Alper Görmüş/Taraf
Türkiye’nin en anti-Amerikan abisinden ABD’ye:
Benim bıkmadan, usanmadan takip ettiğim konular var. Bunlardan ikisini geçtiğimiz salı ve cuma gene dikkatinize sundum; Kışlalı ve Hablemitoğlu cinayetleri.
Bu fasıldan, çok sevdiğim, itiraf edeyim, yazarken garip bir haz aldığım bir başka konu da “ülkenin en anti-Amerikan abisi” İlhan Selçuk’un 15, 16 ve 18 Kasım 2006 tarihlerinde Bush’a hitaben kaleme aldığı yazılar... Selçuk bu yazılarda “AKP bitti, onu desteklerseniz kaybedersiniz, bakın ben ne yapmanız gerektiğini size güzelce anlatayım” diyor, ABD’nin bölgedeki çıkarının “Türkiye’de bütün iktidar ulusalcılara” sloganında yattığını ima ediyordu.
Bugün, açıklanan Ergenekon iddianamesi vesilesiyle bu yazılara yeniden dönüyorum. Çünkü iddianamede yer alan, İlhan Selçuk’la gazetenin genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız arasındaki bir telefon görüşmesinin kayıtları beni yeniden heyecanlandırdı. Buradan öğreniyoruz ki, Selçuk, Bush yönetimine ne yapması gerektiğini sadece sütununda söylememiş (o sütunlarda ne yazdığına biraz sonra geleceğiz), “siyaset” de yapmış.
Biraz kapalı oldu farkındayım, fakat İddianamede yer alan ilgili bölümleri okuyunca mesele kabak gibi açılacak (Hürriyet’in haberini aynen aktarıyorum):
“İddianamede, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız’ın bir telefon görüşmesinde, İlhan Selçuk’a, ‘Bugün, aynı zamanda zamanlaması da ilginç, bizim Amerika muhabiri Elçin Poyrazlar da Amerika Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in bürosuna davet edildi. Biz ona bazı şeyler gönderdik, bir de şöyle soruyorlarmış, Erdoğan’ın karşısına kim rakip olabilir, gibi soru tahmin ediyoruz, bakalım şimdi daha toplantı akşamüzeri’ dediği yer aldı.
“İbrahim Yıldız’ın daha sonra İlhan Selçuk’a, şöyle dediği aktarıldı: ‘Şimdi Abi Elçin ile konuştum, Elçin’in yaptığı görüşme 3 kişilik bir görüşme Amerika bu Cheney’in iki danışmanı, birinci ve iki numaralı danışmanları ile bir de Siyasi İşler Komisyonu’ndan biri. İsimlerini verdi kız. Görüşmenin içeriği biraz karşılıklı bilgi alışverişi şeklinde. Ama en çok merak edilen mesele AKP’ye karşı bir muhalefet Türkiye’de var mı yok mu? Ilımlı İslam meselesi, El Kaide meselesi. Bunları sormuşlar, bundan sonra görüşelim demişler, bu görüşmelerimizi yazma demişler. AKP’ye kim muhalefet olabilir, kim yükselebilir, CHP’den umut olmadığını söylemişler. Daha çok AKP’den sonra ne olabilir, kim çıkabilir karşısına gibi sorular şeklinde geçmiş.’”
İlhan Selçuk ne yazmıştı?
Bu görüşme 20 Şubat 2008 tarihini taşıyor. Yani, Selçuk’un, bölgede yeniden itibar kazanmak isteyen bir ABD’nin neler yapması gerektiğini anlattığı yazılarından aşağı yukarı bir yıl sonra... Önce o yazılara bir göz atalım, ardından söyleyecek birkaç cümlem daha olacak.
İlhan Selçuk, “Topal ördek ne yapacak?” başlığını taşıyan 15 Kasım 2006 tarihli yazısında, “topal ördek” Bush’un henüz topal değilken “RTE’yi Türkiye’de iktidarın başı” yaptığını söyledikten sonra yazı boyunca Bush’a veriştirip duruyor, “Türkiye’deki AKP operasyonu”nu onun yaptığını öne sürüyor, yazısının sonunda da şöyle diyordu: “Türkiye bu uluslararası operasyonu bozacak ulusal güçlerini toparlayacak hareketi ‘muhakkak’ yaratmalıdır!..”
Görüyorsunuz, ilk yazıda ABD’ye herhangi bir öneride bulunmuyordu Selçuk, yazı boyunca Bush’un “günahları” sıralanıyor, vurgu “ulusal güçleri toparlayacak hareket” üzerine yapılıyordu.
Ertesi günkü (16 Kasım 2006) yazı ise Bush’un günahlarının ne yaparsa affedileceği üzerine kurgulanmıştı, zaten yazının başlığı bile “Bush’un Türkiye siyaseti değişmeli” biçiminde tasarlanmıştı. İçerik de şöyleydi:
“Bush, Ortadoğu’da bir yeni istikrar arayışına yönelmek zorundaysa bu işe Türkiye’den başlaması aklın yoludur. (...) Amerika kaş yapayım derken göz çıkarıyor... Bugün ülkemizde Amerikan aleyhtarlığı görülmemiş biçimde yoğunlaştı, dinciler –iktidar dışında- ateş püskürüyorlar, ulusalcılar dincilerden geri kalmıyorlar. (...) Ortadoğu cehennem... Bu cehennemde ne yapacağını şaşıran Başkan Bush’un Türkiye’de dincilik ve bölücülük siyasetlerini bir yana bırakarak Atatürk’ün laik Cumhuriyetini Ortadoğu’da bir denge unsuru gibi düşünmesi gerekiyor...”
Ve nihayet 18 Kasım 2006’da İlhan Selçuk 15 ve 16 kasımda söylediklerinin daha açığını söylüyor:
“Bush yönetimi ne yapmalı?.. Bir yandan Ilımlı İslam Devleti tasarımında dinci iktidarı, öte yandan terör örgütü PKK’yi kullanarak Türkiye’yi sıkıştıran Başkan Bush bu tutumundan vazgeçmelidir; zararın neresinden dönerse dönsün, kârdır... AKP’nin toplum temelinde oy desteği zayıflıyor, geriliyor; ülkede Amerika düşmanlığı yükseliyor, yoğunlaşıyor... ABD’nin Ortadoğu tasarımında ‘revizyon’ a, Türkiye’de ise yeni bir iktidara gerek var!..”
Cumhuriyet’çiler dalgalarını geçmişlerdi ama...
Bugün iddianamede yer alan telefon kayıtlarıyla sabit hale gelen “Cheney-Cumhuriyet buluşması”yla ilgili olarak nisan 2008’de (şimdi anlıyoruz ki buluşmadan iki ay sonra) Türkiye’de epeyce bir tartışma oldu. Bu iddiayı ortaya atanlardan biri olan Fehmi Koru, Cumhuriyet’çilerden gelen ti’ye almalar üzerine 14 Nisan 2008’de şöyle yazmıştı:
“Gazetelere yansıyan iddia her yerde konuşuluyor, Cumhuriyet yazı işlerinin dikkatini çekmemesi imkânsız bir konu bu: İlhan Selçuk ‘Ak Parti’yi desteklemekten vazgeç’ diye özetlenebilecek bir girişimde bulunmuş ABD yönetimine. Önce Bush’la temas yolunu aramışlar, sonra Cheney ile... Sonunda, birisi ne yapıp edip Cheney’in ofisinden birkaç kişiyle onun namına görüşmüş... İlhan Selçuk’un ‘Sizin işinize Ak Parti yaramaz, Ulusalcılarla iş tutun’ mesajı iletilmiş Cheney’in adamlarına...
“İletilmiş mi, iletilmemiş mi? Bush ve Cheney ile görüşmek istenmiş mi istenmemiş mi? Konuyla ilgili haberleri gazetelerde okuyan birazcık merak sahibi insan bu soruların cevabını öğrenmek ister. Eğer Cumhuriyet’te çalışıyor veya CUMOK mensubu olsaydım daha fazla merak eder, cevabını öğrenmeyi daha fazla isterdim.
“Cumhuriyetçiler ise dalga geçmeyi yeğliyorlar. Yok, İlhan Abi Putin’le konuşmuş... Yok Sarkozy’i de aramış, ona da mesaj göndermiş... Şakaya boğarak işin vahametini gözlerden saklamaya çalışıyorlar. Oysa kendilerinden beklenen çok basit: ‘İlhan Selçuk’a sorduk, kendisi hiçbir zaman böyle bir ilişki için kimseyi görevlendirmediğini söyledi’ açıklaması... Emin olun böyle bir açıklama beni en az samimi Cumhuriyet okurları kadar mutlu eder. Gazetenin önemli bir isminin dünyayı karıştıran bir kadronun en bilinen ismine Türkiye’yi karıştırmaya yol açacak bir mesaj göndermesi ayıbına neden sevineyim ki?”
Ziya Paşa’nın meşhur özlü sözünü duymuşsunuzdur: “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz...”
Fakat bizim örneğimizde hiç farketmiyor: İşe de baksanız, lafa da baksanız sonuç değişmiyor. Sonuçta, Türkiye’nin en anti-Amerikan abisi, lafta da işte de Amerika’nın en Amerikan kesimine bir selam gönderip onu dansa davet ediyor.
Bence Ergenekon İddianamesi, sırf şu ana kadar sadece “laf”tan ibaret olan “dansa davet”in yeni bir aşamasını göstermekle dahi acayip büyük bir iş başarmıştır.