DTP"nin önde gelen ismi Sırrı Sakık, ortamı germek yerine barış köprüsü kurmaya çalışıyor. Ailesinden pek çok kişi öldürülmüş, ama o çetele tutmuyor. Başka birini daha kaybetmenin önüne geçmek için... Sürekli, “Tek başına bu sorunu çözemeyiz, ortaklaşalım” diyor. Meclis"te de, ülke sathında da... Peki ama nasıl?
Başta Anayasa"da bütün kültürlerin demokratik bir şekilde kendini ifade etmesini kabul etmekle... Sakık"a göre, zaten bu 1921 Anayasası"nda var ve sorunların önemli bir kısmını çözecek. Ya sonra? Sonra MHP"siyle, AKP"siyle, CHP"siyle, DTP"siyle herkes özveride bulunacak. Çetele tutmak yerine kalan çocuklarımız ölmesin diye!
Kürt siyasi hareketinin oluşumundan bu yana içinde... Bir kardeşi PKK"nın lider kadrosundan Şemdin Sakık... Akrabalarından pek çok kişi öldürülmüş, çoğu faili meçhul... Üstelik bir bölümü vurularak değil, köyleri yakılırken yanarak ölmüşler! Bir ağabeyini, Abdülsamet Sakık"ı ise ensesinde kurşunla bulmuşlar. Kim yaptı soruma, yüzüme uzaylıymışım gibi bakarak, “Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? Güvenlik birimleri!” diye yanıt veriyor. Bir şeyler biliyorum ama kim tam olarak gerçeği buluyor ki bu ülkede! Ne derseniz deyin, orada olup bitenleri sadece yaşayanlar biliyor. Tabii ki hangi taraftaysa o taraftan bakarak.
MHP özveride bulunmalı
Devam edelim... Kardeşi Erzurum dağlarındayken, ağabeyinin oğlu Erzurum"da askermiş. Yani amcasını vurma ya da amcasının emriyle öldürülme ihtimali varmış. Varın siz bu duygu halini anlamaya çalışın; ciddi empati gerek! Sırrı Sakık, tüm bu yaşadıklarına rağmen Demokratik Toplum Partisi"nin en sağduyulu temsilcilerinden... Ortamı germek yerine sürekli barış köprüsü kurmaya çalışıyor. Herkesin ağzına geleni söylediği bir ortamda her cümlesinde bir "ortaklaşa" sözü geçiyor. Kimle ortaklaşa? Ona göre Türkiye Cumhuriyeti"nin kurucu unsurlarıyla... Türkler, Kürtler, Çerkesler, Lazlar ve Kurtuluş Savaşı"nda omuz omuza çarpışan herkesle... İşte bu yüzden Meclis"te olduklarını söylüyor. Ne için? Bir diyalog oluşturmak ve dağdakileri indirmek için. “Ortaklaşmamız gerekiyor, önce Meclis"te, sonra tüm yurtta... Nasıl ki AKP türban sorununu tek başına çözemiyorsa, DTP de Kürt sorununu tek başına çözemez. Bu sorun çözülecekse MHP"nin, CHP"nin, en çok da Kürtler"den büyük oy alan AKP"nin özveride bulunması şart” diyor Sakık.
Askerler de kardeşimiz
Barış köprüsü kurmak istediklerini söylüyor, ben soruyorum, “İyi de bazı arkadaşlarınız öyle açıklamalar yapıyor ki; yangına körükle gidiyorlar...” Sıkılıyor biraz, “Biz de çok acı çektik, anlamak gerek. Kardeşimiz dağdaysa ona "kardeşimiz" diyemeyecek miyiz?” Bu sefer ben biraz sıkıntılı bakıyorum yüzüne... Anlıyor sanırım, “Dağdakiler de, askerdekiler de bizim çoçuklarımız, kardeşlerimiz. Bölgede her evden biri ya dağdadır, ya cezaevindedir ya da toprağın altındadır” diyor. Empati kurmaya çalışıyorum hâlâ, o devam ediyor; “Geçenlerde bir cenazeye gittim. 20 adım ötedeki bir mezarın üzerinde Türk bayrağı dalgalanıyordu, şehit mezarıymış. Hemen yanında bir PKK gerillasının cenazesi... Biri "vatan", diğeri "welat" diyor. İkisi de ayrı dilden konuşup, aynı toprağın altına gömülüyor.”
Sakık, “Bu topraklar çocuklarımızın kanıyla beslendi. Artık kan aksın istemiyoruz” dediğinde gerçekten içten olduğunu düşünüyorum. Peki kan nasıl durur? Ona göre, öncelikle 86 yıl öncesinin hoşgörüsüne, Kurtuluş Savaşı ruhuna dönerek... 1921 Anayasası"ndaki kurucu unsur olarak Kürtler"in, Çerkesler"in, Lazlar"ın, yani bu topraklar için ölen bütün halkların, yine kurucu unsur olarak yeni anayasada açık seçik belirtilmesiyle... Yani bütün halkları kucaklayarak...
AKP daha fazla demokrasi derken takiyye yapıyor!
“Yıllardır Türkiye"de bütün siyasi partiler "PKK terör örgütüdür" diyor, sorun çözüldü mü? Çözülmüyor...”
Güneydoğu sorunu nasıl çözülür? Biraz elimizi vicdanımıza koyarak bölgeye bakmamız gerekiyor. Sorunun çözümü için pek çok aydın, siyasetçi konuşmaya bile çekiniyor. Hrant Dink"in söylediği güvercin tedirginliği hepimizde var. Bu ülkede sürekli korkular pompalanıyor. Korkunun kuşattığı bir ülkede aydınlar, siyasetçiler düşüncelerini ne kadar ifade edebilir? Bir an önce bu korkunun ortadan kalkması gerekiyor. Siyaset sorunları çözme sanatıdır. Eğer sorunları çözemiyorsanız, bırakıp gideceksiniz. AKP"nin arkasında büyük bir halk desteği var, öyleyse sorunları korkmadan, yüreklice çözmeliler. Ama ben AKP"nin bu noktada yürekli olduğunu söyleyemem. Çok korkuyorlar ve korktukça ötekilere daha da fazla saldırıyorlar.
Kim ötekiler?
Biz. Ne zaman üzerlerinde bir baskı oluşsa, dönüp bize baskı yapıyorlar. Geçen gün hiç haketmediğimiz bir noktada, Dengir Mir Fırat, ki benim önemsediğim bir şahsiyettir, bize "Gidip dağa çıkın" dedi. Niye? Çünkü anayasa üzerinde tartışmalar sürerken sıkıştılar. Hedef tahtası kim olabilirdi? Biz. Irmaklar toprağın en zayıf noktasında halka yapar denir ya, Türkiye"nin en zayıf noktası da Kürt sorunu. Bu yüzden hep onun üzerinden siyaset yapılıyor. Ne demek dağa çıksınlar? Biz dağdakileri indirmek istiyoruz. Bir köprü, bir diyalog oluşturmak istiyoruz.
Peki siz nasıl bir köprü oluşturacaksınız?
Tabii ki Türkiye"nin temel sorunlarını çözmek için bizim çabamız yetmez. Demokrasiden, özgürlükten yana olan herkes bir araya gelmeli. Kim çok fazla demokrasi ve özgürlükten yanayım diyorsa önce o...
Bu konuları en çok AKP savunuyor şu anda...
Ama pratiğe bakın, öyle değil.
Yani daha fazla demokrasi derken takiyye mi yapıyorlar?
Başbakan Amerika"dan açıklama yapıyor, "Kürtler kendi dilleriyle eğitim hakkını elde ettiler. Biz anayasaya koyduk" diyor. Oysa yok öyle bir şey. Birkaç gün evvel parlamentoda, "Tek bayrak, tek millet, tek vatan" diyor. Evet, tek bayrağa, üniter yapıya, tek vatana hiç kimsenin bir itirazı yok. Ama bu ülkede sadece Türkler yaşamıyor. Diğer halkları yok sayarak, sadece tek ulus yaratarak sorunlar çözülemez. Zaten sorunlarımızın kaynağı da burada. Başbakan Diyarbakır"da, "Kürt realitesini tanıyorum, Kürt sorununun çözümü için adımlar atacağız" diyor. Ama Ankara"ya geldiğinde, Ankara menziline giriyor, "Tek millet" diyor. Oysa biz hepimiz tek millet değiliz ki, başbakan da bunu biliyor. Takiyye yaptıklarını hep beraber görüyoruz. Avrupa"ya, Amerika"ya gittiklerinde çok demokratlar, ama dönüp geldiklerinde ne kadar demokrat olduklarını görüyoruz. AKP"nin Türkiye"nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümüyle ilgili bir yol haritası yok. Olmuş olsaydı bunlar olmazdı. Bizim Türkiye"nin temel sorunlarıyla ilgili ortaklaşmamız gerekiyor.
Sizden bir adım atmanız, "PKK bir terör örgütüdür"demeniz bekleniyor. Söylemiyorsunuz?
Türkiye bu ezberini bozmalıdır. Geçmişte rahmetli Turgut Özal da aynı şeyi söyledi. Ama sonra bizi çağırdı, "Bunu deseniz ne anlamı kalır! Yani sizin etkinliğiniz kalır mı onların üzerinde o zaman" dedi... Yıllardır Türkiye"de bütün siyasi partiler "PKK terör örgütüdür" diyor, sorun çözüldü mü? Çözülmüyor. Türkiye ezberini bozmalıdır. Sadece hamasi söylemlerle sorunlar çözülmüyor. Başbakan bu noktada geçmişi tekrarlamaya çalışıyor. Bizim çözüm için gerçekten ortaklaşmamız gerekir. Ama nasıl başbakan türbanı tek başına çözemiyorsa, biz de tek başımıza Kürt sorununu çözemeyiz. Biz her zaman adım atmaya hazırız. Zaten diyalog oluşturmak için, sıkılan yumrukları açmak için geldik parlamentoya. Ama bu tek taraflı olmuyor. Birlikte hareket etmek gerekiyor. MHP"nin, CHP"nin, özellikle de AKP"nin de bu ortaklaşma konusunda daha çok özverili davranması gerektiğini düşünüyoruz. Bölgede insanların büyük bir çoğunluğu bu sorunlarının çözümü için oy verdiler AKP"ye. Halk adını açıkça koyuyor; "Çözün bu sorunu, biz artık kavga, şiddet istemiyoruz" diyor. AKP"den bu noktada ciddi bir beklenti var. Tabii ki AKP bu beklentiyi yerine getirebilirse hepimiz onları alkışlarız. Ama şu anda görebildiğimiz kadarıyla bu beklentilere cevap olabilecek noktada değiller. Çünkü ortaklaşmıyorlar. Anayasal değişiklikte bile bir ortaklaşma yok. Tam tersine ellerindeki sayısal çoğunluğu acımasız bir silah gibi kullanıyorlar.
Biri vatan diyor, diğeri welat... Biri asker diğeri PKK"lı... İkisi de aynı toprağın altına gömülüyor
Sizin anayasada problemli olduğunuz ve değişmesini istediğiniz madde hangisi?
Biz bütün halkları kucaklayacak bir anayasa istiyoruz. "T.C. Anayasası, bütün kültürlerin demokratik bir şekilde kendini ifade etmesini kabul eder" demek bizim sorunlarımızı büyük ölçüde çözer. Ben anayasada sadece Kürtler ve Türkler olsun demiyorum, bütün halklar olmalı. Bu, 1921 Anayasası"nda vardı. Yani Mustafa Kemal"in Anayasası"nda, “Bu ülkenin asıl sahibi Kürtler ve Türkler"dir” diyor. Kürt milletvekillerine Kürdistan milletvekili, Laz milletvekillerine Lazistan milletvekili diye hitap ediyor Mustafa Kemal. Ama 1924"te red ve inkar politikaları başlıyor ve bugüne kadar devam ediyor. Biz salt Kürtler"in değil, diğer halkların kültürleri de güvence altına alınsın istiyoruz.
Ama Kürtler dışında diğer halkların böyle istekleri yok...
Eğer demokrasiye, özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne inanıyorsak böyle olmalı. Evet Kürtler ve Türkler çoğunlukta, onların hakkını savunalım. Ama burada gayrimüslümler, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler var... Çerkesler, Lazlar var... Bugün istemiyorlar ama yarın isteyebilirler. Bunları güvence altına almak benim ahlaki ve vicdani sorumluluğumdur. Bütün halkların dinini, kültürünü geliştirebilecek bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Ben kimliğimi özgürce ifade edebilmeli ve yaşamalıyım. Benim kimliğim bana artı da getirmemeli, eksi de...
Sizi tam olarak ne rahatlatır?
Açıkçası anayasa bütün çıplaklığıyla Türkiye"de yaşayan bütün halkları kucakladığını söylemelidir. Bunu söylerse rahat nefes alırız.
Turgut Özal ölmeseydi, PKK silah bırakacaktı!
Özal"ın, size "Eğer PKK terör örgütüdür derseniz, sizin onların üzerinizdeki etkiniz kalmaz" dediğini söylediniz. Gerçekten öyle mi?
Evet.
Peki sizin mi PKK üzerinde etkiniz var, yoksa tam tersi mi?
Özal, 1993"te bizi çağırdı ve Şam"a Öcalan"la görüşmeye gönderdi. Çok önemli bir projesi vardı. O projeyi hayata geçirmek istiyordu. Eğer biz zaten Özal"ın ilk gün dediği şekilde kalkıp da bunu söylemiş olsaydık, bizim Şam"a gitme şansımız kalmazdı.
Nedir Şam projesi?
Bir ateşkes süreci vardı. Bu ateşkes sürecinin uzatılması için bizi Şam"a gönderdi Özal. Gittik görüşmeler yapıldı. Ateşkes uzatıldı. Tam o projeyi hayata geçirecektik, Özal öldü. Özal"ın ölümünde halen kuşkular var. O sis perdesi aralanmadı. Acaba neden tam da dağdakilerin silah bırakacağı bir dönemde öldü? Ne yazık ki ülkemiz böyle... Ama biz bir şeyi öğrendik; yaşama ölümle varılmıyor. Baskıyla, şiddetle bu sorunun çözülmediğini gördük.
Gördük ama her gün yine askerler şehit oluyor...
Ölmemeli... Bizim feryadımız bu. Kimse ölmemeli. Kimsenin burnu kanamamalı. Eğer bu ülke hepimizin ortak vatanıysa, eğer barış ve demokrasiyi sağlayıp mutlu bir aile olacaksak hepimize sorumluluklar düşüyor. Yani salt DTP"ye değil. Silahlı güçleri nasıl silahsızlandırabiliriz? PKK"yi bir an önce hayata nasıl dahil edebiliriz? Eğer gerçekten PKK de bu üniter yapı içinde sorunları çözmek istiyorsa ötekileştirmeye gerek yok. Bölgede her evden biri ya dağda, ya cezaevinde, ya da toprağın altındadır. Bu da bizim gerçeğimiz. Bunları nasıl yok sayacağız? Sizin çocuğunuz dağda olursa ne yaparsınız?
DP"nin Diyarbakır adayı Suna Kepoğlu, “Türkiye"nin gündemi anne babaların evlat acısıdır! Devlet vatandaşına sahip çıkacak. Dağa bile çıksa” demişti...
Bölgenin insanı bunu birebir yaşıyor. Ne yazık ki bu topraklar Bizans"tan bu yana çocukların kanıyla beslendi. Biz artık bıktık kandan. Bu kanın durması lazım.
İlk adım sizden bekleniyor ama...
Biz atıyoruz zaten. İlk günden bugüne kadar sorunun çözümüyle ilgili çok sorumlu bir şekilde davranıyoruz.
Böyle diyorsunuz ama hapisten çıkıp Meclis"e giden Sebahat Tuncel, PKK"lılar için "Bizim kardeşlerimiz" deyince 30 bin şehit ailesinin içi yandı...
Askerler de bizim çocuklarımız ve kardeşlerimizdir. Ama bu bir realite. Eğer kardeşim dağdaysa, "Ben o benim kardeşim değil" diyemem ki! Gidin araştırın, bölgede her evden dağda 3-5 kişi, cezaevinde 2 -3 kişi var. Bu kişilerin aileleri gelip bize oy veriyor. Ben ailemden onlarca insan kaybettim. Onun için şairin dediği gibi, "Ayrı dilde aynı toprağa vatan diyenler, sonra aynı toprağın altında buluşacaklar." Seçim zamanı Muş"ta bir cenaze törenine katıldım, mezarlığa gittik. Baktım bir mezarın üzerinde bayrak dalgalanıyor. Sordum, "Burada ölen askerlerin de mezarları var" dediler. Hemen 20 adım ötede PKK"li militanların mezarı var. Böyle yan yana... Biri vatan diyor, diğeri welat. Ama aynı toprağın altında yatıyorlar. Biz bu kadar yakınız birbirimize.
Welat?
Vatan demek Kürtçe. Ölen asker de, ölen PKK"li de aynı toprağa, yan yana gömülüyor. Burası hepimizin anayurdu ve acı duyuyoruz.
KARDEŞİM DAĞDAYKEN YEĞENİM ASKERDİ!
Doğu'da aynı aile içinde hem dağda hem askerde çocuğu olanlar var. 1995"te benim kardeşim Şemdin Sakık dağdaydı. Bir yeğenim de Erzurum"da askerdi. İkisi de aynı bölgedeydi. Biri abimin oğlu, diğeri kardeşim. Biri PKK"li, biri asker... Orada aileler neler yaşıyorlar bir düşünün! Her an karşı karşıya gelebilirler. Birbirlerine kurşun sıkabilirler. Ülkemizin gerçeği bu.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...