devrim şart! Mafya itibarı! Eylül'de gel! |
![]() |
Cengiz Altınsoy Karanlığı görmeden ışığın değerini anlayamazsın |
![]() |
Adnan Küçük AMERİKA BAKLAYI AĞZIDAN ÇIKARDI: FEDERASYONUN BİRAZ ALTI |
![]() |
Tuğba AYAN Hoş geldin Hıdrellez |
![]() |
Melike Topuk Kendini sabote ediyorsun |
![]() |
Zahide Guliyeva ANNELİK NEDİR BİLİYOR MUSUN? |
![]() |
Derya Çöl Varoluş gerilimi |
![]() |
Seyhan Korkmaz ÇAĞLAR DEĞİŞTİ, İNSAN DEĞİŞMEDİ |
![]() |
Kıvılcım Kalay LİMANDAKİ SEVGİLİLER |
![]() |
Canan Sezgin MERKÜR BİLE GERİ GİTMEYİ BIRAKIYOR, SEN NEDEN BIRAKMIYORSUN? |
![]() |
Tuğrul Sarıtaş YAŞLILARIN ÇİLESİ! |
![]() |
Tekin Öget BİR TEK GAZZE DİRENİYOR |
![]() |
Esra Süntar KALABALIKLAR İÇİNDE KENDİNE SESİNİ DUYURABİLİR MİSİN? |
![]() |
M. Kürşat Türker Bazen rakamlar veya harfler sıralanarak gelir |
![]() |
Ersan Yıldız BU NE ÇILDIRTAN DENGE |
![]() |
Haktan Kerem Ural BİR SANİYESİNE BİLE HÜKMEDEMEDİĞİMİZ BİR HAYAT İÇİN, BU KADAR FIRILDAK OLMAYA GEREK YOKTUR! |
Dansözlere Taş Çıkartan Amerika
ABD’nin Ankara Büyük Elçisi Tom Barrack geçenlerde "Anlaşamazsanız anlaşmayın, ama biz sonsuza kadar burada bebek bakıcılığı ve arabuluculuk yapmayacağız, SDG, YPG’dir; YPG, PKK'nın türevidir. Onlara bağımsız devlet kurma borcumuz yok" şeklinde açıklama yaptı.
Kısa bir süre sonra bu açıklamalarla yüzde yüz çelişen şu açıklamayı yaptı:
“Bir federasyon değil ama onun biraz altında, …bir yapı düşünülmeli”.
Burada o kadar çok falso var ki, bir kısmına çok kısa bir şekilde temas edeceğiz.
Önce Amerika’nın, tutarsız, bencil, keyfi, (var olduğu iddia edilen) uluslararası hukuka aykırı şekilde çıkarcı, bazen terörle sarmaş dolaş olan bazı kereler terörü dışladığını söyleyen çok yüzlü, ahlakilikten mutlak olarak yoksun olan bir tutumuna yer verelim:
Bu bağlamda Amerika’nın PKK-SDG-YPG ile olan ilişkisine bakalım.
PKK, 10 Ağustos1997 tarihinden beri ABD’nin "Yabancı Terörist Organizasyonlar" listesinde yer almaktadır. ABD Dışişleri Bakanlığı, 2003'te yaptığı açıklamada, PKK'nın “her ne isim altında olursa olsun terör örgütü” olarak kabul edildiğini açıklamıştır.
Taşları teker teker döşeyelim.
Amerika, hukuk devleti olduğunu söylüyor. Bunun Amerikan’ca ifadesi “hukukun üstünlüğü”.
Dış dünyada da Amerika, hukukun üstünlüğü liginde lider ülke olarak biliniyor.
Amerika, uluslararası kuruluşlarca insan hakları liginin de lideri olarak gösteriliyor.
“Terör örgütleri ile ilişki kurmak”, hukukun üstünlüğü ve insan hakları rejimi ile yüzde yüz çelişmektedir.
Yani terör örgütü ile hukuk devleti ve insan hakları, “cem-i zıddeyn” teşkil eder. Yani terör örgütüyle ilişki ile hukuk devleti ve insan haklarının bir arada bulunması imkânsızdır.
Hukukun üstünlüğü ve insan hakları liginin lideri olarak bilinen Amerika, bu değerlerle yüzde yüz çelişen diyaloglar gerçekleştiriyor.
Yani ABD Ankara Büyük Elçisi Tom Barrack, bir yandan “SDG, YPG'dir. YPG, PKK'nın bir türevidir” diyerek, 1997 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan PKK “her ne isim altında olursa olsun terör örgütüdür” şeklindeki açıklama ile uyumlu görüntü sergilerken, bu sözlerin üzerinden çok kısa bir süre geçtikten sonra, PKK’nın türevi olduğunu bizzat söylediği SDG/YPG’yle diyalog kuruyor, bu yapının federal devletin (Bir federasyonun biraz altında şeklinde bir yapılanma yoktur) federe devleti haline getirilsin diyor.
İtibarlı, güvenilen, istikrarlı bir devlet, bu kadar oynak, kıvırtkan hareket edemez.
Yani, en kıvrak DANSÖZLERE TAŞ ÇIKARTACAK ŞEKİLDE kıvırma konusunda mahir olan Amerika, bu tavrı ile hukukun üstünlüğünden uzaklaştığını, işine geldiğinde insan haklarını yok edecek uygulamaları yapabileceğini çok net bir şekilde göstermiş oluyor.
Amerika, bu tutumuyla demokrasiye zarar veriyor. Çünkü demokrasi şampiyonu olarak kendisinin bizzat terör örgütü olduğunu açıkladığı SDG/YPG ile ilişki kuruyor.
Yetmedi, Suriyeli yetkililere “bu terör örgütüne federe devlet statüsü tanıyacaksın” diyor.
Federasyon Altı Statü Tanınması
Gelelim kıvrak Dansöz Barrack’ın “Bir federasyon değil ama onun biraz altında, …bir yapı düşünülmeli” açıklamasına.
Önce Federasyonun ülkelerin tabiatları ile uyumluluğuna bakalım.
Federal yapı, güçlü Batılı ülkeler için uygun bir devlet yapılanması olabilir.
Hele ki, güçlü olan bu ülkelerde, federal yapının bölünmeye götürülmesi için yabancı devletlerin güdümünde ülke içinde bölücü terör eylemleri söz konusu değilse, bu ülke, federal yapı içinde sapa sağlam varlığını sürdürebilir.
Bu belirlemeler, federal yapılı ABD ve Federal Almanya için birebir geçerlidir.
Şayet federal yapılı bir devletle, dış güçler uğraşıyorsa, bu güçler ülkede bölücü terör eylemlerini üst düzeyde destekliyorsa, federal yapılı bu ülkenin parçalanması ihtimali artar.
Burada federal yapılı devletin iç dinamiklerinin gücü, sosyal bağların, dayanışma ruhunun güçlülüğü oranında federal yapının ömrü belki uzayabilir. Ama dış güçlerin bölücü eylemleri destekledikleri dönemde yaşanan bölücü, parçalayıcı terör eylemleri ile sürekli kaos yaşanır, ekonomi zararlar ortaya çıkar, sosyal doku hasar görür, bir müddet sonra ya parçalanır ya da artık bir arada yaşama şartları çok büyük ölçüde azalır.
Dış müdahalelerle bir ülkede terör eylemleri gerçekleştiriliyor, bölücü tezgahlar sergileniyorsa, üniter yapılı devletler de bu bölücü etkilemelere dayanamayabilir.
Sosyal, siyasi, kültürel, ekonomik bağlardaki güçlülük oranında üniter yapılı devletin, bölücü eylemlere karşı direnci artabilir, ama uzun vadede terör eylemleri hasarı büyük olur.
Başta sözüm ona müttefik bilinen Amerika, İsrail ve diğer müstemleke Dış güçlerin, Türkiye, Suriye, Irak gibi ülkelerde gerçekleştirilmesini destekledikleri terör eylemlerinin, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin onda biri Amerika’da gerçekleştirilseydi, böyle bir ülke kalmazdı; ya parçalanır ya da kendi Hitler’lerini ortaya çıkarırlar, diktatörleşirlerdi.
Suriye, Irak gibi ülkelerde başta İsrail ve ABD olmak üzere dış güçlerin yıkıcı, bölücü, tahrip edici müdahaleleri söz konusudur.
Bu ülkelerde kurulması önerilen yapının federal altı olduğu belirtiliyor.
Federal altı diye bir yapı yoktur. özerklik denilen, federal yapıdan tamamen farklı bir şeydir. Burada istenen özerk yapının ötesinde bir şeydir.
O zaman burada bir göz boyama, aldatmaca söz konusudur. federal altı denilen bir yapı ile kastedilen, açıkça söyleyemedikleri federal yapıdır.
Bu öneri, tilkiyi tavşan diye adlandırarak koyunlara çoban yapmaya benzer. Tilkiyi tavşan görünümüyle koyun sürüsüne çoban yapmakla, federal yapıyı federasyon altı diye lanse etmek aynı şeydir.
Suriye’de federasyon altı kamuflajı ile federal yapıyı kabul ettirmenin bir sonraki aşaması, bu ülkeyi önce bölmek, parçalamak, sonra da İsrail topraklarına ilhak edilmesi için lüzumlu şartların gerçekleşmesini beklemektir.
Suriye’de federal yapı ile yetinilmeyecek, bu ülkelerin parçalanması için ikinci evreye geçilecektir. İkinci evrede, federe devletler arasında çatışmalar hortlatılacak. Bu ortamda sosyal doku yok edilecek, vatandaşlık bağları yıkılacak, bunlar neticesinde merkezi otorite yok edilecektir. Burada federe devletler, hem birbirleri ile çatıştırılacaklar hem de merkezi hükümetle, ayrılıkçı çatışmalara girişeceklerdir. Bu çatışmacı ortamda, artık federe devletlerin de merkezi hükümetin de dış müdahalelere karşı dayanma gücü kalmayacaktır.
Bu durumda, İsrail için son aşamaya geçmek için lüzumlu şartlar tahakkuk edecektir.
Asıl proje budur. Yani Siyonist, işgalci, katil, soykırımcı İsrail için “Arz-ı Mev’ud” amacının gerçekleştirilmesi için bütün şartlar adım adım gerçekleştirilmiş olacaktır.
Bu vesileyle, Tom Barrack’ın “Federasyon altı bir yapı” söylemi, İsrail’in Amerikan’ın görünürlüğünde Suriye’de gerçekleştirmek istediği projenin ilk eşiğidir.
Diğer yandan, bu proje ile Esed zamanında gayr-ı meşru yollarla, terör örgütlerine verilen desteklerle fiilen gerçekleştirilen Suriye’nin bölünmesi, bu sefer masada meşru görünümlü yollarla hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Türkiye ve Suriye hükümetinin dirençlerine rağmen bu amaç gerçekleşir mi bilinmez.
Ama amaç, bu projenin Suriye’ye dayatmalarla kabul ettirilmesidir.
Şayet bu dayatma gerçekleşirse, sözüm ona demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü şampiyonu ülkeler, bütün bu değerleri yok ederek terör örgütlerin amacını gerçekleştirmesine birebir, doğrudan katkı sağlamış olacaktır.
Burada galip gelen terör örgütü olacaktır. Terör örgütü münafık Batılı güçler tarafından ödüllendirilmiş olacaktır.
İsrail uyguladığı bu politikayı kendisi için zafer olarak görerek, iştihayla diğer ülkelere yönelik benzer politikalarını uygulamaya devam edecektir.
Bir husus daha öne çıkmaktadır.
Bütün bu bölücü politikaların kaynağında İsrail terör örgütünün güvenliği gösterilmektedir. Kısaca sınır tanımaz bu İsrail’in güvenliği gerekçe gösterilerek bir bölge cehenneme çevrilmektedir.
Amerika ve diğer müstemleke ülkeler de, İsrail’in Arz-ı Mev’ud olarak nitelediği hedefe ulaşması için, bu bozguncu, yıkıcı, bölücü, işgalci terör politikalarına sınırsız destek vermektedirler.
ABD’nin doğrudan, İsrail’in de perde gerisinden şekillendirmeye çalıştığı Suriye’deki bölücü, parçalayıcı, kaotik politikaların başarıya ulaşması halinde, İsrail terör örgütü durmayacaktır. Tekrardan İran’a, fırsat bulursa Türkiye’ye saldırmaya çalışacaktır.
Bu bölgede İsrail terör örgütünün en büyük tehdit olarak gördüğü ülke Türkiye’dir. Belki Türkiye’ye yakın gelecekte doğrudan saldırmayacaktır. Ama Türkiye’deki doğrudan kendi ajanları, Türk vatandaşı görünümlü, Müslüman Türk ismine sahip gönüllü militanları vasıtasıyla Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması çabalarına girişecektir.
Türkiye’nin içini karıştırmak için, mezhep, ırk temelli, bölgesel unsurlardan hareketle kaşımalar yapacak, fitneleri ateşleyecektir.
Terörsüz Türkiye Çabalarını baltalamak için elinden geleni ardına koymayacaktır. Muhtemelen bu amaca yönelik sabotaj eylemlerini gerçekleştirmekten geri durmayacaktır.
Çünkü İsrail terör örgütü için en tehlikeli durum, “Terörsüz Türkiye”dir. “Terörsüz Türkiye”, Türkiye’nin her yönüyle, kartopu gibi güçlenmesi demektir. Türkiye’nin güçlendiği her dakika, İsrail terör örgütü için karabasana dönüşmektedir.
Bu vesileyle, İsrail, ne yapıp edip, Türkiye’nin güçlenmesine mani olmaya çalışacaktır. Başarılı olur ya da olmaz, bunu gelecek gösterecektir. Türk milletinin de, bu yaşananları ya da yaşanacakları çok iyi okuması, görmesi gerekiyor.
İsrail, bir şekilde Suriye’nin yeni yapılanmasında amaçlarına ulaşması halinde, Türkiye ile gerçekleştirmeyi planladığı final için, bir engeli daha aşmış olacaktır. Nihai hedefe ulaşmak için, adım adım ilerlemeyi sürdürecektir.
Son bir husus da şudur.
Şayet Suriye’de İsrail ve Amerika ile birlikte kontrol ettiği SDG görünümlü PKK federe devletinin kurulması halinde, Türkiye’deki “Terörsüz Türkiye” süreci akamete uğrayabilir, DEM kendini PKK’nın misyonunu sürdüren bir pozisyona evrilebilir.
Bunda muvaffak olurlar mı? Denilecek olursa, kanaatimce olamazlar. Ama yine de Türkiye bir müddet daha terörle yaşamak zorunda kalabilir.
Umarım bu kötü senaryo hiçbir zaman gerçekleşmez.
Umarım Suriye yönetimi, bütün bu dayatmalara direnerek istikbalini garantiye alır.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
Bu yazı 292 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |