66 yaşındaki Sezer, 7 yıl önce göreve geldiğinde 'demokrat' görüntüsüyle geniş kesimlerin umudu olmuştu. Ancak görevden ayrılırken arkasında 'taraflı uygulamalar' ve 'çelişkili icraatlar' bırakıyor.
1941 yılının 13 Eylül'ünde Afyonkarahisar'da doğan Sezer, 16 Mayıs 2000'de Türkiye'nin 10. cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. 1962'de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre hakimlik yaptıktan sonra Mart 1983'te Yargıtay üyeliğine seçildi. 1988'de Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atandı. 10 yıl sonra mahkemenin başkanlığına seçildi. Ancak kamuoyu onu, 1999'da Anayasa Mahkemesi'nin 37. kuruluş yıldönümünde yaptığı 'demokrasi vurgulu' konuşmayla tanıdı. Gazeteler, ertesi gün bu konuşmayı 'Demokrasi notası' başlığıyla verdi. Sezer, insan hakları ve özgürlüklerin en geniş şekilde hayata geçirilmesini savunuyor, idari kararların, hatta Yüksek Askerî Şûra kararlarının yargı denetimine alınmasını istiyordu. Bu çıkış, Sezer'e Çankaya Köşkü'nün yolunu açtı. Yemin töreninin ardından yaptığı konuşmada da, "Polis devletini çağrıştıran yapı ve uygulamaları terk etmeden çağdaş toplumun gereksinimlerini karşılayamayız. İnsanlarımızın duygularını, inançlarını ve emeğini sömürtmemek öncelikli görevimizdir." diyordu. İlk dönem Ecevit hükümetinin antidemokratik icraatlarının karşısında durdu; fakat bir süre sonra benzer icraatlara kendisi imza attı. Ecevit'e fırlattığı Anayasa kitapçığı, Türkiye'de yaşanan en büyük ekonomik krizin ateşleyicisi oldu. Sezer'in laiklik, özgürlük ve demokrasi anlayışı yıllar geçtikçe değişti. AK Parti'nin iktidara gelmesi Sezer'deki değişimin dönüm noktası oldu. Köşk'ü başörtülülere kapattı, hükümetin kanunlarını veto etti, atama kararnamelerini onaylamadı. Kapılarını toplumun bütün kesimlerine değil, belli anlayışlara açtı.
'Demokrat' görüntü, Köşk yolunu açtı
10. cumhurbaşkanlığı süreci, Türkiye'nin yaşadığı 'tartışmasız' Köşk seçimlerinden biri oldu. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, üniversite mezunu olmadığı için cumhurbaşkanı seçilemiyordu. Ecevit, TBMM'deki sandalye sayısıyla (136) partisinin cumhurbaşkanı seçemeyeceğinden hareketle, uzlaşma yoluna gitti. Bir süre devam eden 'aday arayışı' 24 Nisan 2000'deki liderler zirvesinde sona erdi. TBMM'de temsil edilen parti başkanlarının katıldığı toplantının sonunda Köşk adaylığı için sürpriz bir isim üzerinde uzlaşıldı: Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer. Çünkü Sezer, bir yıl önceki konuşması sebebiyle tüm partiler tarafından 'demokrat ve özgürlükçü bir kişilik' olarak kabul ediliyordu. Ancak bu uzlaşıya rağmen bol adaylı bir cumhurbaşkanı oylaması yapıldı. Sezer, 5 Mayıs 2000'de yapılan 3. tur oylamada 330 oy alarak cumhurbaşkanı seçildi.
Anayasa'yı fırlattı, ülke bir gecede fakirleşti
Sezer, cumhurbaşkanlığının ilk yılında dönemin hükümetiyle ciddi sorunlar yaşadı. 19 Şubat 2001'deki MGK toplantısı, gerginliği zirveye taşırken, Türkiye'nin en büyük ekonomik krizini başlattı. Sezer, toplantıda, kamu bankalarındaki yolsuzluk iddialarını gündeme getirdi, ardından yetkilerini hatırlatıp elindeki Anayasa kitapçığını Ecevit'in önüne doğru itti. Ecevit, bunun üzerine toplantıyı terk etti. Gazetelerin ertesi günkü haberlerine göre Sezer, Ecevit'e Anayasa kitapçığı fırlatmıştı. Ecevit'in arkasından çıkan Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Sezer'e "Nankör kedi!" diyerek tepki gösterdi. MGK sonrası Ecevit, "Cumhurbaşkanı terbiye dışı bir üslupla bana ağır ithamlarda bulundu." açıklamasını yaptı ve ekonomik kriz başladı. Birkaç gün içinde Borsa dibe vurdu, faizler tavan yaptı. Türkiye, yarı yarıya fakirleşti.
TRT müdürü için kapıcı İdris'ten istihbarat almış
Sezer, Köşk'teki ilk aylarında ortaya koyduğu demokratik tavır sebebiyle halkın desteğini kazanırken, bazı uygulamaları Ecevit hükümetinin tepkisini çekti. 57. hükümetin Ağustos 2000'de yayınladığı bir kararname, 28 Şubat kararları doğrultusunda 'irticai faaliyetlere katıldığı' ileri sürülen memurların görevden uzaklaştırılmasını öngörüyordu. Kararnameyi uzun süre bekleten Sezer, MGK'da askerlerin de desteğiyle ikna edilmeye çalışıldı; ancak başarılı olunamadı. Kararname, Köşk'ten 'hukuk devleti ilkesine aykırı' gerekçesiyle iki kez döndü. Bu tavır halktan büyük destek gördü. Ancak yıllar sonra Sezer, kendisine atama için gelen isimleri fişlemekle suçlandı. Sezer, AK Parti hükümetinin, kararnamesini Köşk'e gönderdiği TRT genel müdür adayı Ruhi Özbilgiç'in oturduğu apartmanın kapıcısından (İdris Çiftçi) istihbarat toplamıştı.
Laiklik tanımını giderek daralttı
Cumhurbaşkanı Sezer, Köşk'teki 7 yıllık döneminde laiklik anlayışının çerçevesini giderek daralttı. 1999'daki Anayasa Mahkemesi açılışı konuşmasında laiklik için geniş bir çerçeve çizen Sezer, Köşk'te önce 'laikliğin korunması için bireysel özgürlüklerin sınırlanabileceğini' savundu, sonra da "Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü değildir." noktasına geldi. Bu konudaki düşüncelerine Atatürk'ü referans gösteren Sezer, laik düşüncede olmayanları 'adam' olarak görmediğini öne sürdü. Sezer, türbanın 'bireysel özgürlük kapsamında' olmadığını iddia ederken de, "Dinin, bireyin manevi yaşamını aşarak, toplumsal yaşamı etkilemesine izin verilemez." görüşlerini dile getirdi.
AK Parti geldi, Köşk kamusal alan oldu
AK Parti'nin iktidara gelmesiyle Sezer için 'çelişkili icraatlar' dönemi başlamıştı. Bu konuda en çok dikkat çeken örnek, Sezer'in görevinin ilk iki yılında tüm milletvekillerini Çankaya'ya eşleriyle davet ederken, AK Parti sonrasında sadece 'başı açık eşlileri' davet etmesi oldu. Gerekçesini de Köşk'ün 'kamusal alan' olmasıyla açıkladı. Aslında görev sürecindeki ilk cumhuriyet resepsiyonuna bugünkü tablonun aksine, eşlerinin başı açık olan dönemin koalisyon hükümetinin ortakları gitmemişti. 2000 yılında Ecevit hükümetiyle yaşadığı sorunlar, resepsiyon sonrasında da kendini gösterdi. 1 Ekim'deki Meclis açılışında Sezer'i DYP ve FP'li vekiller alkışlamış, koalisyon ortaklarının vekilleri ise alkışlamayarak protesto etmişti.
Hükümetin atama kararlarını geri gönderdi
Sezer, cumhurbaşkanlığının son 5 yılına tekabül eden AK Parti hükümetleriyle ilişkisinde muhalefet rolünü oynadı. Hükümetin bürokrat atama kararnamelerini onaylamadı, çok sayıda makamın 'vekalet'le yönetilmesine sebep oldu. Öyle ki, Türkiye'nin en stratejik kurumlarından biri olan Milli Güvenlik Kurulu bile hükümetin önerdiği isimlerin onanmaması sebebiyle hâlâ vekaletle yönetiliyor. Türkiye'de vekaletle yönetilen üst düzey görev sayısı 2 bini aşıyor. TÜBİTAK Başkanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Aile Araştırmalar Kurumu Başkanlığı, SHÇEK Genel Müdürlüğü, bu kurumlar arasında.
Kanun vetosunda rekor kırdı
Sezer'in cumhurbaşkanlığı süresince en çok gündeme geldiği konu veto ettiği kanunlar oldu. Özellikle AK Parti hükümetleri döneminde çıkan önemli kanunların çoğunu geri gönderdi. Veto ettiği 67 kanunun yanı sıra atamalara ilişkin 22 Bakanlar Kurulu kararını ve 729 müşterek kararnameyi geri gönderdi. Sezer, en çok kanunu veto eden cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti. Eski cumhurbaşkanlarından Cemal Gürsel 2, Cevdet Sunay 18, Fahri Korutürk 13, Kenan Evren 27, Turgut Özal 17, Süleyman Demirel 14 yasayı veto etmişti.
Affettiği mahkumlar, Mehmetçik'le çatıştı
Resmi verilere göre Sezer, af rekoru kırdı. Rahatsızlıklarını gerekçe gösterip af isteyen 270 mahkumdan 261'ini affetti. Sokağa salınan mahkumlardan önemli bir bölümü terör örgütü üyesi olmaktan hapis yatıyordu. Affedilen mahkumlardan MLKP üyesi Okan Ünsal ve Ökkeş Karaoğlu, Tunceli Ovacık kırsalında güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürüldü. DHPK-C üyesi Cengizhan Pilav da Tunceli'nin Hozat kırsalındaki çatışmada yakalandı. TİKKO üyesi Mahmut Polat ise Tunceli'deki çatışmada ölü ele geçirildi.
7 yılda sadece 48 kez yurtdışına çıktı
Cumhurbaşkanı Sezer, görev süresi boyunca Köşk'ten çok nadir ayrıldı. Açılış ve tören davetlerini kabul etmedi. Yabancı ülke seyahatlerini de sınırlı tuttu. Sezer, selefi Demirel'in 3'te 1'i oranında yurtdışına gitti. 7 yılı aşan görev süresinde sadece 48 kez yurtdışı gezisine çıktı. Sezer'den önceki cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel 125, Turgut Özal 40 (3,5 yıl), Kenan Evren 32 kez yurtdışı seyahati gerçekleştirmişti.
Çölaşan, ağır eleştirilerde bulunmuştu
Sezer'in cumhurbaşkanı seçilmesi demokrat yazarları sevindirmişti. Memurların ihracını kolaylaştıran kararnameyi ve tekelleşmenin önünü açan RTÜK Yasası'nı veto etmesi bu sempatiyi artırdı. Başta Emin Çölaşan olmak üzere bazı yazarlar ise Sezer'i ağır ifadelerle eleştiriyordu. Çölaşan, Sezer'in sadece teröristbaşı Apo ve irticai kesim tarafından desteklendiğini söylüyordu. Çölaşan, 22 Ağustos 2000'de farklı bir işaret verdi. Sezer'in kendisini destekleyenlere artık gol atacağını kaydetti. Sezer için şöyle yazdı: "Bunu yapmaya eli mahkûm." Bir süre sonra Çölaşan ve Sezer aynı paydada buluştu. Sezer, veda turunda yolda rastladığı Çölaşan için konvoyunu durdurdu. Hürriyet Gazetesi tarafından işine son verilmesinden dolayı üzüntü duyduğunu aktardı.
Merkel'in yanında bakanını fırçaladı
Sezer'in görevi süresince gülümsediği, fotoğraf karelerine çok az yansıdı. Ancak kızgın ve gergin bakışları, kimi zaman en üst düzey isimleri azarlaması sık sık gündeme geldi. Almanya Başbakanı Angela Merkel'i kabulünde, kameraların önünde Devlet Bakanı Ali Babacan'a sert bir şekilde, "Olur mu öyle şey, konuşacağız bunları!" demişti. Sonra ortaya çıktı ki; Başbakan Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da Merkel onuruna verdiği iftar yemeğine geç kalınıyordu ve Babacan bunu Sezer'e hatırlatmıştı. Sezer, devlet bakanını, yabancı bir başbakanın yanında azarlamıştı.
Zaman
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...