Talat Atilla Bakanlara 'hacklenemeyen' özel telefon! Yeraltı dünyasını bir araya getiren düğün! |
Mihriban Başlı Beyaz sayfa...temiz eller! |
Tuğba AYAN Ağaç elementimizi nasıl şifalandırırız? |
Adnan Küçük EKREM İMAMOĞLU’NUN CUMHURBAŞKANLIĞI YOLU KAPANIYOR MU? |
Cengiz Altınsoy Çirkin şansı |
Kıvılcım Kalay Vakit, yaraların izinden utanmayıp onları tecrübe olarak saklama zamanıdır |
Canan Sezgin ELBET BİR GÜN TUTULACAĞIZ! |
Tuğrul Sarıtaş DEMET ÖZDEMİR' DEN 25 MİLYONLUK REKLAM ANLAŞMASI! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
İnsanlık ağır bir muhakeme zehirlenmesi yaşıyor. Bu zehirlenmede hiç birimiz masum değiliz, belki zehirlenmeye katkı da veriyoruz.
Ateizm bir salgın hastalık gibi yayılıyor.
Şüpheyi aklın zelzelesi, kalbin çökmesi haline getirmek isteyen büyük, metodolojik ilerleyen kurumsal ve belki şeytani bir akıl var karşımızda.
Bu ateizm tufanına hamasetten uzak; vicdani, akli ve rasyonel bir yanıt vermek zorundayız. Bu yazıyı kaleme almamın nedeni, gerçeği yalana boğdurmak isteyenlere itirazdır.
Aklın barajını patlatmak isteyenlere karşı, bu üzerimize gelen selden bir kişiyi de olsa kurtarmak mümkün olabilir mi?
Bunu arzu ettim.
* * *
Başlıyorum.
Buyurun...
Mutlak gerçek olmasa da Deccal ve Mehdi inancı İslam Alemi için yaygın bir inançtır. Mutlak gerçek olabilmesi için Kuran'da ayetle sabit olması gerekir.
Deccal'i metaforla anlatırsak, belli dönemlerde kişilerle sembolize edilse de aslında ateizm üreten sistemin adıdır.
Bu Deccal metaforu, şu anda insanlığın DNA'sına ateizm kılığı ile sinsice girdi ve giderek büyüyor.
Türkiye ve dünyada Ateizmi yaymak için kullanılan en büyük iki enstrümandan birisi Sümer Tabletleri.
Diğeri, "Hz. Adem 7 bin yıl önce yaşadı diyor kutsal kitaplar. Oysa Göbeklitepe kazılarında insanlık tarihinin 10 bin yıla dayandığı tezi var. Bu da 3 bin yıllık fark demektir. Demek ki kutsal kitaplar yalan yazıyor!" iddiasıdır...
* * *
İlk iddiayı en sert şekilde özetlersek...
"Sümer Uygarlığı ortaya çıkarılıp tabletler okunmaya başlanınca, kutsal sayılan kitaplara inananlar büyük bir korkuya kapıldı. Çünkü o kitaplarda anlatılan daha ayrıntılı bir şekilde 4000 yıl önce yazılmıştı. Tevrat, İncil, Kur'an gibi kitaplar eski insanların masallarının tekrar edilmesinden ibarettir."
İlk bakışta bu iddianın çarpıcı gelmesinin nedeni, içindeki tek unsurun doğru olması. Ama bu tek doğru, gerçek ve mutlak doğruyu bloke etmek için kullanılan bir mayın, bir manipülasyondan öteye gidemiyor.
Çünkü...
Kuran dâhil, kutsal kitaplarda var olmayan bir iddia, sanki varmış gibi gösterilerek illüzyonist bir zeka işletiliyor.
Daha da ötesi; Sümer Tabletleri aslında Allah'ın varlığı ve hâkimiyetini belgeleyen binlerce somut örnekten birisiyken, Allah'ın yokluğuna delil gibi gösteriliyor.
İnsanlık tarihi bu kadar güçlü illüzyonlarla ender karşılaşmıştır.
* * *
Ateizm üreten Sümer Tabletleri'nin başta Kuran olmak üzere indirilen kitapları tekzip edemeyeceğini, birazdan kaynağından iki kere ikinin dört ettiği netlikte izah edeceğim ama önce ateizmin asıl faillerinden, sözde bazı din âlimlerinden başlamak istiyorum. Çünkü bu sözde din âlimlerinin bazıları, Kuran'da olmayan ya da örf olarak kabul edilen uygulamaları din diye lanse ederek maalesef ateizm akımının özellikle gençler yönünden lokomotifi oldular.
Bazı sözde din âlimleri kendi konforunda ve dehşet derecede cahil oldukları gibi hurafeleri ayetlerin yerine koyacak kadar ileri gittiler. Geçmişte yaşamış bazı din âlimleri putlaştırılırken, yaşayanların bir bölümü de gençlerin imanını çalan bu illüzyona seslerini çıkarmadan, en ufak kamusal risk almadan şatafatlı hayatlarına devam ediyorlar.
* * *
Düşünün lütfen;
Sümer Tabletleri illüzyonunu, isimlerinin önünde büyük büyük unvanlar bulunan şöhretli Profesörler her platformda Kuranı yalanlamak için ekranlarda boy gösterir, gençlerin imanını çalarken.
O İslam âlimleri, birçok İslam Ülkesinin sözde dindar liderleri pahalı arabalarıyla boy göstermeye, bin yıldır sakızın orucu bozup- bozmadığı gibi serin sularda kulaç atmaya devam ediyorlar...
Allah onları da ıslah etsin.
(*Gerçek İslam âlimlerini tenzih ederim.)
Doğrusu hakikatleri anlatmak bu satırların yazarına kalmamalıydı.
Ben medrese eğitimi görmedim.
Hiç bir tarikata mensup değilim.
Okuduğum okullar arasında ilahiyat yok.
Bu noktada "Hangi cüretle, ne açıklayacaksın? " sorunuzun olmasını anlayabilirim.
* * *
Bu sorunuza, Allah'ın ilk "oku" ayetinin hürmetine okuduğum 2 binden fazla kitap, biraz sosyoloji, biraz tarih, biraz da siyaset bilimi ile ilgilenen bir sade vatandaş olarak yanıtını verebilirim.
Daha ötesi.
Gerçeğin sadece unvanı olanların mülkü olduğuna, gerçeği ararken bile bir kast sistemi olduğuna inanıyorsanız, bu ön yargıyı aşmak benim problemim değil.
Saf gerçeği aramak- söylemek sınıfsal olamaz ve ünvan tanımaz.
Başlayalım mı?
* * *
Nedir bu Sümer Tabletleri?
Sümerlilerin eserlerinde bahsedilen anlatılarla Kur’an’daki bazı anlatıların benzerliği üzerine Samuel Noah Kramer ve Muazzez İlmiye Çığ’ın bilimsel değeri olan çalışmaları oldu.
Bu çalışmalarda dinlerin anlatılarının Sümerlerdeki kökenine vurgu yapıldı. Ateistler bu benzerlik üzerine İslam üzerine eleştiriler getirdi ve Kuran’daki anlatıların Allah sözü olamayacağı ve Sümer alıntısı olduğunu iddia ettiler.
Çünkü Sümer tabletlerinin Kuran’dan yaklaşık 2500 sene önce yazıldığı iddia edilir. Bu iddia incelenirken sadece Sümerlerle bağlı kalmayıp diğer tüm uygarlıklar ve mitolojiler de konuya dâhil edildi.
* * *
Mesela İslam’dan önce doğmuş birçok mitolojide tufan olgularının varlığı bilinmektedir. Geçmişte farklı mitlerde yer alan ritüeller ve anlatıların daha sonra yazılmış olan Kuran’da yer almasını, bu yaklaşımlarına delil olarak gösterdiler.
İlk bakışta ne kadar da mantıklı görünüyor değil mi?
Oysa gerçek tam tersi.
Çünkü...
Sokaktaki vatandaşa, hatta birçok cami hocasına sorun; size Hristiyanlık ve Yahudiliğin indirildiği ve bu dinlerin tahrif olması sonucu İslam’ın indirildiğini söyler. (Hristiyanlık ve Yahudiliğin tahrif edildiği doğrudur ama İslam’ın öyküsü bambaşkadır. İnen tüm dinlerin adı İslam’dır. Birazdan belgeleyeceğim...)
* * *
Bu bakış doğru kabul edildiğinde, sonra yazılanın, önce yazılanı taklit ettiği tezi doğal olarak güçlenir.
Yani; Sümer Tabletleri Kuran’dan 2500 sene önce yazılmışsa, ilk bakışta Kuran ayetlerindeki benzerlik, ateistlerin tezini güçlendirebilir gözüküyor.
Çünkü siz "ilk kez anlatıldığı söylenen ayetlerin aslında daha önceden anlatıldığının ortaya çıkmasını" izahta zorlanırsınız.
Tam da bu sebeple Kuran’ın ayetlerini bilmeyen, ya da kenarından bilen kesimlerin ilk bakışta bu tezi mantıklı bulması normal.
* * *
Ortaya bir kronoloji sunuluyor.
Önce söylenilen daha sonra söylenilene kaynak olması akla da yatkın görünüyor.
Şayet Kuran’daki anlatılanların ilk olduğu ve daha önce başka elçiler vasıtasıyla başka toplumlara anlatılmadığı iddia ediliyorsa, bu noktada ateistlerin argümanı güç kazanabilir.
Şimdi lütfen koltuklarınızın arkasına yaslanın. Ve imzası Allah olan belgelerle ateistlerin elindeki balonun patlama sesini bulunduğunuz yerden duyun.
* * *
Kuran diyor ki;
Yani falanca hacı, filanca hoca değil.
Rivayet edilen bir hadis de değil.
Bizzat Allah, Fussilet 43. surede aynen şu ifadeleri kullanıyor. "Sana senden önceki resullere söylenmiş olandan başka bir şey söylenmiyor... "
İşte bu ayet, Sümer Tabletleri'ni bahane ederek Kuranı yalanlayanları, bu vesile ile 'ateist' oldum diyenleri geri dönüşümsüz olarak tekzip ediyor.
Allah bu ayetiyle, yeryüzüne inen, bilinen- bilinmeyen tüm dinlerin kompozisyonunun mutlak sahibi olduğunu beyan ediyor.
* * *
Devam ediyorum.
İmzalar yine Allah'a ait.
Ahkaf 9: De ki “ilk resul ben değilim.”
Mümin 78: "Andolsun ki, senden önceki milletlere de özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberler gönderdik..."
Bu iki ayet, Hz. Muhammed’in ilk peygamber olmadığı ondan önce de bir çok peygamberlerin gönderildiğini açıklıyor. Aynı zamanda Hz. Muhammed'e söylenenlerin diğer elçilere söylenenlerden başka olmadığı ve onların da benzer süreçlerden geçtiğini bizzat Allah bildiriyor.
* * *
Yani geçmişte pek çok peygamber farklı kavimlere gönderilmiş ve Allah onlara da vahyetmiştir. Bu noktada Allah’ın resullere vahyettiklerinin birbirine benzerliği neden şaşırtıcı olsun ki?
Tam aksine, tersi olsaydı, bu konu belki irdelemeye değer bir tez olabilirdi.
Bitmedi.
Yine Allah Bakara 183'de "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı." sözleriyle oruç ibadetini insanlık tarihi boyunca insanlardan talep ettiğini beyan ediyor.
* * *
Hele üç ayet var ki.
Sümer Tabletleri'ni ateizme dayanak yapanlara "Hadi ötede oyna" diyerek, alınlarının ortasına mühür gibi yapıştırıyor.
Yunus 87: "Ey Musa! Müminleri müjdele, namazınızı da dosdoğru kılın diye vahyetmiştik..."
Meryem 55: "O ailesine namazı ve zekâtı emrederdi..."
İbrahim 40: "Rabbim, beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle!"
Ayetlerde açıkça oruç, namaz, kurban gibi ibadetlerin ilk defa Kuran’la farz kılınmadığı, daha öncekilere de bildirildiğini bizzat Kuran açıklıyor.
* * *
İşte tam bu nokta; Sümer Tabletlerinde veya başka mitlerde Kuran ayetlerine benzer sözlerin bulunmasının İslam için bırakın bir sorun teşkil etmeyi, tam tersine İslam’ı doğruladığı nokta.
Çünkü Kuran’ın söylediği de net olarak zaten budur. Allah sorumlu tutacağı her kavme bir elçi göndermiş ve vahyetmiştir. Dolayısıyla elçilerinin geçmiş uygarlıklara anlattıklarının peygamberimizin anlattıklarıyla benzerlik göstermesi beklenen bir durumdur.
Kuran ilk elçinin ne zaman gönderildiği veya elçilerin herhangi birinin gönderilme zamanına yönelik bir tarih içermediğinden insanlığın başından bu yana elçiler gönderdiğinin altını çiziyor.
Dolayısıyla Sümerlerin anlatılarının da elçilerinden duydukları, beklenen bir durum olduğu gibi Kuran'ı açıkça teyit ediyor.
* * *
Allah'ın kaç tane peygamberi, ne zaman, nereye gönderdiği sorusuna yine Allah Nisa 154'de" Senden önce gönderdiğimiz resullerin birçoğunu sana anlattık, birçoğunu da anlatmadık..." sözleriyle yanıt veriyor.
Ve Allah İsra 15'de "Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz." diyerek çok zarif bir adalet çizgisi de çekiyor.
Bu noktada gerçekten hangi kavme, ne zaman, kaç peygamber gönderildiğinin cevabını bilemeyeceğiz ama tüm bu uygarlıkların ve mitlerin benzerlikleri yeterince Kuranı doğruluyor.
* * *
Amerika’dan Avusturalya’ya Hindistan’dan taa İzlanda’ya kadar dünyanın hemen her bölgesinde tufan anlatılarının izleri var. Bu durum dünyanın farklı bölgelerine gönderilen elçilerin farklı kavimlere benzer şeyleri anlattıklarının açık bir belgesi.
Yazının girişinde, ateizme yönlendirmek için "Hz. Adem 7 bin yıl önce yaşadı diyor kutsal kitaplar. Oysa Göbeklitepe kazılarında insanlık tarihinin 10 bin yıla dayandığı tezi var. Bu da 3 bin yıllık fark demektir. Demek ki kutsal kitaplar yalan yazıyor!" tezi yine ilk bakışta sormaya değer gibi görünse de, gerçeğin nefesinden kurtulamayacak kadar çocuksu bir soru. Çünkü...
Yaradılışla ilgili ilk zamanlar, dünyanın mevcut hareketi ile hesaplanan bizim zamanlarımızla ölçülemez olduğunu, Hac 47 "Senin rabbinin katındaki bir gün, sizin saydıklarınızla bin sene gibidir.’ ayetinde Allah'ın sözleri ile öğreniyoruz.
Bu hesapla bin yılı önce günlerle, sonra binle çarparsak, karşımıza milyon, hatta milyarlarca yıl çıkıyor.
* * *
Ve ayrıca Allah'ın Hac suresinde ortaya koyduğu zamanın göreceliği kavramını, Kuran'dan 1300 sene sonra keşfeden Albert Einstein'ı da buradan, Allah'a bilerek- bilmeyerek tercümanlık yaptığı için selamlayabiliriz.
Hadi diyelim ki bu tezi çok zorladık.
En fazla nereye kadar ilerler.
Tevrat’a...
Sadece tahrif edilmiş Tevrat’ta dünyanın ömrünün 10 bin yıl olduğu, Hz. Âdem'in MÖ 3761’de yaratıldığını yazar ki o da İslam’ın değil, Yahudilerin tahrif problemidir.
Bu tartışmaların çıkma nedeni fosiller üzerindeki çalışmalarda insanın aslı olduğu iddia edilen Homo Sapiens’ın geçmişinin 150 bin ile milyonlarca yıl olduğuna dair farklı teorilerden dolayıdır.
Bırakın bilimsel gerçekliği, tez- hipotezden dahi yola çıkılsa, ateizm çıkmaz bir sokak.
Son söz Francis Bacon'un olsun.
"Az felsefe insanı tanrı tanımazlığa, derinlemesine felsefe de Tanrı'ya götürür..E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 25799 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|