Futbolun tadını kaçırmak için bir tim kursak böyle yöneticiler yaratabilir miyiz, emin değilim. Hangi yetkiyle, kime danışarak alındığı belli olmayan ‘deplasman seyircisi yasağı’ kararı artık pandomimin son noktasıdır. Madem güzelim oyunu oyuncak haline getirdiniz. Futbol oyunları üreten Konami ve EA Sports’la anlaşın, bizi de boşa yormayın. Zaten ikisi de yeterince, hatta sizden daha gerçekçi oyunlar üretiyorlar. Rica edin, iki yönetici, savcı, federasyon başkanı, iki hakem yorumcusu, 3-4 de gazeteci eklesinler oyunlara, olsun. O el pençe divan durduğunuz yayın gelirinden mahrum kalmamak için maçları da TV’den yayımlarsınız. Biz de bu rezilliğin parçası olmaktan kurtuluruz.
Bu olmazsa, şu olsun en azından. Madem yöneticiler aralarında, kimselere sormadan saçma karar almaya kalkmışlar, taraftar da bir karar alsın. Yöneticiler maça gelmesin. Öyle derbi maçı falan değil, iki sezon gelmesinler misal. İlle de resmi bir karar gerekiyorsa, onu da en yakın muhtarlıktan alırlar. İnanın daha iyi olur.
Güzelim derbiye böyle muameleyi layık görenlere müstehak değil mi?
Rezilliğin ne boyutta olduğu maçın ilk dakikada durmasından anlaşıldı. Gelmesin mi, gelsin mi derken, organizasyonsuzluğun son noktası olarak deniz tarafındaki koca kapıdan içeri Fenerbahçeli taştı bir anda. Oyun durdu, ortalık gerildi. Olan yine atmosfere oldu.
Gol özgüven getirdi
Oysa sahada sıkı bir mücadele vardı. Hızlı, sert, hevesli... Ev sahibi olmanın şevkiyle giren Beşiktaş çok geçmeden ödülünü aldı. 12’de Simao defanstan seken topa öyle bir vurdu ki topluca marka değerimiz arttı: 1-0. Gol Beşiktaş’ın özgüveninde çarpan etkisi yarattı. Kanat bindirmeleri estetikleşti, pres katılaştı, oyun oturdu. Fenerbahçe bu muhasaradan kafayı kaldırdığında dakika 20 olmuştu. 28’de Caner’in vuruşu gol olsa ziyafet dengelenirdi. Maç hakikaten masabaşı ligini tekzip eden bir fazdaydı.
31’de Alex’in ofsayt golü, ardından 34’te çizgiden çıkan Gökhan kafası rollerin yeniden dağıtıldığını göstermeye başladı. 40’ta Alex’in önce Bienvenu’ye verdiği ‘asist yazılasıca’ pası, ardından devrenin sonundaki şutu sonuç getirmeyince soyunma odasına iki kere üzgün gitti Fenerbahçe. 1-0’lık skordan çok, son 20 dakikadaki oyunun gol getirmemesine hayıflanıyorlardı.
Caner en iyilerdendi
İkinci yarıya Beşiktaş, demoralize rakibine son darbeyı vurmak için hızlı ve baskılı çıktı. 50’de Pektemek direkte kaldı, ardından Quaresma ofsaytta. Onlar golün kıyısından dönünce bu sefer Sarı-Lacivertliler heveslendi. Üstelik bu kez vuslata da erdiler. Art arda gelen atakların birinde sahanın en iyilerinden Caner’in direkte kalan şutunu Alex tipledi ve skoru eşitledi: 1-1. Hemen ardından galibiyet hamlesi olsun diye Stoch ve Özer’i alıp kanatları yeniledi Kocaman. Ama tersine golü bulan 72’de Pektemek’le değişen Almeida oldu. Hem de sahanın o ana dek en kötüsü Quaresma’nın müthiş ortasıyla: 2-1. Maçın vaat ettikleri burada da bitmedi. 77’de Stoch’un şutu, Kartal’ın tehditkar kontraları, 83’te Alex’in sızışı “maçı güzelleştirme derneği”nin ürünleriydi. Nitekim kıyamadı futbolun adaleti. 88’de Cristian muhteşem vurup skoru ilan etti: 2-2.
Ne garip! Kifayetsiz muhterislerin tüm çabalarına inat, dün nefis bir maç izledik. Bu oyunu galiba bu yüzden sevebiliyoruz hâlâ.
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...