Afrika deyince akla hep iç savaşlar açlık ve kölelik gelir...Ama Cape Town'da bu yargılar yerini şaşkınlığa bırakıyor
Türk Hava Yolları Basın Müşaviri arkadaşım Ali Genç'in telefonu sonrası öğrendim THY'nin Güney Afrika'nın başkenti Johannesburg ve Cape Town'a da uçmaya başlayacağını... Üstelik, ilk seferin davetlileri arasındaydım. Siyah kıtaya ilk yolculuğum olacağı için seve seve kabul ettim tabii!
17 Eylül saat 23.30'da Atatürk Havalimanı'ndan Airbus A340 tipi bir uçakla havalandık... Tahminimden kalabalık bir gruptuk, hatta yerel medyanın muhabirleri de vardı... Özellikle de Eskişehir'den... 'Allah Allah! THY gezisinde yerel medyanın ne işi var' diye düşünürken, fısıldaşmalardan birçoğunun Bakan Kemal Unakıtan'ın tavsiyesiyle gruba dahil edildiğini öğrendik... Yolculuğun ilk dakikalarındaki bu beyin jimnastiği ilerleyen zamanda yerini tatlı bir yorgunluğa bıraktı. Dile kolay tam 9.5 saatlik bir yolculuktan sonra önce Johannesburg'a ardından da 2 saatlik bir uçuştan sonra Cape Town'a indik.
İniş sırasında gördüğüm manzara muhteşemdi ve o dakikadan sonra bu güzel şehri keşfetmek için daha fazla sabırsızlanmaya başladım... Yere indiğimizde ilk uçuşun şerefine hazırlanmış eğlenceli bir 'hoşgeldin' töreni karşıladı bizi... Ardından otelimize yerleşip, bir süre dinlendikten sonra kendimizi Cape Town sokaklarına attık...
3 milyon nüfuslu kent nüfusunun yüzde 90'ını siyahlar oluşturuyor... Çevremizdeki bütün insanlar 'mutlu'... Belki de yıllarca çektikleri acılara inat, yüzlerine yansımış ve bir daha bırakmamış onları o tatlı gülüşleri... Güney Afrika'nın tam güneybatısında,bir başka deyişle dünyanın ucundaki kent, yoksulluk ile zenginliği birarada bulunduruyor. Bir yanda muhteşem gökdelenler, turistik tesisler, eğlence... Diğer yanda gecekondular.. Daha doğrusu barakalar!
ÜMİT BURNU BÜYÜLEYİCİ
Rehberimiz uyarıyor... Belli bir saatten sonra kentin bazı noktalarında dolaşmak çok tehlikeliymiş... Kazayla girdiğimiz o noktalardan birinden geri gelebilmemiz, şaşırtıyor rehberimizi... 'Allah korumuş vallahi' deyiveriyor!
Cape Town'un simgelerinden biri Table (Masa) Dağı... 1086 metre yüksekliğindeki dağın zirvesi masa biçiminde düz olduğu için bu adı almış.... Şehir merkezinden teleferiklerle ulaşılabilen dağ, 1400'den fazla çeşit bitki türünü bünyesinde barındırıyor...
Tabii Ümit Burnu, penguen cenneti, fok balıklarının mesken tuttuğu Hout Bay adası da var... İkinci günkü gezi planımızda olduklarını bildiğimiz için, kısa şehir turumuzu tamamlayıp, tekrar otelimize dönüyoruz... Akşam muhteşem bir misafirperverlik örneği gösteren THY'nin daveti var...
Kokteyl salonunda buluşuyoruz... Sanırım Ramazan ayında olduğumuz düşünülmüş olacak ki, G. Afrikalı konukların da bulunmasına rağmen davette içki servisi yapılmadı... Bir grup davetlinin, kokteyl salonunun kenarına çekilen bir paravanın arkasında namaz kılmaya başlaması ise şaşkınlığımızın doruk noktasına ulaştığı dakikaydı... Davette Ali Genç, ve güler yüzlü yardımcısı Neslihan bütün konuklarıyla tek tek ilgilendi...
Ertesi gün Güney Afrika'nın en güneyi, yani Ümit Burnu'na (Cape Point) gitmek için otobüsle yola çıktık... Uzunca bir yolculuktan sonra, sıra kablolu tramvaydaydı... Ardından yine bir hayli merdiven çıkıp, solumuza Hint, sağımıza Atlantik Okyanusu'nu aldığımız o uçurumun kenarında kendimizi bulduk... Kelimelerin yetersiz kaldığı muhteşem manzara karşısında fotoğraf makinelerimize sarılarak, o anları ölümsüzleştirdik...
Bir sonraki durağımız Hout Bay Adası oldu... Teknelerle ulaştığımız adanın özelliği fokların burayı mesken tutmuş olması... Hayretler içinde insanın yüzünde gülümseme bırakan danslarını izliyoruz fokların... Tabii bu arada makinelerimizin deklanşörlerine de basmayı unutmuyoruz!
Cape Town'da bir de penguen cenneti var... Boulders Bech'e gittiğinizde hep 'Kutup hayvanları' diye düşündüğünüz sevimli mi sevimli penguenlerle karşılaşınca şaşırıyorsunuz... Sevmek isteyenlerimiz çıkıyor ancak bir süredir buna yasak konulmuş... Yine fotoğraflarla yetiniyoruz.
THY HAKKINI VERDİ!
Yorucu ama bir o kadar da güzel geçen günün ardından soluğu yeniden otelimizde alıyoruz... Artık gezinin sonu da geldi zaten... Ertesi gün, Afrika'nın bu güzel kentini ziyaret etmiş olmanın mutluluğu, biraz da 'daha gezecek çok yer vardı' tarzındaki bir buruklukla havaalanının yolunu tutuyoruz... THY uçağındaki yerimi aldığımda aklımdan şunlar geçiyor... 'İyi ki aradın be Ali...' ve 'Helal olsun be THY... Artık 69 ülkeye, 106 dış hat noktasına uçuyorsun... Vallahi helal olsun!'
Aaa! Unutmadan... Hem giderken hem de dönerken hani 10 numara derler ya... İşte öyle bir THY ekibiyle uçtuk... THY bu konuda da bir adım önde!
Afrika'da elmas avcısı bir Rizeli
Cape Town gezimiz boyunca Rizeli bir rehberimiz eşlik etti bize... Adı Nizamettin! İlginç bir yaşam öyküsü var... Bundan tam 22 yıl önce Çayeli'nden çıkıyor yola.. Diyor; 'Gideceğim dalgıçlık yapacağım'... Artık rüzgar mı, dalgıçlık merakı mı atıyor bilinmez, kendini Cape Town'da buluyor... Dalgıçlık da öyle suya gireyim, balık tutayım değil amaç... 25 metreye dalıp, elmas çıkartıyorlar! Normalde bir elmas avcısının çalışma ömrü 3-4 yılmış... Tabi bu Rizeli Nizamettin'den önce... O tam 11 yıl elmas çıkartıyor denizin dibinden, üstelik 3-4 kez vurgun yeme tehlikesi geçirmesine rağmen... Afrikalılar şaşkın... Şimdi 'Ben buraların muhtarıyım' diyor Nizo... Tanımadığı da yok zaten... Oraya giden her Türk de onu tanıyor mecburen... Çünkü artık turizmle uğraşıyor ve oldukça da mutlu...
Güneş/Murat Büyükçelebi
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...