Bir varmış, bir yokmuş... Aslında hep varmış ama bir türlü tapusu yokmuş!
Türkiye’nin şehirleşme hikâyesi tam da böyle başladı.
Topraktan fideler değil, bir gecede duvarlar bitmeye başladı. İsmi de havalıydı: Gecekondu!
Çünkü gündüz konduramazdın. Gündüz belediye vardı, zabıta vardı, yasalar vardı...
Ama gece? Gece demek fırsat demekti.
İlk başta bir göz oda, sonra ikinci oda... Ardından bir balkon. Balkon dediysek çamaşır ipi asılan yer.
Üzerine bir kat daha, sonra bir tane daha... Derken gecekondu, apartmana terfi etti. Vatandaşın hayali buydu: “İki kat çıkarım, üst katı damada veririm, altı da bize yeter.”
Hayal gerçek oldu, damat da kayboldu.
Ancak sonra bir şey oldu.
Gecekondu yerine rezidanslar yükselmeye başladı. “Hayaldi gerçek oldu” dediler, ama kimin hayaliydi, belli değil. Çünkü o gecekonduyu dikenler zenginleşti, altın gününden “döviz yatırım grubuna” geçiş yaptı. Mahalle bakkalı borsa danışmanına dönüştü.
Ama emekli?
O hâlâ kömür kuyruğunda, çadır kurmak için yer arıyor.
Evet yanlış duymadınız, artık Türkiye’de bırakın ev sahibi olmayı, kendi arazinize çadır kurmak bile imkânsız. Çünkü sistem şöyle işliyor:
– Arsa senin mi?
Evet.
– Üzerine bir şey yaptın mı?
Çadır kurdum.
– Hemen kaldır, ruhsatsız yapı!
Eskiden toprak vardı, çamur vardı, ama içinde umut da vardı. Şimdi ne var?
Lüks var, ama içinde kimse yok. Boş daireler dolusu kentler, penceresiz hayallerle dolu gençler...
Bir zamanlar “genç yaşta evlenip ev kurmak” hayaldi ama mümkün olurdu. Şimdi gerçek oldu ama mümkün değil. Evlenmek mi? Önce bir düğün salonu, sonra salon büyüklüğünde bir ev, ardından salon fiyatına bir kira...
Kiralık ev mi arıyorsunuz? Ev sahipleri artık kiracı seçerken CV istiyor, horoskopuna /Falına/ bile bakıyor!
A kuşağı toprağa sahip oldu,
B kuşağı apartmanı dikti,
C kuşağı krediyle o eve girdi,
D kuşağı kiraya yetişemedi,
E kuşağı eşyasız göç etti,
Z kuşağı? O artık metaverse’e /Evren'e/ taşındı, çünkü gerçek hayatta yer bulamadı.
Evet, şehirler büyüyor ama içinde insan barınamıyor.
Evler yükseliyor ama içinde huzur bulunamıyor.
Çadırlar bile kaçak sayılıyor;
Oysa bu ülkenin çadırda doğan nice hayali vardı.
Şimdi sormak lazım:
Bunca betonun arasında umut nereye kondu?