![]() |
Talat Atilla Erdoğan’a zarar verenler partinin içinde! İslam Alemi bir Bruno çıkarsın artık! |
![]() |
Cengiz Altınsoy Denize düşen yağmur damlası hiç ıslanır mı? |
![]() |
Mihriban Başlı Yorulunca hayat biter! |
![]() |
Adnan Küçük MÜSTEMLEKE GÜÇLERİN İPİNE SARILMANIN MEÇHUL AKIBETİ |
![]() |
Tuğba AYAN Uyuşturucu İlleti! |
![]() |
Melike Topuk Zaman yok |
![]() |
Zahide Guliyeva ANNELİK NEDİR BİLİYOR MUSUN? |
![]() |
Kıvılcım Kalay İnsanlar karşı cinste ne ister? |
![]() |
Canan Sezgin 15 NİSAN YENİ HAYATIMIZIN İLK GÜNÜ! |
![]() |
Tuğrul Sarıtaş HEKİMLİĞİN VİCDANLA İMTİHANI |
![]() |
Tekin Öget NE ÇORBAYMIŞ ARKADAŞ BANTSIZ DA İÇİLMİYOR |
![]() |
Esra Süntar AYNADAKİ YANSIMALAR |
![]() |
M. Kürşat Türker GÖLGESİNİ YİTİRENLER |
![]() |
Ersan Yıldız Harf tutulması |
![]() |
Haktan Kerem Ural TÜRK SİYASETİ TEKERRÜRDEN Mİ İBARET ? |
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın çeyrek yüzyıla yaklaşan iktidar deneyimi var. Temsil ettiği siyaset pratiği, 100 yılı aşan Cumhuriyet tarihinde kendi önderliğinde ilk kez 25 yıldır sahada. Defalarca şampiyonluklar, kupalar kazandı.
Alışılmış bir refleksle anadolu insanını dar bir alana hapseden anlayışa; bazen omuz, bazen de kafa atarak sıradan insanlara alan açtı.
Ağzında gümüş kaşıkla bir 'yalı' da doğmadığı için kendisi de sıradan bir anadolu çocuğuydu.
Özellikle ilk iki dönem çok başarılı ve verimli bir iktidar dönemi geçirdiler.
Muhtıra- darbe girişimleri dahil kritik virajlardan son anda döndüler.
* * *
Her bitti denilen dönemi Erdoğan bir şekilde zaferle kapatmayı başardı.
Dünyaca ünlü Fransız futbolcu Platini gibi attığı şutlar ya direğe, ya da oyuncuya çarparak bir şekilde ağlarla buluştu.
Ne fırtınalar koptu hayat dalında.
Bazen suyun altında nefesini tuttu.
Bazen de serin sularda kulaç attı.
Bir çok gazeteci gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan ile samimiyetim yoktur ama geçmişe dönük tanışıklığım, çayını içmişliğim vardır.
Duygusal olduğu kadar pragmatik bir yanı da vardır Erdoğan’ın...
* * *
Siyasi okuması iyidir.
Muhalefetin doğrularına sahip çık(a)madığı bir çok konuda, kendi yanlışlarına dahi sahip çıkarak zaferler kazandı.
Ve fakat iktidar kendisini yüzde 50'den yüzde 30'a gerileten etkenlerle hala yüzleş(e)medi!
Bugüne gelirsek...
Bu yazımda aktüel siyasete girmeden
kişisel tanıklığımda bir çerçeve çizmeye çalışacağım.
İktidar bir yandan başta güvenlik konsepti üretimi olmak üzere büyük başarıların sahibiyken, özellikle iktidarın yol haritası, bazı bakanlar, bakan danışmanları ve bürokrasi iktidarı yarı bitkisel bir yaşama doğru sürüklüyor.
İktidar olmanın ezici yükü Erdoğan'ın sırtında.
* * *
İktidarın ana motivasyonu olan 'dava mefhumu' artık çoğu iktidar unsurları için sadece afilli bir söz olarak kaldı.
'En iyi belge yaşayan tanıktır' metaforu ile ilerlersek...
Daha önce davasını anlatmak için bir köy kahvesinde saatlerce 5-10 kişiye dil döken anlayıştan, tv'de milyonlara seslenme imkanından kaçan 'neme lazım!' bir duruşa savruldu iktidar yetkilileri...
Bırakalım bakanları bir kenara...
Bakan danışmanları saltanatı çıktı ortaya... İçinde basın danışmanlarının da olduğu bir güruh, bakandan çok bakancılık yapmaya, kendi konfor alanlarını eş- dost- gazetecilerle tahkim etmeye başladılar.
Kendi davalarının (!) peşine düşmeye başladılar!
* * *
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, altta- üstte kibirlendiklerini bizzat bildiği için "Kibirlenmeyin!" uyarısına kahkaha atacak kadar sanal bir özgüven geliştiren siyasetçi, bürokrat ve bakan danışmanları oldu..
İktidarın pek az unsuru hariç, sere serpe uzanmış yatıyorlar.
Sosyal medyada bir kaç göstermelik atraksiyon dışında sahici çalışan siyasetçi- bakan danışmanı çok az..
(Bir geniş yazıda isimlerini, eylemleriyle birlikte açıklarım...)
Konuyu burada gerisini sonraki yazıya bırakmak şartıyla noktalıyorum...
Şunu merak ediyorum doğrusu...
Erdoğan'ın kurmaylarının Cumhurbaşkanı'na "Efendim muhalefet cephesinde giderek aday isminin bir önemi kalmamaya başladı. Muhalefetin biriktirdiği enerji, her hangi bir ismin önüne geçti. Muhalefetin tüm Cumhurbaşkanı adayları sabit suçla içeri girse bile, sosyolojileri dışarda...
Aday olan, o hazır sosyoloji ile seçim yarışına girecek!" diyorlar mı acaba?
Kimbilir?
BRUNO KADAR DA MI DEĞİLSİNİZ?
Önemli bir tarikat liderinin yakınları çakarlı arabayla gündeme gelince, Bruno'nun öyküsünü hatırladım.
O öyküyü, daha doğrusu yaşanmışlığı hatırlatmadan önce bugünün kısa kritiğine göz atalım mı?
Farkediyorsunuzdur... İslam devlet liderlerinin çoğu kendi hükümranlığı için Allah'ın sadece ismini kullanıyor.
Gazze'de diri diri tutuşarak, ya da açlıktan ölen Müslümanlar için geriye sadece kuru kuru yapılan diplomatik açıklamalarla yetiniyorlar.
Ahirette ebedi bir gençlik ikramında bulunan Allah'a karşı yapılan en büyük günah bu olsa gerek.
Dillerden düşmeyen cihat bugün yapılmayacak da ne zaman yapılacak?
* * *
Bruno'nun öyküsüne gelirsek...
İnsanlık tarihinin karanlık dönemi olan Ortaçağ, 324’te Kilisenin beş kişiyi kara büyü yapmakla suçlayarak, canlı canlı yakmasıyla başlar ve 1216 yıl sonra, Kilisenin Rönesans’ın gerçek filozofu, bilim adamı Giordano Bruno’yu yine canlı canlı yakmasıyla son bulur.
Bruno, kilisenin asla affetmeyeceği suçlar işliyordu. Ama baskılar sonunda Roma’ya kaçmak zorunda kaldı. İşlemediği bir cinayetle suçlanınca, Cenevre’ye gitti, daha doğrusu kaçtı.
Daha sonra kilise tarafından tutuklandı, aforoz edildi ve ağır işkenceler gördü.
“Yüz Altmış Makale” adlı eseri nedeniyle Protestan Kilisesi tarafından, “kabul edilmiş doktrinlere aykırı düşünceler” taşıdığı gerekçesiyle aforoz edildi.
* * *
Bruno, yedi yıl süren baskı ve işkencelere rağmen, geri adım atmıyor, özür dilemiyor, “Geri alınacak hiçbir sözüm yok,” diyordu.
Papa VIII. Clemens köşeye sıkışınca “Artık bitirin bu işi!" dedi. Emir yerine getirildi ve Bruno yakılarak ölüme mahkum edildi.
Romalılar, alay ediyor, ona küfrediyorlardı. Kalabalıkta biri, “Bruno sevinsene! Pek yakında, var olduğunu söylediğin dünyalara göç edeceksin,”diye bağırıyordu.
Bruno, bir odun yığınına çıktı. Korkusuzca seyircilerinin gözlerinin içine bakıyordu. Odunlar tutuşturuldu. Papazlar heyecanla Bruno’nun hiç olmazsa bu son dakikalarda fikirlerinden döneceğini ve büyük bir zafer kazanarak mutlu olacaklarını sanıyorlardı.
* * *
Hüküm, yüzüne karşı okunduğunda, Bruno, ”Ölmemi buyuran sizler, şu anda benden daha fazla korkuyorsunuz,” diye haykırınca, susturabilmek için ağzına bir askerin mendilini tıkadılar. Dilini kerpetenle kopardılar ve diri diri yaktılar. Ağzından ne bir söz, ne bir inilti çıktı. Bilincini de kaybetmemişti.
Tam 400 yıl sonra, haklı bulunarak heykeli dikildi. Nereye mi? Yakıldığı, Roma'nın meşhur “Campodei Fiori” meydanına. CampodeiFiori, “Çiçek Tarlası” demek, İtalyan gençler her gün o heykeli canlı çiçeklerle, çiçek tarlasına dönüştürüyor, hiç çiçeksiz bırakmıyor
Peki, Bruno'yu ateşe atan sözleri neydi?
“Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı.”
VESSELAM; İnsanlar güçlüyü sevmez ama ona itaat eder; zayıfı sever ama ona küçümsemeyle bakar."— Dostoyevski
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
Bu yazı 7625 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |