Türkiye’de yasa dışı bahis, uyuşturucu, fuhuş ve bunlarla iç içe geçmiş suç ağları artık gizli değil; dijital vitrinlerde parlatılan ve çocukların gözüne sokulan bir tehdide dönüşmüştür. Gençlerimiz ve çocuklarımız, sistematik bir kuşatma altında hem fiziksel hem de ruhsal olarak hedef alınıyor. Bu karanlık yapı, sadece suçla mücadele edilmesi gereken bir problem değil, aynı zamanda bir neslin, bir toplumun ve geleceğin korunması meselesidir. Neslimiz tehdit altında; onu korumak hem devletin hem ailelerin hem de toplumun sorumluluğudur.
“Sosyal Medya: Suçun ve Manipülasyonun Ana Koridoru”
Sosyal medya artık yalnızca iletişim aracı değil, suçun en etkili pazarlama alanıdır. Algoritmalar ve içerik önerileri, merak ve taklit duygusunu besleyerek özellikle gençlerin karşısına suçla ilgili içerikleri çıkarır. Canlı yayınlarda “oynadım kazandım” algısı yaratılarak yasa dışı bahis sitelerine yönlendirme, kripto ve dijital cüzdan kullanımıyla kara paranın masumlaştırılması, uyuşturucu içeriklerinin emojiler ve şifreli ifadelerle “zararsız eğlence” gibi sunulması ve kapalı gruplar ile birebir mesajlarla çocuklara özel temas artık sıradan hale gelmiştir. Gençler, çoğu zaman farkında olmadan önce suçun müşterisi, ardından taşıyıcısı hâline getirilir.
“Popülerlik Zırhı: Suçu Parlatan Sözde Rol Modeller”
Toplumda bilinirliği olan bazı kişiler, suçu meşrulaştıran veya özendiren davranışlarıyla tehlikeyi büyütmektedir. Yasa dışı bahis reklamlarında oynayan veya yönlendirme yapan tanınmış yüzler, lüks yaşam paylaşımlarıyla “bir gecede zengin olma” algısı yaratan fenomenler, uyuşturucuyu özgürlük veya sanatsal bir tercih gibi gösteren söylemler ve fuhuş ağlarını eğlence organizasyonları ve gece hayatı içerikleriyle gizleyen paylaşımlar, genç zihinlerde “yakalanmazsan sorun yok” algısı oluşturur. Oysa gerçek, borç, bağımlılık ve çöküştür.
“Yasadışı Bahis – Uyuşturucu – Fuhuş: Tek Merkezli Karanlık Ekonomi”
Bu suç tipleri çoğu zaman aynı organizasyonun farklı kollarıdır. Bahisle borçlandırılan genç, uyuşturucu taşımaya; oradan daha ağır suçlara ve fuhuşa sürüklenir. Fuhuş hem finansman hem de şantaj aracı olarak kullanılır. Çocukların hedef alınması bilinçli bir istismardır.
“Erken Yaşta Alkol Kullanımı: Sessiz Tehdit”
Alkol, genç yaşta tüketildiğinde beynin gelişim sürecini olumsuz etkiler, dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü ve risk alma davranışlarını artırır. Sosyal çevre baskısı ve popüler kültür, alkolü “eğlenceli ve özgürleştirici” bir seçim gibi göstererek gençleri tuzağa çeker. Erken yaşta başlayan alkol kullanımı, bağımlılık riskini yükseltir ve diğer yasa dışı davranışlara kapı aralar. Bu nedenle alkol, uyuşturucu ve bahis gibi bağımlılık yaratan maddelerle aynı mücadele çerçevesinde ele alınmalıdır.
“Suça İtilen Çocuklar: Fail Değil Mağdur”
Hukuk ve vicdan şunu söyler: Çocuk suçlu değil, suçun mağdurudur. Ekonomik zorluklar, aile içi iletişim eksikliği ve okuldan kopuş gibi nedenler çocukları bu ağlara açık hâle getirir. İlk adımda ufak görünen işler, kısa sürede geri dönüşü olmayan bir sarmala dönüşür. Asıl sorumlular, çocukları kullanan yetişkin suç örgütleridir.
“Terör Örgütleriyle Kesişim: Suçtan İdeolojiye”
En tehlikeli eşik, suç ağları ile terör örgütlerinin kesişim alanlarında başlar. Yasa dışı bahis ve uyuşturucu gelirleri terörün finansmanında kullanılır, suça bulaştırılmış gençler propaganda için hedef alınır. Dijital platformlarda mağduriyet ve öfke diliyle ideolojik yönlendirme yapılır, çocuklar lojistik, propaganda veya eleman temin zincirine çekilir. Bu nedenle çocukları korumak, aynı zamanda terörle mücadeledir.
“Devletin Duruşu: Ayrımsız, Tavizsiz ve Sürekli”
Devlet, neslimizi hedef alan bu kuşatmaya karşı kararlı bir duruş sergiliyor. Son dönemde yapılan operasyonlar, tanınırlık ve statü farkı gözetilmeksizin hukukun işletildiğini göstermektedir. Dijital denetimlerin sıkılaştırılması, para akışlarının izlenmesi, çocukları hedef alan suçlarda ağırlaştırılmış cezalar ve suç–terör finansmanı bağlantılarının kesilmesi, devletin tavizsiz kararlılığını ortaya koyar. Mesaj açıktır: Kim olursan ol, çocuklara dokunursan bedelini ödersin. Neslimiz korunacak; bunun için devlet ve toplum birlikte hareket edecektir.
“Aile, Okul ve Toplum: Üçlü Koruma Kalkanı”
Aileler açık iletişim kurmalı, okul erken uyarı ve rehberlik sistemlerini güçlendirmeli, medya ise özendirici dile sıfır tolerans göstermelidir. Çocuk yalnız bırakıldığında suç konuşur; sahip çıkıldığında umut büyür. Sosyal medyada suç özendirici içeriklere anında yaptırım, popüler kişilere yönelik emsal teşkil eden cezalar, rehabilitasyon ve eğitim odaklı gençlik programları, aileler için ücretsiz danışmanlık ve destek hatları, suç–terör finansmanı bağlantılarına özel ihtisas birimleri; bu sürecin temel çözüm adımlarını oluşturur.
Bu yaşananlar ne tesadüftür ne de kader. Bu, göz göre göre büyüyen bir kuşatmadır. Yasa dışı bahisle başlayan, uyuşturucu, alkol ve fuhuşla derinleşen, terör örgütlerine kadar uzanan bu karanlık hat; en çok da çocuklarımızı ve gençlerimizi hedef almaktadır. Bu yüzden mesele yalnızca suçla mücadele değil, emanete sahip çıkma ve neslimizi koruma meselesidir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) yüzyıllar öncesinden şöyle buyurur:
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz.”
Bu hadis; devleti yöneten için adalet, ebeveyn için gözetme, toplum için duyarlılık, gençler için ise kendine karşı sorumluluk demektir. Hiç kimse “benim payım yok” diyemez.
Fatih Sultan Mehmet Han da der ki:
“Adalet mülkün temelidir.”
Adalet; suçluyu korumak değil, suçu kökünden kazımaktır. Ünü, parası, çevresi ne olursa olsun çocuklara zarar verenin hukuk önünde hesap vermesidir.
Devletimizin kararlı duruşu hayati önemdedir. Ayrım gözetmeksizin yapılan operasyonlar, gençlere en net mesajı verir: Bu ülkenin sahipsiz evladı yoktur ve neslimiz korunacaktır.
Gençlere düşen şudur: Kolay para yalan, sahte özgürlükler tuzaktır. Karanlık yapılar sizi parlatıyormuş gibi gösterir, ama aslında tüketir.
Ebeveynlere düşen görev: Sessizlik çözüm değildir. Takip etmek baskı değil, korumadır. Çocuğun dünyasından habersiz olmak, onu dış tehditlere açık hâle getirir.
Unutulmamalıdır ki; bir çocuğu bu bataktan kurtarmak, bir geleceği kurtarmaktır. Bir genci korumak, bir vatanı ayakta tutmaktır.
Bu mücadele geçici değil, süreklidir. Tavizsizdir. Çünkü bu mesele aynı zaman da yarın çocuklarımız gözümüzün içine bakıp “Neredeydiniz?” diye sorduğunda vereceğimiz cevabın da meselesidir.
Neslimiz tehdit altındadır ve bu tehdite karşı da Devlet ve millet olarak bir bütünlük için de bir milim dahi geri adım atmadan tam bir kararlılık ve ortak duruşla geleceğimiz olan neslimiz korunacaktır.