Talat Atilla Bakanlara 'hacklenemeyen' özel telefon! Yeraltı dünyasını bir araya getiren düğün! |
Mihriban Başlı Beyaz sayfa...temiz eller! |
Tuğba AYAN Sağlıklı Coşku ve Ateş Elementi |
Adnan Küçük VAHŞİ BATI MEDENİYETİNİN KANLI YÜZÜNÜN GÖRÜNÜR HALİ |
Cengiz Altınsoy Çirkin şansı |
Kıvılcım Kalay Vakit, yaraların izinden utanmayıp onları tecrübe olarak saklama zamanıdır |
Canan Sezgin ELBET BİR GÜN TUTULACAĞIZ! |
Tuğrul Sarıtaş DEMET ÖZDEMİR' DEN 25 MİLYONLUK REKLAM ANLAŞMASI! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Deprem, Hz. Muhammed'i Hira, Hz. Ali'yi Rahbe'de yakaladı ama İslam alimleri Aristo'yu yine bırakmadı!
Deprem olgusu ve bu olgunun sürüklediği diyalektiğe...
Ontoloji denizinde boğulmadan beraberce bir kaç kulaç atmaya ne dersiniz?..
Buyurun...
İslamiyetten önceki Arap kavminin mitolojik inancı olan "Dünya, öküzle balık üzerindedir.” hadisi,
israliyet tarafından dolaşıma sokulsa da, islam alimlerinin ezici çoğunluğu bu hadisi doğru bulmamış, az sayıdaki savunucusu da günümüz tabiriyle bunu bir 'metafor ' olarak nitelemiştir.
Deprem, bazı islam alimlerine göre de kıyamet öncesinde çıkardığı korkunç sesle bütün canlıların ölümüne yol açacak 'sur'un, tabiri caizse fragman üflenişini temsil etmiştir... (M. F. Abdülbâk?, el-Mucem)
Kuran'ın, son mesaj olmasının verdiği ruhla, insanın psikolojik ve sosyolojik değerlerini kuşatan, bazen de dönemsel olarak insanın idrak zorluğu çektiği ama inananlar için zaman ve algı ötesi mesajları da vardır.
Mesela; Kur’an’da inkâra ve ahlâksızlığa sapmaları yüzünden Lût kavminin cezalandırıldığı belirtilen deprem âyetleri gibi...
(Hûd 11/82; el-Hicr 15/73-74)
Tabi Antik Yunan filozoflarından Epikuros dahil, teologların ve filozofların binlerce yıldır aklını kurcalayan....
"Yaşamda var olan deprem dahil kötülükler ve çekilen acılar ile tanrının varlığı iddiası bağdaşmamaktadır."
tezi, inanmayan ya da agnostikler için hala diri bir sorudur ama...
Akıl yürütme motivasyonu, sadece Allah'ı insan gücünde, insana benzeten bir metodoloji olunca, bu ve benzer sorular gayet normal.
Tanıyamadığına.
Aklına yatmayana (Ki... Ateist, söylemese de ilah olarak aklını tercih eder! )
'yok!" demeyi sever insan.
Televizyon mesela...
Dünyayı tek bir ekrana sığdırır.
Televizyon kendisini yapan ustasını tanır mı?
Tanımaz!
Tanıyamaz!
Peki, tanı(ya)mıyor diye,
'Bu televizyonun ustası yok...' diyebilecek.
Çevrenizde.
Çok ötelerde.
Ve hatta tüm kainatta tek bir filozof ya da ateist tanıyor musunuz?..
Tanıyan varsa haber versin, ben tanımıyorum!
Celse kapanmıştır!
'Oku!..' ile başlayan.
"Alimin mürekkebi şehidin kanından üstündür..." diye devam eden evrensel mesaja sahip islamiyetin ruhunu elbette bilim temsil eder.
Çünkü...
İslâmîyet, diğer doğal âfetler gibi depremlerin de Allah’ın koyduğu kanunlar çerçevesinde cereyan ettiğini, depremle ilgili teknik ve bilimsel araştırmaların da Allah’ın âyetleri olarak bilinen işaret ve deliller üzerinden analiz ve tefekkür çalışmaları olarak kabul etmiştir. (Seyyed Hossein Nasr, s. 141)
Zıpkın gibi.
Fişek gibi bir Kuran ayeti...
“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Zümer sûresi (39), 9....
Deprem ve sürüklediği olgular mevzusuna gelirsek, çok eskiye gitmemiz gerekir.
Tarihsel olarak 641 yılında Medine’den Dımaşk’a uzanan coğrafyada da çeşitli depremler olduğu bilinir.
Hz. Ömer ve oğlu Abdullah Medine’de...
Hz. Ali Rahbe’de bu depremlerle yüzleştiler.
Hatta Hz. Muhammed'in bile Hira Mağarası'nda depreme yakalandığı bilinir.
Şayet musibet insana isabet etmeseydi, Hz. Muhammed'e hiç etmezdi!
Allah sanki usulca 'İstisnam yok! ' diyor...
Uhud Savaşı'nda kılıç darbeleri, atılan taşlar ve miğfer halkalarının batmasıyle omuzundan yaralanmış, yüzü kanlar içerisinde kalmış ve bir dişi kırılmıştı.
(Peygamber’in dişini kıran insan tipolojisi, fırsat bulsa bizim derimizi yüzer! )
Tüm bunlarla birlikte Kuran'ın bıraktığı ilim mirasına islam dünyasının yeterince sahip çıktığını söylemek mümkün değil ama bu konuda çabası olan islam alimlerini de yok sayamayız.
Mesela Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî...
(CV gibi isim maaşallah! )
İslâm ülkelerinde depremin sebebine dair izahların büyük çoğunluğu, Aristo’nun Meteorologica adlıeserinde öne sürdüğü görüşlerin biraz geliştirilmiş şeklidir desek yanlış olmaz.
Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî ve diğer islam alimleri, Aristo’nun görüşlerini biraz da geliştirerek...
Depremin fiziksel nedeniyle ilgili yeryüzünün kuru olduğunu.
Yağmur sonrasında güneş ışınlarıyla kuruyan yeryüzünde yaş ve kuru buharlar (*gaz) meydana geldiğini.
Buharın yukarıya doğru yükselmesi esnasında sert bir zemine çarpmasıyla yeryüzünün sallandığını o dönemde söylemiştir...
Finale gelirsek...
Rahat olun!
Filozof ya da akıllı olmak için ateist olmak gerekirmiş gibi gizli kuralı tarihi gerçeklik açıkça tekzip ediyor.
Bir çok filozof, Tanrı'ya İdea, Salt Form, Geist v.b. isimler vermişlerdir.
Platon’un ifadesine göre Sokrates ölmeden kısa süre önce arkadaşı Kriton’a “sakın ha Asklepios’a adadığım horozu kurban etmeyi unutma” diyerek son nefesini verir.
Asklepios kim mi?
Antik Yunan mitolojisinde tıp biliminin tanrısı!
Demek ki Platon bugün yaşasaydı.
Kurbanda besili koyunla birlikte, dana'ya da ortak girebilirmiş gibi duruyor!
Ya Aristoteles?
Ölmeden önce vasiyetnamesinde hangi tanrıya neyin adanması gerektiğini tek tek sayar!
Yaşasaydı, değil kurbana girmek kurban pazarı kuracak potansiyeli vardı!
Platon mu?
Tam derviş!
Adeta bugünün tarikat ehli.
O derece sofu bir dindar!
Şayet yaşasaydı...
Tarikatlar kapışır, kapanın elinde kalırdı sanki!
Hele hele Immanuel Kant!
Gizli müslüman oldu tartışmaları bile yaşandı.
Çünkü doktora tezinde 'bismillahirrahmanirrahim' yazılıydı.
Evet, birçok insanın iddia ettiği gibi söz konusu “besmele” ibaresi gerçekten de tarihsel bir gerçek olarak var, ancak doktora tezinin kapağında değil, doktora tezinin savunmasını duyuran davetiyede yazılıydı.
Bu konu ilk kez 1980’li yıllarda gündeme gelmiş ve epey geniş şekilde yankı bulmuştu.
Sadece tartışılmadı, aynı zamanda ciddi akademik inceleme ve makalelerin konusu da oldu.
Özellikle akademisyen Hartmut Bobzin bu konuyu enine boyuna inceleyerek gerçek olduğunu bütün kanıtlarıyla ortaya koymuştu. (https://www.jstor.org/stable/43513449?seq=1#page_scan_tab_contents)
Kant'ın bismillah değil, aynı anlama gelen "Allah'ın adıyla" diye doktora tezinin davetiyesine yazdığı kesinleşti.
Biri çıksa "Eeee... O zaman bugün yaşasa, hatim indirirdi!" diyebilir mi?
Dermi, der...
Dostlar...
Kısmetse yine görüşelim!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 34979 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|