Ekrandaki öfke, evin içine sızıyor. Toplumsal dilimiz sertleşiyor. İnsan ilişkileri geriliyor.
Televizyon ekranlarında gün geçmiyor ki bir tartışma, bir bağırış, bir hakaret sahnesiyle karşılaşmayalım. Özellikle yarışma programlarında tansiyon artık öyle bir noktaya geldi ki, izleyiciye adeta öfke pompalayan bir yapıya dönüştü.
Peki neden?
Çünkü reyting böyle istiyor!
Ekran başında yaşanan gerilim, bağırış çağırış, hatta küfürleşmeye varan sahneler; "reyting uğruna" göze alınan, hatta kimi yapımcılarca özellikle aranan unsurlar haline geldi.
Birçok yarışmacının ajanslar tarafından bulunup, yönetmenlerce kamera önünde nasıl davranması gerektiği yönünde yönlendirildiği artık sır değil. Hatta bazı yapımcılar, yarışmacının "gerilime yatkın" olmasını bir meziyet sayıyor.
En çok tartışma yaşanan yapımların başında yemek ve evlilik temalı yarışmalar geliyor. Kimin ne pişirdiğinden çok kimin kime ne dediği konuşuluyor. İçeriğin kalitesi değil, çıkan tartışmanın şiddeti reyting getiriyor. Katılımcılar, “Kavga edin” denilmese bile dış sesin sürekli uyarılarıyla bir nevi provoke edildiklerini ifade ediyor.
İzleyici ise bu gerilimi tüketiyor. Ama bu tüketimin uzun vadeli psikolojik bedelleri olduğunu kimse konuşmuyor.
Psikologlar uyarıyor:
Sürekli çatışma içeren programlar; sağlıklı iletişim, empati ve saygı gibi değerleri zedeliyor. İnsanların birbirini dinlemeden konuştuğu, fikirlerin bastırıldığı bir ekran dili; izleyicide de öfke, kaygı ve tahammülsüzlük yaratıyor. Oysa yapıcı iletişim, herkesin fikrini özgürce ifade edebildiği empatik bir yaklaşımı gerektirir.
Elde edilen verilere göre televizyon izleyicilerinin yüzde 95’i bu tür programlardan rahatsızlık duyuyor.
Ancak buna rağmen ekranlarda hâlâ aynı formüller tekrar ediliyor.
Çünkü reytingin dili, toplumsal sorumluluğun sesinden daha yüksek çıkıyor.
Sonuç mu?
Ekrandaki öfke, evin içine sızıyor.
Toplumsal dilimiz sertleşiyor.
İnsan ilişkileri geriliyor.
Ve biz, reyting adına bastırılmış öfkemizi ekran başında izleyerek büyütüyoruz.