MUMCU'NUN KÂTİLLERİYLE YÜZLEŞMEYE HAZIR MISINIZ? 

Fehmi Koru / Yeni Şafak

O küçücük kuşku kapısı

Şaşıracağınızı umduğum bir soruyla söyleyeceklerimi dinlemeye sizi hazırlayayım: “Uğur Mumcu'nun kâtilleriyle yüzleşmeye hazır mısınız? Rahmetli meslektaşımızın ailesi de hazır mı? Peki Bahriye Üçok'un, Ahmet Taner Kışlalı'nın ailesi, yakınları, sevenleri?”

Necip Hablemitoğlu'nun canını alan kurşunların kimin silâhından çıktığı, tetikçiyi oraya kim(ler)in gönderdiği artık belli gibi... Ancak 'olağan şüpheliler'den değil tetikçi; ona öldürme talimatı verenler de öyle... Cinayet sonrası yazılıp çizildiği üzere 'İslâmcı' kimlikli biri çıkmadı tetikçi, düpedüz para karşılığı bu tür işler yapıp ortadan kaybolanlardan; parası ödenmedi diye sorun edince onu da ortadan kaldırıvermiş talimat verenler... Onlar kim mi? Vatan, millet ve devlet adına her şeyi mübah gören bir çete...

Ya Uğur Mumcu da böyle bir çetenin kurbanı ise? Doç. Bahriye Üçok da? Ahmet Taner Kışlalı da? Devlet içinde uzantıları olan, kendilerini vatanın gerçek sahibi gören ve bu sebeple gerektiğinde diğer vatan evlâtlarının canlarını almaktan çekinmeyecek kadar gözü dönmüş tipler, “Ortalık karışsın, ülkeye darbe havası hâkim olsun” amacıyla öldürmüş olmasınlar Uğur Mumcu'yu, Bahriye Üçok'u, Ahmet Taner Kışlalı'yı?

Güldal Mumcu'nun “Her şey tuğla gibi bir duvar halinde yükseliyor; altından bir tuğla çekseniz hepsi yıkılır” sözüne, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın “Yapamam” cevabıyla mukabele ettiğini biliyoruz. O duvar şimdi yıkılıyor ve enkaz ortaya çıktığında, daha önce ancak derinden kuşku duyulan gerçeklerin bütün çıplaklığıyla belirgin hale geldiğini görebileceğiz. Bu sütunda Muammer Aksoy cinayetinden (31 Ocak 1990) hemen sonra başlayarak her siyasi cinayetten sonra ısrarlı bir biçimde yapılan, ilerleyen yıllarda kendileri de benzeri cinayetlere kurban giden bazı kalem erbabının dudak büküp küçümsediği tespitler doğru çıkarsa ne olacak?

Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı da 'devletin âli menfaatleri' sözcüklerini dillerinden düşürmeyen birilerinin verdiği kararların ve kimsenin kendilerinden kuşku duymayacağı bilinerek özel seçilmiş paralı tetikçilerin kurbanı iseler?

Ahmet Taner Kışlalı'nın gazeteci ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı kardeşinin bir 'derin devlet operasyonu' ile öldürüldüğü iddiasına keskin bir dille karşı çıkarken “Eğer câni farklı bir kesimden çıkarsa çok canım sıkılır...” cümlesiyle küçücük bir kuşku kapısını açık bırakmıştı Nuriye Akman'la konuşurken... Ya o küçücük kuşku kapısı doğru çıkarsa?

Şu sırada yürütülen operasyon her an kesilebilir; bu büyük bir ihtimal. Ama olsun, şu ana kadar ortaya çıkmış gerçekler bile, herkesin kafa konforunu sarsacak, eskiye ait peşin kabulleri, önyargıları ortadan kaldıracak çapta. Tetikçiler, bombacılar, keşif kollarıyla örgütlü bir çete tablosu yüzümüze sırıtıyor. Operasyonu durdurmaya kalkacaklar şu gerçeği hiç unutmasınlar: Ucu görünen çirkinlik artık saklanacak gibi değil. Onların üzerini kapatacağı çirkinlik onlar gibileri rahatsız etmeye devam edecektir.

Çoğumuzun zihninde aynı sorunun yattığını biliyorum: “Bütün bunlar nasıl olabiliyor ve neden şimdi?”

Ak Parti, Başbakan Tayyip Erdoğan cesur bir karar verdi, o cesaret olmasaydı çirkinliklerin üzeri daha uzun yıllar örtülü kalabilirdi. Ancak yiğidin hakkını yiğide vermek şart: Bu gelişmede MHP'nin duruşu da olağanüstü önem taşıyor. Devlet Bahçeli ve MHP'nin bugünkü kadrosunun temel sorunlarda halkın istekleri doğrultusunda hareket etmeleri dengeyi değiştirdi. Özellikle 'başörtüsü yasağının kaldırılması' yolunda işbirliğine gitmeleri...

'Başörtüsü yasağı', hiç aklımızdan çıkmamalı, çeteleri besleyen moral zeminin en önemli malzemesidir. Yasağın sona ermesiyle oluşacak huzur havası çetelerin nefesini kesecektir zaten.

Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı'nın aileleri, yakınları, sevdikleri, sizler, hepimiz, kâtilleriyle yüzleşmeye hazır mıyız?