Haluk Gerger'in köşe yazısı
Ankara’yı birbirine katan CHP Genel Merkezi’nin telekulakla dinlenmesi ‘skandalı’ Türk Telekom tarafından verilen bir belgeyle nitelik değiştirdi. Evet, CHP Genel Sekreteri Sav yasalara aykırı bir şekilde dinlenmiş ve söyledikleri kendisinden izinsiz kaydedilmişti; ama bunu yapan, hükümet, AKP, Emniyet, MİT ya da ‘F tipi gizli örgüt’ değil, Vakit gazetesi idi. Meğer kabahat biraz da Sav’da imiş, cep telefonunu açık bırakarak böyle bir sonuca olanak hazırlamış.
Bu durum, hükümete çok ağır suçlamalarda bulunan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı ve Genel Sekreter Sav’ı zor durumda bıraktı. Cep telefonları kapalıyken de dinleme yapabilmek mümkün ama, Vakit’in yayınladığı Türk Telekom’un belgesiyle birlikte ispat zorunluluğu Sav ve CHP’ye geçmiş durumda. Yoksa, bu tartışmanın mağlubu ilan edilmeleri kaçınılmaz görünüyor.
O zaman, partisini ve kamuoyunu yanıltan Önder Sav’a açık tek kapı kalıyor: İstifa.
İçinde pek çok güvenlik uzmanı da barındıran bir partinin böyle bir suçlamayı derin bir inceleme yapmadan ve Türk Telekom’a sormadan kamuoyunun önüne sürmesi ciddiyetle bağdaştırılamaz.
Böylece Önder Sav, Genel Sekreter’i olduğu partinin karşıtlarına çok önemli bir koz vermiş oldu. Bu kozu, hiç şüpheniz olmasın, tepe tepe kullanacaklardır.
Kaldı ki, bu Sav’ın aynı cepheye bir hafta içinde verdiği ikinci koz oldu.
Birinci koz, CHP Genel Merkezi’nde kendisini ziyaret eden ve hacca gitmek istediğini söyleyen yaşlı bir yurttaşa söylediği sözlerdi. Sav bu partiliye hacca giderek ‘Araplara para kaptırmamasını’ ve ‘Muhammed’in kendisini orada tutmak isteyebileceğini’ şaka yollu söylüyordu.
Hac olayının Suudiler tarafından bu ölçüde ticarileştirildiği bir dönemde ‘Ne var bu sözde?’ diyebilirsiniz. ‘Hacca gidenlerin bir kısmının Peygamber’e daha yakın olmak için orada ölmek istemesi yeni bir şey değil ki, böyle şeyler hep konuşulur’ diye ekleyebilirisiniz. Bunların da üzerine, ‘Bu türden takılmalar ta Yunus Emre’den beri, hoşgörüye dayanan Anadolu Müslümanlığının özelliklerinden biridir’ açıklamasını yapabilirsiniz.
Ben de sizin haklı olduğunuzu söylerim.
Ne var ki, yıl 2008’dir ve Önder Sav, siyasetin gırtlağına kadar dine gark olduğu bir ülkede ana muhalefet partisinin en önemli ikinci yöneticisidir.
Söylediklerinin, dini siyasi amaçlarla kullananlarca sonuna kadar istismar edileceği kesindir! Edilmektedir.
Demokratik ülkelerde bu gibi durumlarda siyasetçiler özür dilemek zorunda kalıyorlar.
Aksi takdirde o ‘gaf’ yapışıp kalıyor, karşı tarafın kozu olmaya devam ediyor.
Sav da çıkıp: “O sözleri Anadolu Müslümanlığının hoşgörü geleneği içinde, hiçbir hakaret kastı olmaksızın söyledim. Gene de, kırılanlar olmuşsa onlardan özür dilerim” diyebilirdi. Diyebilmeliydi.
Bu yılın başlarında Amerikan iç siyasetini ve seçim kampanyasını yakından izlerken gördüm ki, günlük siyaset, rakiplere koz vermeme ve onların verdikleri kozları kullanma becerisidir. Obama ve Clinton’un gece gündüz koz kollayan keşif ekipleri var. Koz veren alta düşüyor.
Rakiplerine bir hafta içinde iki koz vermiş bir siyasetçinin, yani Sav’ın yapması gereken
şey bellidir.
Dahası var: Sav’ın istifası ve onun yerini genç ve dinamik yeni bir ismin alması CHP’nin çok beklenen değişim sürecini de başlatabilir. CHP, çöküş dönemlerinden çıkış dönemlerine hep genç ve dinamik genel sekreterlerle geçti. 1950’lerde Kasım Gülek ve 1960’larda Bülent Ecevit iki örnektir.
[email protected]
(Radikal)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...