Hiç kimse konunun mahkemeye taşınacağını düşünüp boşa umutlanmasın. O başvuru, savcılıkça incelenir; kayda değer bulunmaz ve konu kapatılır. Aksini düşünmek, farenin fil doğurmasını beklemek kadar abes bir beklenti olur. Uzun lafın kısası, içinde bulunduğumuz dönem itibariyle henüz Cumhuriyet Halk Partisini yargı koltuğuna oturtacak bir güç yok ortada. Eski adalet bakanlarından Seyfi Oktay ile Mehmet Moğultay’ın rahle-i tedrisinden geçmiş militan yapılanmaların sonu gelmedikçe, hiç kimse abuk sabuk beklentilere bel bağlamasın. Eylemleri de söylemleri de CHP ile yüzde yüz örtüşen, bir birinin iz düşümünde toplum mühendislerinin çizdikleri siyaset projesinin aktif aktörleri varolduğu sürece ne Sayın Baykal’ın İmamı Azamdan yaptığı alıntılar, ne Kur’an ve Hadis metinlerini referans göstermesi, ne seçim arabalarını türbanlı bayan resimleri ile süslemesi, ne türbanlı parti üyesine rozet takması hiçbir hukukçuya laiklik karşıtlığını veya din istismarını düşündürmez. Son sloganları neydi; “çekilin aradan. din de bizim, devlet de bizim” değimliydi? O halde, devletin sahiplerine, devletin vatandaşı nasıl hesap soracak ki?