Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomide gelinen son noktaya ilişkin yaptığı açıklamalarda çelişkili ifadelerle şaşırtmaya devam ediyor. Şimşek bir yandan, “Hane halkının durumu iyi. Bankaların durumu iyi. Özel sektörün durumundan da o kadar çok korkulacak bir şey yok... Birtakım kırılganlıklar var. O kadar çok kötü bir durum yok” derken, öte taraftan, “Reel ekonomideki kötüleşme uzun bir süre devam ederse finans sektörünü de etkiler” açıklaması yapıyor.
Şimşek, ortalık toz dumanken, hangi tedbir alınırsa alınsın çok fazla etkili olmadığını ifade ederek de dünyadaki genel görüşün dışına çıkmış oluyor.
‘Keşke paket deseydik’
Mehmet Şimşek, geçen yılın ikinci çeyreğinden itibaren kamu harcamalarında ciddi bir artış sağladıklarını, krize karşı çok erken önlem almaya başladıklarını ifade ederek, “Eylül ayından sonra da çok ciddi birtakım tedbirler ortaya koyduk. Adını paket koymadık. Herhalde bizim o dönemdeki eksiğimiz... Bunları numaralandırsaydık, paket diye, belki algılama farklı olurdu” diye konuştu.
Türkiye’de bankaların kar etmeyi sürdürdüğünü, geçen yıl bankaların sermayelerinin yaklaşık yüzde 19’u kadar kâr ettiklerini belirten Şimşek, bankaların takipteki alacaklarının düşük ve likidite imkânlarının iyi olduğunu, döviz açık pozisyonlarının bulunmadığını kaydetti. Kriz öncesi yaklaşık 100-150 bin olan işsizlik ödeneğinden yararlananların sayısının krizin derinleşmesiyle birlikte 250-300 bine çıktığını bildiren Şimşek, şunları kaydetti: “Önceden geliri olup da birdenbire gelir kaybına uğrayan kesimlerin sayısı azdır. Ama işsizlik oranında önemli bir artış var. Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Türkiye’nin nüfusu genç. Her yıl çalışma çağındaki nüfus 700 bin artış gösteriyor. Herkes işini korusa dahi, istihdamda hiç azalma olmasa dahi piyasaya yeni girenler iş bulmazsa işsizlik oranı artar. Bunu söyledim diye bir ara beni manşete (gazetelerde) çektiler. Kriz dönemlerinde iş arayanlar artıyor. Aralık 2007’de ev işleriyle uğraşıp da iş aramayanların sayısı 12.5 milyon kişi. Aralık 2008’de ev işleriyle uğraşıp da iş aramayanların sayısı 709 bin kişi azalmış. Yani 709 bin kişi işgücü piyasasına gelmiş ve ben de ‘işsizim, iş arıyorum’ demiş. İşiniz varken işinizi kaybederseniz, o gelir ortadan kalktığı için talebi, dolayısıyla ekonomiyi etkiliyor.”
Mehmet Şimşek, ABD Başkanı Barack Obama ile görüşmelerinin içeriğine ilişkin bir soru üzerine fazla bilgi vermedi:
‘Ben mihmandardım’
“Ben mihmandar bakandım. Ama bu konularla ilgili hiç görüşme fırsatım olmadı. Sadece G20 Zirvesi’nde ABD ekonomisiyle ilgili önemli değerlendirmeler yapıldı. Aslında ortaya konulan çözümler, programlar doğru. Henüz uygulamada birtakım eksiklikler var” diye konuştu. (aa)
IMF için iki farklı yorum
Mehmet Şimşek, IMF konusuna değinirken de, “Türkiye’de özel sektörün olsun, her kesimin döviz likiditesine ilişkin kaygılarını azaltmak için böyle bir programın faydalı olacağını her zaman düşündük. Tabii ki o çerçevede müzakereleri yürüttük.” Bunu söyleyen Şimşek bir soru üzerine bu kez IMF anlaşmasınının pek de önemli olmadığını belirtti. Mehmet Şimşek, “Niye IMF ile daha önce bir program yapmadınız?” sorusuna da, şu karşılığı verdi: “Zaten 2007’de IMF ile bir programımız vardı. 2008Mayıs’ından sonra hemen bir program yapılsaydı fark eder miydi? Eylülden sonra program yapan birçok ülke var. Bu ülkelerde sanayi üretimindeki, ihracattaki düşüş, borsasındaki, para birimindeki iniş-çıkışlar Türkiye’den çok mu farklı? Ben o kadar çok temelden bir farklılık görmüyorum. IMF programı olduğunda Almanlar bizden daha fazla ticari araç mı alacaktı? Döviz likiditesine ilişkin bazı kaygıları azaltır ama sonuçta çok keskin hatlarıyla, çok açık bir şekilde şu olur, bu olur diyemem.”
Krizin etkisi yok gibi konuşuyor
İşte Mehmet Şimşek’in ekonomide gelinen son noktayı anlatan ‘toz pembe’ tespitleri:
* Hane halkının durumu iyi. Bankaların durumu iyi. Özel sektörün durumundan da o kadar çok korkulacak... Birtakım kırılganlıklar var. O kadar çok kötü bir durum yok.
* Devletin durumuna gelince; biz son yıllarda evimizi düzene koyduk. Bütçe açıklarını azalttık. Kamu borçlanma ihtiyacını azalttık. Bir kriz yılında dahi, küresel krizin derinleştiği 2008 yılında dahi, AB tanımlı kamu borç stoku sabit kaldı. Ciddi bir artış olmadı.
* Ciddi bir şekilde gerek altın gerek döviz gerekse bono alanlar bu krizden kazançlı çıktı. Türkiye’de hane halkının durumu o kadar kötü değil. Eğer hakikaten hane halkı çok fazla borçlu değilse, faizler düşüyorsa ve servette bir erime yoksa normalleşme dönemi başlayınca hane halkı tekrar eski günlerine döner, ekonomiyi destekleyici olur.
* Türkiye’de hane halkının temeli sağlam. ABD’de hane halkı borsada ve konut piyasasında 20 trilyon dolar kaybetti. Türkiye’de ise böyle bir erime söz konusu olmadı.
* Birçok dünya ülkesi büyük paketler açıkladı. O paketlerin arkasında bankaların kurtarılması, bankaların yükümlülüklerinin garantisi vardı. Ama Türkiye’de öyle bir sorun yoktu ki biz öyle bir paket açıklayalım. Bizim açıkladığımız paket farklı.
* Eğer bankalarınız sağlamsa krizden çıkışla birlikte kredi mekanizması hızlı bir şekilde çalışır ve Türkiye için önemli bir artıdır. Eğer Türkiye’de bankalar zapturapt altında tutulmuşsa, iyi denetlenip iyi gözetlenmişse, bankalar sağlam durmuşsa bu Türkiye için başlı başına bir kazançtır. O anlamda Türkiye’nin krizden az etkilendiğinin bir göstergesidir.”
Sonra işin ciddiyetini anlatıyor
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in ‘toz pembe’ çizdiği tablonun tam tersini anlatan ifadeleri:
* Bankalara ‘topladığınız paraları şu fiyattan satacaksın, şu adama satacaksın’ diyemeyiz. Bu dönem zor bir dönem. Bankalar temkinli davranıyor. Biz elimizden geldiğince bankaların elini rahatlatıp bankalar size daha fazla destek olsun diye çalışıyoruz.
* 2009 yılında tabii ki kamu finansman dengeleri biraz bozulacak. Neden? Ekonomik faaliyetlerde bir daralma yaşandığı için bizim gelirlerimizde bir azalma olacak. Bunun da bir kereliğine küresel şokun etkisi olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Nitekim de öyle... Bizim için burada önemli olan orta vadeli mali disiplini korumak, mali sürdürülebilirliği ön planda tutmak. Ama aynı zamanda böylesine bir kriz ortamında da mümkün olduğunca reel sektörü destekleyici olmak...
* Küresel kriz, diğer ülkelerde finans ve reel sektör arasında karşılıklı bir etkileşime neden olurken, Türkiye gibi ülkelerde dış ticaret ve beklentiler kanalıyla doğrudan doğruya reel ekonomiyi etkilemeye başladı.
* Reel ekonomideki kötüleşme uzun bir süre devam ederse finans sektörünü de etkiler.
* Bütün dünyada ticarette, ekonomide bir daralma var. Kriz öncesinde risk iştahı çok yüksekti küresel krizle birlikte bu iştahta daralma yaşandı. Kriz Türkiye’yi dış ticaret, finansman ve beklentiler kanalından etkiledi.
* Kriz derinleşince Türkiye’nin riskinde bir düşüş oldu.
* Eğer biz enflasyondaki düşüşü sağlayıp kalıcı bir şekilde faizleri bu seviyelerde tutabilirsek mutlaka eninde sonunda bu reel sektöre yansıyacak. Yansımaları da mutlaka başlamıştır” görüşünü dile getirdi.(RADİKAL)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...