Yalçın Ergündoğan'ın köşe yazısı
Bu ‘türban meselesi’ de nereden çıktı demeyin. Evet, bazı çevrelerce ‘başörtüsü’ kullanılmış, hatta bazı sorunların üstünü örtmek, çeşitli zamanlarda gündemi değiştirmek, gündemi kendi istediği yönde belirlemek için kullanılmıştır. Doğrudur. Ama hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir sorun oluşturmuyormuş gibi ‘türban sorunların üstünü örtme aracıdır’ da demeyin. Çünkü türbanda / başörtüsünde simgelenen şey halka zorla dayatılmak istenen zora dayalı ‘modernleşme’ projesidir. Zora dayalı, otoriter yaklaşımlı ‘modernleşme’ projesinin dayanağı olmak, bu zihniyetin iktidarını kaybetmemek için ayak diremesine payanda olmak kendini ‘demokrat’ olarak tanımlayan hiç kimsenin demokratlık hanesine yazılacak olumlu bir yaklaşım değildir. * * *
‘İnsan türü’
E, o halde bunu bilerek, ‘otoritenin’ dayattığı kendi anlayışını, zora dayalı kendi tanımladığı ‘modernleşme’ projesini onaylamayanlara biraz daha zulüm yapılmasını savunmak ya da yaratılan ‘illüzyonla’ bu dayatmaya alet olmak niye?
Burada ne ‘başörtüsü yasağı’nın kaldırılması girişiminde AKP-MHP işbirliğinden, ‘silahlı bürokrasi’ ile uzlaşmalarından, ne de ortaya çıkan değişiklik tekliflerinden söz etmiyorum. Onaylanabilir ya da yaklaşımın 'dayatma olduğu' ileri sürülebilir. Bunu ayrı tutuyorum. Ama baskıcı, ‘ceberrut rejimin’ biraz aralanması, yurttaşların biraz soluk alması ile birlikte ortaya çıkan ‘itirazlara’ kulaklarımızı tıkamak, görmezden gelmek, hele de onları bastırmakta kendimizi aracı olarak kullandırtmak açıklanabilir bir şey gibi gelmiyor bana. ‘Akıl tutulması’yla bile...* * *
Türkiye mollaların yönettiği İran olur mu? İran’da molla rejimi ‘özgürlüklerin’ ve demokrasinin uç verdiği, filizlendiği bir ortamda çöreklenmedi İran’ın başına. Bugünlerde unutturuluyor Humeyni öncesi ‘Şah rejiminin’ nasıl bir şey olduğu. En zalim, en baskıcı, en militarist, en işkenceci, en kanlı rejimlerin başında gelen ‘modernleşmeci Şah rejimi’, İran’ı bir başka bir totaliter rejime sürükledi. Demokrasi ve özgürlüklerin tepe tepe kullanıldığı bir rejimden gelinmedi bugünkü İran rejimine. Yani özgürlük ve demokrasinin artması ile ‘otoriter modernleşmeye’ karşı çıkılması ile baskıcı bir rejim gelmez. Endişeye yer yok. Ama tam tersi her türlü baskıcı rejimlerin gelmesine yataklık edebilir... ( Bknz: "Bir fotoğrafın hatırlattıkları” başlıklı yazım, BirGün- 29 Eylül 2007 )* * *
‘Kemalcilerin’
korku pompalaması ile etki altına aldıkları kimi yurttaşlarımızın ısrarla vurguladıkları ve bıkmadan haykırdıkları gibi ‘Türkiye Laiktir, Laik kalacak’ söylemindeki ifade doğru mu peki? Hayır. Yanıtı ise basit: Çünkü, Türkiye zaten ‘laik’ değil. Türkiye’de henüz, devletin her mezhebe, her inanca ve 'inançsızlığa' eşit mesafede durması teminat altına alınmış değil. Hiçbir laik düzende olmayan, dini devlet eliyle düzenleyen, bir mezhebin çok ağırlıklı olarak öne çıkarılıp açıkça desteklendiği devasa bütçeli bir ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’ var Türkiye’de. (Kimse lağvedilmesinden de söz etmiyor.) Okullarda zorunlu din dersleri uygulanıyor, hepimizin kimlik cüzdanlarında hiç fikrimiz alınmadan ‘İslam’ diye yazıyor. ( Neyse ki, şimdilerde Nüfus Cüzdanı’nda din hanesini ‘’boş bırakma / sildirme’ yolu açıldı...)Peki hal böyle iken, “Başörtüsüne özgürlük” bildirisine imza attı diye Prof. Dr. Ali Nesin’e ağız dolusu saldırmak niye? Üstelik Aziz Nesin’in fikirlerini de bilmeden oğlu Ali Nesin’i ‘babasının kemiklerini sızlatmakla suçlamak’ niye?..* * *
Güncel siyasetteki aktörlerin tutumuna göre şekillenen ‘esnek demokratlık’ olamayacağına göre, dayatmacı, otoriter vesayet rejiminin sonlandırılması hak ve özgürlüklerin genişlemesi için atılacak her adımdan yana tutum almak en iyisi galiba... Ne dersiniz?
(Birgün)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |