Ne zaman Okan Bayülgen’i görsem hemen Ahmet Hakan’ı anımsarım. Aynı şekilde Ahmet Hakan’ın adının geçtiği yerde tuhaf bir çağrışımla Okan Bayülgen nerede diye bakarım.
Çünkü onlar ikiz gibidir. Ters ikiz!
Birisi, bir zamanlar İslami kesimin idol entellerindeyken (Tabii ki entelektüel değil…) bunu reddedip magazin ortamlarına akmak, o alemin tapu sahiplerine kendisini kabul ettirebilmek ve yeniden var olmak için çırpınır…
Diğeri, magazin aleminin kabul edilen bir neferi iken büründüğü o ciddi ve birikimli pozlarıyla kendisini ağır abilere kabul ettirmek için çırpınır, sivilceli çocuklar yada ergen kızlardan başka da kitleler tarafından adam yerine konmak için ne kadar birikimli olduğunu göstermeye çalışır…
Birisi “bakın ben değiştim”i önce kendisine sonra da herkese kabul ettirebilmek için sosyetik kafelere takılır, ortam analizleri yapar ama ne önceki hayatından ödünç aldığı İslami jargonu kenara bırakabilir, ne pileli kumaş pantolon ve klasik gömlek klişesinden uzaklaşabilir…
Diğeri “bakın ben aslında mankenlerle düşüp kalkan, her hafta alemin tüm manken-sanatçı-magazinci ayaktakımını ağırlayıp saatlerce geyik yapan adam değilim” demeye çalışır ama entelektüalitesini ancak ve ancak Güzel ve Dahi ayarı konuklarına karşı gösterebilir, karşısına Ufuk Uras gibi biraz kafası çalışan birisi çıktı mı eli ayağı birbirine dolaşır,
İkisinde de “bir ben var bende benden içeri” çırpınışı hakimdir. Ama her ikisinde de bu çırpınış içerik bulamadığı ve sadece kompleks ürünü olduğu için sık sık en ciddi tavrı takınmaya çalışırken komik olurlar, bu çırpınışı ellerini ovuşturarak izleyenler tarafından yerin dibine sokulurlar ve günü kapatıp geceye teslim olunca biri kafası az, vücudu fazla gelişmiş manken partnerinin koynunda, diğeri hayal dünyasında özlerine dönüp yeni gün için güç toplamaya çalışırlar:
“Merhaba yeni gün. Haydi, olmayanı kanıtlamaya çalışmak için bir sorti daha.“
Kompleksler tatmin edilmeyi, millet gülmeyi bekliyor.
Belki çok az bir azınlık izleyip ibret da ibret almayı...
Ama kompleksleri elinde her yeni güne daha bir şaşkın başlayan bu iki arkadaşı o azınlık zaten adam yerine koymuyor değil mi?
Pardon…
***
Okan Bayülgen’in, Hakkı Devrim’in tabiriyle “NTV’nin Gelgelcikadınları”nın programında her zaman yaptığı gibi yüzü ve vücudu bakılası ama beyni konusunda soru işaretleri barındıran Aysun Kayacı’ya asılışını görünce, yaklaşık bir yıl önce yazdığım yukarıdaki yazıyı anımsadım ve anımsatmak istedim.
Bayülgen hala aynı Bayülgen çünkü: Hep magazine karşı, magazinci götürücüsü... Hakim seviyesi belli olan bir camianın Abrurrahman Çelebisi... Entelektüel rüştünü, e’den ötesine geçemeyen kızların üstünde ispatlayan bir non-bilge... Ve ispatladığı rüştünü mutlaka yatağa havale eden bir gizil kazanova... Sonra da kenara geçip o piyasanın pespayeliği hakkında kocaman laflar eden kafa karıştırıcı. Tabii ki o e’den öteye geçemeyenlerin kafasını karıştıracak bir bilinmezcilik oyuncusu.
Ama oyun hep tutuyor.
Onun için bağırıyordu canlı yayında Aysun: “Ne yapmaya çalışıyorsunuz?“ diye. Oysa mantığı e’den birkaç harf daha ilerleyebilseydi, Müjde Ar’ın “Onun asılma yöntemi bu,“ şeklindeki saptamasını yapıp ne yapmaya çalıştığını anlayabilirdi Aysun da.
Ama anlayabilseydi, zaten ne Bayülgen magazin dünyasının dahi çocuğu olarak kalabilirdi yıllardır, ne de bu onbininci tekrarı yapılan asılma yöntemi sonuç verirdi.
Sonuç mu?
Izleyin...
ERSİN TOKGÖZ/TURKTIME
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...