Bende herkes gibiyim. Dünya gerçeklerini oldukları gibi değil de olmalarını istediğim gibi bakıyorum.
Modern dünyanın en büyük illüzyonlarından biri, teknolojik ilerlemenin bizi birbirimize daha çok yaklaştırdığı yanılgısıdır. Oysa ekranlarımızdan yansıyan suretler, temasın yerini alırken; içimizdeki güven, yerini kuşkuya, aidiyet ise yerini fırsatçılığa bırakmıştır. Artık kimse kimsenin kalbine uğramıyor, yalnızca menfaatlerin kesişim kümesinde kısa bir mola veriyoruz.
Toplumun dokusu, giderek çözülüyor.
İnsan, insana temas etmiyor; yalnızca kullanıyor.
Sözde bireyselleşme adı altında, ben-merkezli bir ego şişkinliği yaşıyoruz. Bu narsistik yapılar, duygularla değil, verimlilikle çalışıyor. Ahlâkî pusulalar yerini çıkar hesaplarına bırakmış durumda. “Ne hissediyorsun?” sorusu değil, “Ne kazanıyorum?” sorusu daha çok sorulur oldu.
Güven, artık bir tür “lüks tüketim” ürünü gibi.
Kimse kimseye içini açmaya cesaret edemiyor.
Çünkü her duygu, yarın bir gün aleyhine delil olarak kullanılabilir.
Mahremiyet, ekran görüntüsüne; sadakat, geçici erişilebilirliğe; aşk, takvim hatırlatmalarına sığdırılmış durumda.
Ve asıl sorun şurada başlıyor:
Bu bozulmayı fark ettiğimiz halde, “zaman bunu gerektiriyor” diyerek meşrulaştırıyoruz.
Oysa zaman, sadece bir bağlamdır; ahlakı şekillendiren şey değildir.
Yanlışı süreklileştirince doğru olmaz.
Yalnızca alışılmış olur.
Bencillik, artık bir savunma değil, bir yaşam biçimi.
Kaybetmenin acısını yaşamadan, bir sonraki seçeneğe geçme hızımız, duygusal bağlarımızı sığlaştırdı.
İlişkiler artık birer “abonelik sistemi” gibi. Gideni iade ediyor, yenisini talep ediyoruz.
Kırgınlıklar bile katalogdan seçilen ürün gibi: ya uygun değilse?
Makyavelci zihinler, etik dışı her davranışa kılıf bulmakta ustalaştı:
“Amaca giden her yol mubah.”
Ama hangi amaç?
Para mı? Statü mü? Takipçi sayısı mı?
İçinde insanlık taşımayan bir amaç, bizi ancak daha büyük bir boşluğa götürür.
Bugün benciliz.
Çünkü güveni, sadakati, fedakârlığı zayıflık sayan bir çağdayız.
Ama bu çağa teslim olmak zorunda değiliz.
Norm dışı olanı normalleştirmek, değerleri erozyona uğratmaktır.
O yüzden başkaları unuttu diye sen de unutma.
İnsanın en insanca yönü, hâlâ başkasının acısını hissedebilmesidir.
Bencil değilsek, hâlâ umut var.