Bitmeyen Anlam Arayışı
Bazı döngüler döner ama hiçbir yere varmaz. Şairin döngüsü de böyledir; dönüyormuş gibi görünür ama aslında hep aynı sorunun etrafında savrulur: "Hayat neden böyle?"
Bu, işleyen ama tamamlanmayan, tamamlanamadığı için yeniden başlayan bir döngüdür. İşte tam bu yüzden, aslında hiç dönmeyen bir döngüdür.
Bu kişisel tezim çerçevesinde, düşüncemi biraz daha genişletmek isterim.
Mutluluk hayata anlam verebildiğin yerde başlar.
Bir insan, yaşamına anlam yükleyemediğinde yalnızca mutsuz değil, aynı zamanda savrulmaya da mahkûmdur. İşte bu yüzden, en çok da şairler ve düşünürler mutsuzdur. Çünkü onlar, hayatı yüzeyde yaşamazlar. Sorgularlar. Derine inerler. Bir çatlağın içine düşen su gibi, her pürüzü hisseder, her kırığı büyütürler.
Hayatı anlamlandırmak, onlar için sancılı bir süreçtir. Çelişkilerle barışamazlar, akışa kapılamazlar. Hayatın “öylece oluşunu” kabullenmek, onlara ağır gelir. Çünkü onlar pürüzsüzlük isterler; tutarlılık, anlam, netlik ararlar. Oysa hayat, daima bir aksaklık taşır içinde ve şair, bu aksaklıkla barışmak yerine, onunla savaşmayı seçer.
Ama kelimelerle…
Elindeki tek sığınaktır kalemi. Yüreğinin kıyısına düşen kırılganlığı, ince ince işlediği imgelerle dile getirir. Acısını estetize eder. Gücünün yetmediği duvarlara, harflerden merdiven kurar. Yazdıkça içini döker, döktükçe biraz hafifler. Nihayetinde o satırlarda birilerinin kendini bulmasıyla,
'anlık' bir mutluluğa dokunur.
Fakat bu mutluluk geçicidir. Çünkü dünya değişir. İnsan değişir. Düşünce ve duygu, yeniden biçim alır. Bir süre sonra hayat,
şairin karşısına yeni bir çıkmaz, yeni bir yara, yeni bir arayışla çıkar ve o da yeniden kalemine sarılır. Yeniden yazar. Yeniden sorar. Bu bir döngüdür artık…
Ama o döngü hiçbir zaman tamamlanmaz. Dönmeyen bir döngü gibi, sürekli başladığı yere sürükler onu.
Çünkü her şair, görünürde kendi dünyasını yazsa da aslında bir düzen arayışındadır ve çünkü her şair, kendi içinde en az bir alanda mükemmeli arar. Kimisi adaletin eksiksiz işlemesini ister, kimisi yardımlaşmanın hakkıyla yaşanmasını, kimi sanatta, kimi eğitimde bir denge, bir uyum düşler. Birçoğu ise, bütün bir sistemin – insana yaraşır bir bütünlükle – işler olmasını arzular.
Bu yüzden onların kelimeleri, sadece duygu taşımaz; aynı zamanda bir özlem, bir ideal, bir direniş barındırır.
Şair, mutsuzluğun içinde anlam arar ve bulduğu her anlamı, başkalarının karanlıklarına fener yapmak ister. Çünkü yazmak, onun için yalnızca bir eylem değil,
varlığın ta kendisidir.
Sonuç:
Şair döner durur…
Ama hiçbir zaman aynı kalmaz.