Fotoğrafçılık, insanlığın en yaratıcı ifade biçimlerinden biri. Bir kareyle duygu, estetik, hikâye aktarılabilir. Ancak geldiğimiz noktada, sosyal medya bu sanatı bambaşka bir boyuta taşıdı. Artık manzaralar, portreler ya da vahşi yaşam kareleri değil; ayak fotoğrafları gündemde.
Evet, yanlış duymadınız: Ayak fotoğrafçılığı.
Bir dönem sadece plajda anı olsun diye çekilen kareler, bugün milyonların para harcadığı bir sektör haline geldi.
Peki biz nereye gidiyoruz?
Bir kadın, yalnızca ayak fotoğrafları paylaşarak ciddi paralar kazanıyor. Diğerleri bu trendin peşinden koşuyor. Peki bu, sanat mı yoksa sadece tüketim toplumunun yeni bir ürünü mü?
Sosyal medya, her şeyi pazara dönüştürme konusunda eşsiz bir güce sahip. Yemeğimiz, tatilimiz, gülüşümüz, hatta bedenimizin en sıradan parçası bile “satılabilir bir meta” haline geliyor. Bugün ayak, yarın belki bambaşka bir ayrıntı…
Fetişlerin normalleşmesi
Elbette “ayak fetişi” yeni bir olgu değil. Psikolojide podofili olarak bilinir ve oldukça yaygın görülür. Ancak mesele şu:
Eskiden bireysel tercihlerin sınırında kalan bu durum, sosyal medya sayesinde bir endüstri haline geldi. Yani özel olan, kamusal hale getirildi.
Birinin estetik olarak hoşuna giden bir şey, başka biri için cinsel çağrışım yaratabiliyor. Bu noktada sınırlar bulanıklaşıyor. Peki, toplum olarak biz bu bulanıklığa hazır mıyız? Yoksa farkında olmadan arz-talep döngüsü içinde mahremiyetimizi, değerlerimizi ve hatta beden algımızı pazarlıyor muyuz?
Ayaklar masum ama sistem değil
Kimseye “neden hoşlanıyorsun” diye hesap sorulmaz; kişisel zevkler yargılanamaz. Ancak asıl sorun, bu zevklerin tüketim kültürünün elinde bir pazara dönüşmesi.
Ayaklar masumdur, ama onları pazarlayan sistem masum değildir. Çünkü bu sistem, insanın en mahrem tercihlerini bile ticari kazanca çevirir.
Son söz
Bugün ayak fotoğraflarını konuşuyoruz. Yarın belki başka bir fetiş gündem olacak. Sosyal medyanın sınırsız dünyasında, estetikle saplantı, sanatla ticaret arasındaki çizgi giderek siliniyor. Ve biz, farkına bile varmadan bu döngünün hem üreticisi hem tüketicisi oluyoruz.