Talat Atilla Bakanlara 'hacklenemeyen' özel telefon! Yeraltı dünyasını bir araya getiren düğün! |
Mihriban Başlı Beyaz sayfa...temiz eller! |
Tuğba AYAN Ağaç elementimizi nasıl şifalandırırız? |
Adnan Küçük EKREM İMAMOĞLU’NUN CUMHURBAŞKANLIĞI YOLU KAPANIYOR MU? |
Cengiz Altınsoy Çirkin şansı |
Kıvılcım Kalay Vakit, yaraların izinden utanmayıp onları tecrübe olarak saklama zamanıdır |
Canan Sezgin ELBET BİR GÜN TUTULACAĞIZ! |
Tuğrul Sarıtaş DEMET ÖZDEMİR' DEN 25 MİLYONLUK REKLAM ANLAŞMASI! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Uzaktan, özellikle İstanbul'dan bakanlar için Ankara kasvetli, puslu, protokole boğulmuş soğuk bir başkenttir.
İstanbul'da yaşayanlar, sanki İstanbul'un denizini bardak bardak içiyormuş, sanki her gün Boğaz’da kulaç atıyormuş gibi "Denizi yeter! İstanbul başka bir şey kardeşim ya! " diye, Ankara'yı kıskandıklarını ustalıkla gizlerler.
Oysa, Atatürk sonsuz istirahatini Ankara'da yapar.
İstanbul'un en büyük mülki amiri Vali iken, Ankara da 'vali'ye hafiften bir selam verilip geçilir.
Çünkü...
İstanbul valisinin amiri dâhil devlet, tüm organlarıyla zaten Ankara'dadır.
Kızılay'a inince, sağından bakan, solundan cumhurbaşkanı geçer!
İstanbul'da trafik Pekin, Mumbai gibi karışıkken, Ankara'da su gibi akar.
İstanbul'da adres sormak için Türk bulamazsın, Angaralı seni evinin önüne katar getirir.
Ankara'da taksiye binmek için bir kaş-göz işareti, hafiften elleri yukarıya kaldırmak yeterliyken.
İstanbul'da binecek taksi bulunca, annesini arayıp "Anam. Garip anam, taksi buldum!" diye sevinç gözyaşları döken çok İstanbullu gördüm.
Hadi küçük bir itirafta bulunayım, mahzun İstanbullu da sevinsin.
İstanbul'un denizi güzel, boğazı muhteşemdir.
Biz Angaralılar İstanbul'u severiz!
Bu kadar Boğaz havası yeter.
Boğaz'dan başlayıp, Ankara'daki TBMM'de biten gün yüzü görmemiş havadisi öğrenmeye hazır mısınız?
Buyurun...
Sanıldığının aksine Ankara'nın siyasi havasına her zaman gri rengin hâkim olmadığını, bazen kapalı kapılar arkasında yaşanan olayların fıkraları aratmayacağını...
Anlatacağım olayla, Ankara'nın bu özelliğini bilmeyenler de öğrenecektir diye düşünüyorum.
Sezgin Tanrıkulu'nu bileniniz çoktur.
CHP İstanbul Milletvekilidir.
Hukukçu ve kendisini 'İnsan Hakları Aktivisti' olarak tanımlar.
Hafif peltek peltek konuşur.
CHP'lidir ama HDP'ye daha yakın bir siyaset çizgisi izler.
İşte o Tanrıkulu, CHP'nin bir etkinliği için Ankara'dan İstanbul'a gider.
Toplantıda laf lafı açar, vakit hızla ilerler. On dakika konuşması gereken konuşmacılar bir saat mikrofonu bırakmayınca, uçak saatinin yaklaştığını bilen Tanrıkulu saatine göz atınca, gözlerine inanamaz.
Uçağı kalkmak üzeredir ve Ankara'da CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile önemli randevusuna yetişmek zorundadır.
Yerinden zıplayarak dışarı çıkar. Başdanışmanı Durdağı Yıldırım’ı arar.
Aralarındaki diyalog şöyle gelişir:
- Alo, Durdağı uçağım kaçacak.
+ Hızlı git bence vekilim!
- Ne hızlısı Durdağı. Yoldayım zaten ama yetişmem mümkün değil. Ne yapsak?
+ Vekilim, o iş bende!
- Ne yapacaksın?
+ Vekilim sen rahat rahat git. Ben kuleden, pilottan hallediyorum.
- Ne kulesi, ne pilotu? Ciddi misin?
+ Evet, evet. O iş tamamdır.
Başdanışmanı olduğu Tanrıkulu'nun telefonunu kapatan Yıldırım, THY'nin yetkililerini arar.
Üçüncü denemesinde ulaştığı bir THY yetkilisine durumu anlatır ama yanıt olumsuzdur.
Uçağın motoru çalışmış, tekerlekleri hareket etmiştir.
O sırada Tanrıkulu yeniden danışmanını arayarak "Olmayacaksa, bir sonraki uçağa bilet al Durdağı. Burada çakılı kaldım." der.
Başdanışmanın yanıtı yine nettir;
"O iş bende. Şimdi hallediyorum!"
Uçağın pistin yarısına geldiğini öğrenen, TBMM Danışmanlar Derneği Genel Sekreterliği görevini de yürüten Durdağı Yıldırım o panikle "Acil durum!" diye kuledeki yetkiliyi telefona ister.
Acil durum ifadesi geçince, kule yetkilileri "Acaba bomba ihbarı mı var" diye heyecanla telefona yanıt verirler.
Tanrıkulu'nun danışmanı "Uçağı acilen durdurmamız gerekiyor!" deyince, kule yetkilisi heyecanla "Hareket etti, havalanmak üzere. Ne oldu. Neden? " diye sorar.
Yıldırım'ın cevabı kule yetkilisini çileden çıkartır;
"Vekilim bekliyor, uçağı kaçırdı. Mutlaka binmesi gerekiyor!"
Kulenin yanıtı sert olur!
"Kardeşim dalga mı geçiyorsun, yüreğimiz ağzımıza geldi. Uçak kalktı. İşinize bakın lütfen!"
O arada Tanrıkulu, cayır cayır başdanışmanını aramaktadır.
Telefonu açan Yıldırım "Vekilim kuleyi aradım, yine durduramadım!" deyince, Tanrıkulu "Kulen batsın. Kuleyi niye arıyorsun. Peki, ondan sonraki uçağı halletin mi? " diye sorunca, "Vekilim o iş bende. Şimdi hallediyorum" diyerek telefonu kapatır.
O yetkili, bu yetkiliyi arayım derken, ikinci uçak da kaçar!
Sezgin Tanrıkulu, ikinci uçağın akıbetini öğrenmek için başdanışmanını arar ama o sırada başdanışman vekiline ne diyeceğini kara kara düşünmektedir.
Nihayet açar ve "Vekilim, uçaklar çok hızlı uçuyor. Bir türlü olmadı" der.
Tanrıkulu'nun "İkinci uçağa kaçta biniyorum kardeşim. Sen onu söyle!" deyince, Durdağı Yıldırım "Valla o uçak da kalktı. Ben de anlamadım!"
Tanrıkulu'nun yanıtı;
"Durdağı senin yapacağın işin...."
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 29994 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|