Biz insanoğlu var ya… Gerçekten çok garibiz. Doğamız gereği her şeye hazırız. Şartlar ne olursa olsun, bir şekilde "Ben hallederim ya!" özgüveniyle ilerleriz. Yeni deneyimler mi? Buyursun gelsin! Keşifler? Elimizde pusula yok ama gönlümüz geniş. Maceralar? Çantasız da çıkarız yola, zaten plansız olan daha heyecanlı değil mi?
Kariyer mi? Sabah 8, akşam 6 fark etmez, kahvemizi alır almaz kurumsal hayata atlarız. CV’mizi baştan aşağı motivasyon cümleleriyle süsler, “Takım çalışmasına yatkınım” yalanını gözümüz kırpmadan yazarız. Zirveye oynuyoruz, başarı bizim göbek adımız!
Aşk mı dediniz? Onda da öncüyüz tabii… Henüz kendimizi sevmeyi öğrenmeden sevilmeye talibiz. “Ruh ikizimi buldum” demeye, “Bu ilişkiyle ben değiştim” demeye her daim hazırız.
Evlenmek? Hemen bir Pinterest panosu açılır. Beyaz danteller, kır düğünü, “Bizim gibi çok doğal bir konsept” derken organizasyon ajanslarına servet bayılırız. Oysa evlilik düğünden sonra başlar ama biz sanki pasta kesmekle her şey bitecek sanırız.
Ama bir dakika… Hep aynı şeyi yapıyoruz değil mi?
Sürekli bir hazırlık halindeyiz. Yeni işe hazırız, aşka hazırız, evliliğe hazırız, hatta bazen evcil hayvan almaya bile hazırız! Ama kimse şu soruyu sormuyor:
PEKİ DÜNYA BİZE HAZIR MI?
Ya o hazırlıksız yakalanırsa bize?
Ya aşk henüz kendini toparlayamamışsa?
Ya iş hayatı “Bu kadar idealist birine hazır değilim” diyorsa?
Daha da ilginci:
Biz gerçekten hazır mıyız?
Kendimize bunu sormaya pek fırsat bulamayız. Zira gündem yoğun: Kendi potansiyelimizle yarışıyoruz, sosyal medyada mutlu görünme maratonuna katılıyoruz, herkesin evlendiği yaşa gelince panikliyoruz, herkes terfi aldığında biz de hedef koymak zorundaymışız gibi hissediyoruz. Hep ileri, hep ileri!
Ama arada bir durup nefes almak, içimize dönüp sormak gerekiyor:
“Ben gerçekten buna hazır mıyım, yoksa sadece olması gerektiğini mi düşünüyorum?”
Bazen hayat bize ne aşkı ne işi ne de o çok istediğimiz evi hemen sunmaz. Ve bu kötü bir şey değildir. Çünkü belki de o gecikmeler, bizi gerçekten hazır hale getirmek içindir.
Hazır olmak, sadece niyet etmek değil; anlamak, kabullenmek, sorumluluğu taşımaya gönüllü olmak demektir. Her davetiye heyecan vericidir ama bazen “Belki sonra” demek, en büyük özgürlüktür.
Biz hazırız… Şimdi sıra dünyada.
Hadi bakalım dünya, top sende!
Hoşça kalın.