Ersin Tokgöz’ün Anayurt Gazetesi’ndeki köşesinden…
Geçen hafta, partilerden bağımsız ve tamamen sivil olma iddiasıyla başlayan Cumhuriyet mitinglerinin görünmez bir el tarafından CHP’nin deresine taşınan su kanallarına dönüştürülmesini ve bu açıdan aynılaşmasını irdeleyerek yaratılan olağanüstü koşulların bu amaca hizmet edip etmediğine ilişkin demiştik ki “…CHP deresi ancak bu ‘normal olmayan kanallardan’ su toplayabilir… Olmuş mudur? Olmuştur. Ama ufak bir hesap hatası yapılmıştır.”
Ve şimdi gelelim bu “ufak” ama belki de tüm hesapları bozabilecek o hataya.
O hata, 2007’de bile kendisini tarif ederken 1940’ların gerçekliği üzerinden tanımlamalar yapan, ısrarla o dönemi anımsatan, akıl yürütmelerini, karşı koymalarını falan o gerçeklik üzerinden dile getiren CHP’nin toplumsal hikayeyi okuyuşunu zamana uyduramayışı hatasıdır.
Çünkü; CHP, deresine toplanacak suyun gürlüğünü hayal edip her ne kadar o dönemin özlemini yaşasa ve “olağanüstü koşullarını” yaratmaya çalışsa da, artık o dönem her durumda sona ermiştir.
Çünkü; geçen zamanla birlikte nasıl ki normal koşullarda bu suyu paylaşan yeni oyuncular oluşmuşsa, olağanüstü koşullardan nemalanmayı başarabilen başka “kar ortakları” türemiştir. Yani artık eskisi gibi anormal koşullar tek bir dereyi beslemiyor.
Bakınız; CHP’nin açtığı “genel kaygıları kaşı ve kenardan yanaşarak oya dönüştür” kapısından bugün aynı iştahla MHP girmeye çalışıyor. Nasıl ki dün adını laiklik koyup partilerüstü bir “halk hareketi” görüntüsüyle oy avcılığına girişildiyse, bugün de şehit cenazeleri üzerinden aynı oyun sahneleniyor. Kitleleri, asli yükümlülükleri olan seçmene sunacakları vaatlerle harekete geçiremeyenler, bu “programsız, hazırlıksız ve dolayısıyla vaatsiz” siyasetlerinin oy olarak dönüşünden tatmin olmayanlar, en temel duyguları kabartıp bir umut yakalamaya çalışıyor.
Onun için CHP fena halde yanılmıştır. Yeter ki o kapı açılmayagörsün. Birisi adını şeriat tehlikesi koyacak, laiklik elden gidiyor diyecek, birisi şehitlerin kanı üzerinde tepinecek, herkes meşrebine göre bu bel altı kapısından itiş kakış girecektir. Giriyorlar nitekim.
Ve bir de toplum psikolojisi diye bir şey var. Ki bu psikolojiyi yanlış yada eksik okuma, CHP’nin ikinci ve daha “yıkıcı” hesap hatasını ortaya çıkarıyor.
O da şudur;
Her ne kadar Cumhuriyet mitinglerine milyonların aktığı söylense de, ki doğrudur, yaratılan ortam bu milyonlardan çok daha fazlasını karşı kamp olarak ayırdı ve asıl önemlisi bu karşı kamp “günün anlam ve önemine uygun olarak” sinmek zorunda kaldı.
“Bizim de söyleyeceklerimiz var” yada “istesek biz daha fazlasını toplar söyletiriz” diyenler kenara çekildi.
Oysa sindikçe bilendiler, bilendikçe sustular, sustukça mağduriyet duyguları pekişti.
Ve bu mağduriyet duygusunun sandığa yansıması, festivale gider gibi mitinglere gidip reel karşılığı olmayan “şeriata hayır” sloganlarıyla rahatlayan o kalabalıklarınkinden daha ezici ve daha keskin olacaktır. Çünkü bu sefer sadece oy verdikleri kişi yada parti değil, sayıları daha fazla olduğu açık olan o “başta olup kenara itilen insanlar” mağdur oldu. Bu duygunun oya tahvili ise hepimizin malumu.
Meydanlar her ne kadar başka seslerle dolu olsa ve yüzeysel bakışla bu sesin genel ses olduğu kabul edilse de, birilerinin “maalesef” ile okuyacakları şöyle de bir gerçek var: “Siyasette sesini daha çok çıkartan değil, daha fazla oy alan öne geçiyor. Her şeye rağmen…”
Anımsatmak isteriz; artık şartlar ne kadar olağanüstü olursa olsun Türkiye, sık sık darbelenmiş bir demokrasi ile düşüp kalksa bile jandarma kontrolünde açık oy gizli tasnif yöntemine dönemeyecek kadar uzun bir yol almıştır.
Özlemleriniz farklı olabilir. Ama gerçek, budur…
Bilginize…
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...