Büyük bir hızla 2. haftasını tamamladığımız Eurolig’de ilk haftanın tersine ev sahipleri avantajlarını iyi kullanıp on iki maçtan dokuzunu kazandı. Evinde kaybeden üç takımdan ikisi ise temsilcilerimizden Anadolu Efes ve Galatasaray MP oldu. Üstelik evinde maç veren diğer takım da şu anda bu sezon Eurolig’in en zayıfı görüntüsündeki KK Zagreb; ki onlar da Panathinaikos’a yenildi.
İlk hafta Fenerbahçe Ülker’le üzüldükten sonra bu hafta yüzümüz hiç gülmedi. ‘Dörtlü Final’in İstanbul’da organize edileceği sezonda henüz il sınırlarında galibiyet alamadık.
Kerem sakatlanınca
Geçen hafta Partizan deplasmanına çıkarken Efes, sevgili için hazırlanan derleme kasetin ne sonuç vereceğini tam kestirememenin verdiği bir heyecanı vardı. Yüksek kalite iyi şarkılar; pardon oyuncular bir derleme takımın doğru kimyayı yakalamasını umut ediyorduk. Maç sonunda, o heyecanı iyice alevlendiren, bilhassa Ersan-Kinsey ikilisiyle savunma kimliğini hatırlayan takımın gayet uyumlu, akıcı hale gelebilme hatta gelecek için ‘Greatest Hits’ potansiyelini hissetmiştik. Lakin “Efes rahat geçer, zor maçlar için antrenman yapar” dediğimiz Spirou Charleroi karşısında hatalar zinciriyle tam tersine potansiyelin çok altında kaldığını gördük.
Öncelikle Efesliler de bizim düştüğümüz hataya düşüp rakibi çok ciddiye almamanın sancılarıyla başladılar. Spirou, geçen yıl R. Madrid’i 49 sayıda tutup oynadığı kaotik basketbolla rakibi kopukluğa ve dağınıklığa iten tarzını bu senenin ilk maçında yine R. Madrid’den bu sefer 100 sayı yiyince kaybetti zannetmiştik.
Ancak bunu çok iyi uygulayınca rakip, maç turnusol kâğıdı haline büründü. Efes böyle bir direnç beklemeyince dağınıklığa itildi. Kerem Tunçeri de sakatlanınca girdabın içine çekildi. Düzen bozulduğunda inisiyatif alıp takımı toparlamaya çalışan olağanüstü savunmacı Kinsey’in hücum meziyetleri bir yere kadar gidince asıl takımı sürükleyecek bir ‘inisiyatif yıldız’ arandı. Vujaçiç kendisine pozisyon hazırlanmadan bunu yapamadığını yine gösterdi. O rol için uzak kaldı. Değerli dostum Orkun Çolakoğlu’nun dediği gibi Efes ciddi penetreci bir adama sahip olsaydı belki de bu kalburüstü 4 (Ersan-Savanoviç) ve 5 (Baraç-Batista-Kuqo) kadrosuyla daha iyi saha paylaşımı yapan ve zorluklara karşı daha rahat çözüm bulan hücum düzeneğine sahip olabilirdi. O kadar basit hataya ve kötü oyuna rağmen savunmayla son topta beraberlik hatta galibiyet şansı varken soğukkanlı bildiğimiz Ilievski’nin seçimi bunu kanıtladı.
Unics tarihinde bir ilk
Hamilton’ın 13 saniye kala bulduğu sayı dahil alan savunması sırasında verilen hücum ribaundları da işin bir başka yönü. ‘Uzun rotasyonu’ sıkıntıları bu departmana zarar verdi. Ersan-Kinsey çabaları heba oldu. Efes için gelecek bir uyarı kazasının bu evrede olması aslında bir şans. Karakter inşaatı devam ederken, hâlâ Greatest Hits heyecanı yaşatacak potansiyel var. Ama hatalardan ders alınmazsa sevgilinin kalbi kırılacak.
Rakibin Jawai-Veremeenko-Savrasenko gibi uzunlarıyla fiziksel olarak mücadele edebilecek tek isim Zaza’nın yokluğuna rağmen bu departmanda Andriç-Songaila- Furkan-Cevher dörtlüsüyle özellikle savunmada iyi sınav verilerek başlandı. Hatta Furkan bir ara takımı toparlayan isim oldu. Lakin asıl sıkıntı kısalarda baş gösterdi. Geçen hafta 6/7 üçlük ile bilhassa sıkıntılı son çeyrekte takımı sırtlayan Lakoviç’in 1/8 genel şut yüzdesi ve acele tercihleri hayal kırıklığı yarattı. Ender 1/7 ile ona eşlik edince GS’nin hücum karakterini oluşturan ikili oyunlardan verim alınamamış olundu. İlk yarının yıldızı Shipp de ikinci yarıdaki hızlı hücumlarda kötü tercihleriyle, Jamon Gordon da düşük genel maç ritmiyle bu ikiliye katılınca hücumdaki paylaşım ve doğru tercih sabrı çok azaldı. Genelde Unics’in en büyük silahı olan dış şutlarda problem yaşamasına rağmen, Tataristan takımında Domercant tecrübesiyle sevdiği anlarda devreye girip takımına Eurolig tarihinin ilk galibiyetini hediye etti.
Fenerbahçe Ülker’in bitmeyen sorunları...
Fenerbahçe Ülker’in sezon başı sorunlarını sıralamış, kendisinden çok daha sorunlu Olympiakos deplasmanında olası galibiyetin, erozyonu yeni kimlik edinmeye dönüştüreceğinden konuşmuştuk. Lakin maç sonunda bazı problemlerin daha da içinden çıkılmaz hale geldiğini gördük. İlk yarı 26 sayı yenen rakipten sadece 3. çeyrekte 27 sayı yenmesi takım içi kopuklukların kanıtı.
O da yetmezmiş gibi 37-26 önde olunan ilk yarı sonrasında gelen 55-37’lik ikinci yarı Pire temsilcisi üstünlüğü. Kadrosu değişen, Ivkoviç yönetiminde Eurolig’in en genç takımlarından biri haline gelen eski havasından uzak Olympiakos karşısında geçen yıldaki takım karakterinden çok uzak bir FB Ülker vardı. Koç Spahija sanki takımdan memnun değil de bunu bağırmak istercesine tercihler yapıyordu.
Vidmar’ı 7 dakika oynatmanın yanında ilginç seçimleri de vardı. Sefolosha çabuk adapte olmasına rağmen Ukiç ve diğer kısalar yeterli enerjiyi koymaktan uzaklar. Geçen yıl maç başında rakibin dengesini dağıtan şablonlara sahip sorumlulukların belli olduğu takımın yerinde yeller esiyor.
Sanki şike soruşturması futbol değil de basketbolda yaşanmış gibi ölü toprağı serpilmiş takımın üstüne. Toparlanabilecek omurga mevcut ama şu anki yolun sonunda ışıksız. Umarım önümüzdeki haftalar yanıltır.
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...