E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Türkiye'ye Hasret Ağrısı Çekiyorum... "Bunu Yurduma Dönersem Gideririm"

Fethullah Gülen, Türkiye'de ayrışmış iki gruptan söz edilemeyeceğini söyledi ve Kemalistlerle Müslümanlar arasında kapanmaz uçurumların olmadığının altını çizdi.

16.06.2011 - 17:23
Türkiye ye Hasret Ağrısı Çekiyorum...

Fethullah Gülen, Türkiye'de ayrışmış iki gruptan söz edilemeyeceğini söyledi ve Kemalistlerle Müslümanlar arasında kapanmaz uçurumların olmadığının altını çizdi. Gülen, "Türkiye'ye geri dönecek misiniz?" sorusunu "Türkiye'ye hasret ağrısı çekiyorum ve bu ağrıyı ancak yurduma dönersem gideririm" diye yanıtladı.

Fethullah Gülen bu açıklamaları Almanya'da Türkçe-Almanca yayın yapan Deutsch Türkische Nachrichten haber sitesinden Michael Maier'e yaptı. İşte o söyleşi:

'Tarihte suçlanmayan peygamber var mı?

Hareket sık sık saldırılara da maruz kalıyor. Gizli bir ajandası olduğu, bir zaman sonra İslâm devleti kurmak için devlet teşkilatlarına toplu olarak nüfuz ettiği suçlamasında bulunuluyor. Bu suçlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Haşa, yanlış anlaşılmasın, hayatımda hiçbir zaman bir şey olma iddiasında bulunmadım; sadece soruya daha net cevap verebilmek için söylüyorum: Tarihte suçlanmadık peygamber var mıdır? Kaç peygamberin canına kıyılmış, kaç peygamber memleketinden çıkmaya zorlanmıştır. Oysa bütün peygamberlerin ortak yanlarından biri, dini tebliğ karşısında insanlardan en küçük bir menfaat beklememiş olmalarıdır. Peygamberler gibi en masum insanlar bile en alâkasız şeylerle suçlanabiliyor, hattâ katledilebiliyorlarsa, demek ki, bütün faaliyetleri insanların hayrına da olsa, herkes belli suçlamalara maruz kalmaktan kurtulamayacaktır. Peygamberlerden başka, en ağır suçlamalara maruz kalan, hattâ idam edilen, yakılan binlerce ilim adamı, insanların sadece hayrına çalışmış binlerce evliya gelmiş geçmiştir. Eğer yaptığınız işler, sizin bunların karşısında dünya adına hiçbir beklentiniz olmasa da, bazılarının menfaatlerine, menfaatleri istikametinde kullanmaya alıştıkları ideolojilerine dokunuyorsa, hele bu bazıları bir takım hileler ve düzenlerle "devlet teşkilatlarına sızıp nüfuz etmiş ve bu teşkilatları ele geçirmiş" de herkesi kendileri gibi bilme illetine maruzsa, ayrıca, bazılarının da kıskançlığını çekiyorsa, elbette sizi suçlayacak bazı şeyler ileri süreceklerdir. Şahsen dinî bir kimliğim olduğu, Türkiye'de uzun yıllar bir devlet memuru olarak imamlık ve vaizlik yaptığım için fakire karşı yöneltecekleri suçlama da, gündeme en uygun düşecek bir suçlama olacaktır. 1958 yılından beri resmî vazifelerimle, yazdıklarımla, konuştuklarımla, yaptıklarımla halkın içindeyim. Bahsini ettiğiniz suçlamalar karşısında hakkımda bilhassa askerî darbeler dönemlerinde davalar da açılmış. Fakat 50 yılı aşkın bir zamandır bu suçlamaları haklı çıkaracak tek bir delil ortaya konamamış; hakkımda açılan davalar hep beraatla neticelenmiş, hattâ Türkiye'de 28 Şubat sürecinde açılan davada, davaya temyizde bakan Yargıtay 9. Dairesi, oy birliğiyle beraatımı tasdik etmiş. Daha da ötede, "hareket"e mensup olduğu iddia edilen milyonlarca insandan hiçbiri, dünyanın herhangi bir yerinde bahis mevzuu suçlamayla mahkûm edilememiş. Öyleyse, bu nev'i suçlamaların ne kadar tutarsız olduğu ortada değil midir?

Türkiye, esaslı bir değişimden geçiyor. Hareketin Türkiye'de bu bağlamda hangi katkılarından söz edilebilir?

Madem ki bir tekâmülü savunuyoruz ve varlıkta bir tekâmülün olduğu da açıktır; o halde, bilhassa haberleşme ve muvasala vasıtalarının olabildiğince geliştiği ve bilgi teknolojisinin âdeta sınır tanımadığı, ayrıca değişimin en büyülü, en tesirli bir mefhum haline geldiği bir zamanda hiçbir toplumun belli bir noktada kalamayacağı açıktır. Türk toplumu da, sadece bugün değil, birkaç asırdır değişiyor. Üç asır önce başlayan Batılılaşma istikametinde nihayet Meşrutiyet'ten sonra Cumhuriyet'e geçmiş, Cumhuriyet döneminde belli devrimler gerçekleştirmiş, 61 yıl önce çok partili hayata geçip, cumhuriyeti demokrasiyle bir ileri seviyeye taşımış bir toplumuz. Toplumumuzun bu sürekli ileri doğru hareketi, onu belli bir statükoya hapsetmek isteyenler, bunun için de toplumun tekâmülünden ve değişmesinden korkanlar tarafından -ki bu gerçek, önceki sorunuza cevabın bir boyutunu, yani fakire karşı yöneltilen suçlamaların bir sebebini de teşkil etmektedir- defalarca önü kesilmiş de olsa, elbette devam edecektir. Dolayısıyla, 1980'den sonra Türkiye, artık hem kendi içindeki, hem de dünyadaki şartların da zorlamasıyla iki hamle yapmaya mecbur kalmış, bu hamlelerden serbest piyasa ekonomisi Türkiye'de temel bulmuş ve devam ederken, özgürlükçü demokrasi ve hukuk hakimiyeti hamlesi ise son on yılda belli bir mesafe almıştır denebilir. Bu değişimden şahsıma atfedilen "hareket"e, daha doğru bir tabirle, gönüllüler örfanesine düşen payın ne olduğu, doğrusu benim cevaplayabileceğim bir soru değildir. Çünkü, bu "hareket" veya örfane, toplumun bir kesimine ait değildir. Her kesimden ve düşünceden insan bu örfaneye katıldığı için, onların bahis mevzuu değişime katkılarını kestirmek zordur. Belki onların eğitim, hoşgörü ve diyalog faaliyetlerinin değişimdeki rolü bahis mevzuu edilebilir. Bu ise geniş bir sosyolojik çalışmayı gerektirir.

'Türkiye'de ayrışmış iki gruptan söz edilemez'

Türkiye'de Kemalistler ile Müslümanlar arasındaki uçurum hep devam edecek mi? Ya da pragmatik bir yan yana yaşam, hattâ bir barış söz konusu olabilir mi?

Bu soru, Kemalistler içinde Müslümanların, Müslümanlar içinde ise Kemalistlerin olmadığı veya bu iki kesimin birbirinin tamamen zıttı olduğu gibi bir düşünceyi barındırmaktadır. Bunu, soruyu tashih etmek gibi bir gaye için söylemiyorum, işte sözünü ettiğiniz problemin asıl sebebini ortaya koymak adına söylüyorum. Yani, ne Türkiye'de Müslümanlar ve Kemalistler olarak her bakımdan ayrışmış iki gruptan söz edilebilir, ne de bu iki grup arasında kapanmaz uçurumların varlığı söz konusu edilebilir.

Biz, kaynaşmış bir mozaik niteliğine sahip bir "İmparatorluk" toplumunun mirasçılarıyız. Asırlarca Müslüman, Hıristiyan, Musevî, Sünnî, Alevî, Türk, Kürt, Çerkez, hattâ Yunan, Bulgar, Boşnak, Sırp, Arap, yani bir milletler, dinler, ırklar ve diller mozaiği olarak yaşadık. Türk toplumu, işte bu mozaiğin mirasçısı ve hangi din, ırk ve etnisiteye mensup olursa olsun bir arada kardeşçe yaşamayı bilen bir toplumdur. Fakat ne yazık ki Türkiye'de, kısmen bir takım haricî tesirlerle de, birlikte kardeşçe yaşamadan rahatsız olan ve bunu menfaatlerine aykırı bulan çok küçük fakat tesirli grup veya gruplar var. Yoksa ayrışmış Müslümanlar ve Kemalistler diye iki grup yok. Şahsen, sözünü ettiğim küçük grubun da bir gün gerçeği göreceğini, onların da menfaatlerinin, hayrına olanın, farklılıkları zenginliği olan Türk toplum mozaiği içinde kaynaşmaktan geçtiğini göreceklerini ümit ediyorum. Bu, hem Türkiye'nin, hem bölgemizin, hem de Türkiye ve bölgemizin dünya konjonktüründeki yerinin önemi zaviyesinden, dünyanın hayrınadır.

Türkiye'ye hasretimi ancak kavuşursam gideririm'

Türkiye'ye tekrar dönecek misiniz?

Elbette "kerîme-i tarih" olan güzel yurdumun hasreti içindeyim. Daüssıla, her garibin çektiği bir ağrıdır ve onu ancak vuslat giderir. Fakat bu mevzuda diyebilirim ki, bir bakıma Kader'in gönüllü mahkûmuyum.

Almanya'daki Müslümanlar için mesajınız nedir?

Estağfirullah. Kimse için mesaj verme konumunda bir insan değilim. Fakat Allah'ın O'nun rızasını kazanma hedefi taşıdığı ümit ve recası içinde bulunan ve bu maksatla insanlara hizmeti Yaradan'a kulluğun en önemli buudu olarak gören bir kulu olarak, şunu söyleyebilirim: Küreselleşen ve artık büyükçe bir köyü andıran, dolayısıyla herkesin herkese komşu olduğu bir dünyada Müslümanlığın çok önem verdiği komşuluk düsturlarına göre davranmak, İslâm'ın âlemler için rahmet olduğu, Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.) âlemlere rahmet olarak gönderildiğinin şuuru içinde birer rahmet insanı olmak ve İslâm'ın lekesiz ve ak yüzünü karartacak her türlü davranıştan uzak durmak, dünyanın her yerindeki Müslümanların vazifesidir ve hayrınadır.

Avrupa'daki gayr-ı Müslimler için mesajınız nedir?

Önceki sorunun cevabında arz ettiğim gibi, küreselleşen ve artık büyükçe bir köyü andıran, dolayısıyla herkesin herkese komşu olduğu bir dünyada Müslümanlığın çok önem verdiği ve Müslim - gayr-ı Müslim herkes tarafından kabul edilebilecek komşuluk düsturlarına göre davranmak ve Hz. Ali'nin daha önce de arz ettiğim, burada manâsı istikametinde az değiştirerek arz edeceğim şu sözünü baş tacı etmek, bütün dünyanın, bütün insanlığın hayrına ve yararına olsa gerektir: "İnsanlar, kendi inancımızdan, kendi dinimizden ise dinde, değilseler insan olmakta kardeşlerimizdir."

'Bin Ladin'den nefret ediyorum'

11 Eylül 2001 hadisesinin planlayıcısı olarak bilinen Üsame bin Ladin hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu soru, sözünü ettiğiniz 11 Eylül hadisesini takip eden günlerde yapılan bir röportajda da sorulmuştu ve cevabını vermiştim. O zaman, "Dünyada en çok nefret ettiğim insanlardan bir tanesi Bin Ladin'dir. Çünkü Müslümanlığın dırahşan (aydınlık) çehresini kirletmiş, bir kirli imaj meydana getirmiştir. Bin Ladin, hissini, hevesini İslâmî mantık yerine koymuş, vahşet öncülüğü yapmıştır. Etrafındaki adamlar da öyle hareket etmiştir. Türkiye'de de böyle düşünen insanlar varsa, onlar da canavarlığa kilitlenmiş insanlardır. Biz onların mülâhazaları türünden mülâhazaları lânetleriz." demiştim. Burada şunu ilave edebilirim ki, mesele bir Üsame bin Ladin veya bir başka şahıs meselesi değildir. Dün Üsame bin Ladin vardı; bugün başkaları, yarın başkaları olabilir. Mühim olan, bilhassa Din adına yanlış yapan, onun yanlış tanınmasına sebep olan her kimse, eğer bunu bir de bazı nefsanî sebepler altında bilerek, şuurunda olarak yapıyorsa, böylesi ancak nefret çeker. Bir ağaçta bir çürük meyve, gerçi o ağacın çürük olduğunu göstermez; fakat ağacı çürük olarak görmek isteyenlere koz verir. Üzerinde milyarlarca meyve bulunan ve dünyanın her tarafına dal salmış mübarek ve sağlam bir ağaç düşünün. Bu ağaç yalnız yeni meyve vermiyor; asırlardır meyve veriyor. Bu meyveler içinde pek çok çürük meyve bulunabilir. Fakat bilhassa temsil mevkiindeki, tanınmış bazı meyveler şuurunda olarak kendilerini çürütür ve ağacın da, milyarlarca diğer meyvelerinin de sağlamlığı konusunda zihinlerde şüphe, hattâ bazı zihinlerde netice hâsıl edecek olurlarsa, bu, milyarlarca meyveye ve o ağaca büyük ve affedilmez bir cinayet olur. Bu cinayeti işleyen de korkunç ve affedilmez bir cânidir.

YORUMLAR
Toplam 21 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
Misafir 17 Haziran 2011 Cuma 21:16

bu insan ilk zamanlar böyle değildi,kanımca PARAYI buldular,ondan sonra dialog,dinler arası kültür buna benzer hikayeler,uydurmaya başladılar,ya ALLAH diğer dinlerin hükmünü kaldırmış,sizin için İSLAM dinini seçtim diyor,bütün PEYGAMBERLERE inanırız,dialog bunun neresine sığar..onlar ise bizim PEYGAMBERİMİZE asla inanmaz..neyin dialoğunu yapacağız,,,,zombi

Yorumu oyla      18      10  
Misafir 17 Haziran 2011 Cuma 18:00

Vatandaşın biri, oturduğu evin alt katında bir MAHZEN dizayn etmiş,mahzene bir de sıra yerleştirmiş.Sıranın üzerinde de bir tane BARNEBASIN Çakma İncilini koymuş.her pazar inip mahzene,Barnebasın Çakma İncilini okuyup ha bire dua edermiş.Duasında da, bu TÜRKLERİN kültürünün yok olmasını,Türk-İslam Kültürünü yaymak isteyenlerinde kahrolmasını dua eder dururmuş.O duaları yaptıkça,tam tersine Türk-İslam Kültürü,dünyanın dört bir yanına yayılıp dururmuş....H.Tahsin.

Yorumu oyla      21      11  
Misafir 17 Haziran 2011 Cuma 17:56

Cuma 17:17 de yazan "Çakma YURTTAŞIM(!)".Yasaklanan bir tane dahi okul yok.Rusyada senin kafandakiler iktidarda iken,80 Yıl Türkçeyide,İslam Kültürünü yaşamayı da yasaklamıştı bir zamanlar....beni anlıyorsun değil mi? Eski SSCB Coğrafyasında 870 Tane EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ OKULLARI var.Bilgine dostum.Senin ana vatanın olan Erivanda da Okul açacağımız günler çok yaklaştı,haberin olsun.H.Tahsin.

Yorumu oyla      20      11  
Misafir 17 Haziran 2011 Cuma 17:17

17:43, hangi eğitim gönüllüleri? yasaklanan okullardakiler mi? hani en son rusya yasaklamıştı ajan oldukları ve daha bir kaç iddia ile.

Yorumu oyla      18      11  
Misafir 17 Haziran 2011 Cuma 14:17

Hortumcularin, darbecilerin bilumum insanlik düsmanlarinin oldugu topraklarda büyük dava adami, Ülkücü mefkürenin amansiz BILGESI sevgili Hocamizada yer vardir.Sizi özledik Hocam,amman sakin gec kalmayin erken gelin..

Yorumu oyla      24      11  
Misafir 17 Haziran 2011 Cuma 00:02

YeniVeEskiyeDairNeVarsa!!!..Gel Gel istisnasiz Herkes Seni Bekliyor!!.Hazir % 50 Seni Bekliyor;Diger % 50`de Yarali;Kimse Farkina Varmadan Gel!!.Kivril Bir Kenara!!.Yok Ben Sesli Gelecem;Havai Fisekler isterim Diyorsan?O Zman Sonuclarina`da Katlanmalisin!!. VesSelam ...

Yorumu oyla      25      15  
Misafir 16 Haziran 2011 Perşembe 23:05

E gel gari fazla nazlanma yoksa asik usandirirsin,zaten rabbiniz verdikce vermis daha ne bekliyorsunki?

Yorumu oyla      25      16  
Misafir 16 Haziran 2011 Perşembe 23:05

bana çok cahilsin diyenler çıkar.olsun.sorarım;BEDİÜZZAMAN niye çıkmadı yurt dışınada bu adam çıktı,çok seviyordu'da niye ayrıldı....

Yorumu oyla      26      14  
Misafir 16 Haziran 2011 Perşembe 22:47

dönüşün olmaz, gün yüzü de görmezsin inşallah. eğer aynı allah'a dua ediyorsak beni duysun.

Yorumu oyla      28      13  
Misafir 16 Haziran 2011 Perşembe 20:20

Şeyhülislam Yahya Efendi Nef'i için usturuplu bir şekilde kafir deyiverir: "Şimdi hayli sühanveran içre, Nef'i mâ'nendi var mı bir şair, Sözleri Seb'a-i Muallakadır, İmre-ül Kays kendidür kafir." Nef'i de buna cevaben şu mısraları yazar: "Bize kâfir demiş müftü efendi, Tut ben diyem O'na müselman. Yarın vardıkta ruz-ı cezaya, İkimiz de çıkarız orda yalan."

Yorumu oyla      34      10  
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Tayyar: Muhafazakâr Değilim… Ahmet Hakan Oynak… Gül Denge, Erdoğan Gönül Adamı!
Ergenekon’da ağababalar dışarıda, soruşturma zenciler üzerinden yürütülüyor… ...
General Dostum Turktime’a Konuştu: Taliban Güçlendi Ama Onları Ben Yok Ederim!
Hamid Karzai ile ittifak kurup seçimlere girmek için Afganistan’a dönen ...
E.Albay Türemen: Karadayı Darbe Konseptine Uymayan Subayları Ankara’dan Uzaklaştırdı!
Karadayı darbe hazırlığı için subayları nasıl fişledi? Darbe konusunda ...
 
Büyük Yangından Önceki Son Röportajı Turktime Yaptı… Özbey: İstanbul Kötü Yönetiliyor!
Birkaç gün önce yanarak kül olan Avrupa’nın en büyük gösteri merkezi İstanbul ...
Adnan Oktar Turktime’a Konuştu: Said-İ Nursi'yi Atatürk Konusunda Yanılttılar!
Evrim teorisine karşı onlarca eseri, şatafatlı hayatı ve ilginç çıkışlarıyla ...
Erhan Göksel: Teslim Bayrağı Çeken Büyükanıt Divan-ı Harp’te Yargılanmalı!
Sınır ötesi harekat yapıldığı zaman aslında sanıldığı gibi bir harekat ...
 
Fatih Karaca: Tuncay Özkan Grubun’dan Kimseyi İşten Atmadık, Kendileri Ayrıldı...
Aralarında Kanaltürk ve Bugün Gazetesi'nin de bulunduğu Koza-İpek Medya ...
Emniyet Genel Müdürü Köksal: Gazeteciler İçin Özel Dinleme Yok…
Türk basınının lokomotif gazetelerine dahi röportaj vermeyen Emniyet Genel ...
Kızılay Başkanı Küçükali Turktime'a Konuştu: Veli Küçük'ün Kızılay’dan İhale Aldığını Sizden Öğrendim!
Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali'den Turktime'a çarpıcı açıklamalar: ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
twitter
MHP
Mersin İdmanyurdu
ygs soru ve cevapları
zonguldak maden
hdp
ROMA
Faruk Bal
Sayıştay