2 bin 455 sayfalık Ergenekon iddianamesinde bağlantılı sanıkların ifadelerinin tekrar tekrar yer almasının dışında kendi içinde de önemli çelişkiler barındırıyor. Bir yandan İlhan Selçuk örgütün yöneticisi olarak gösterilirken, diğer yandan gazetenin satın alınması sürecinde devre dışı bırakılmaa çalışıldığı öne sürülüyor. Bu örgütün üst düzey yöneticisi olduğu iddiasıyla tutuklanan Şener Eruygur'da, örgütün öldürülecekler listesinde yer alarak başka bir çelişkili durumu ortaya çıkarıyor.
DANIŞTAY DAVASI "MUHKEM KAZİYE" OLURSA ERGENEKON DAYANAKSIZ KALACAK
Türkiye hukuk tarihinin en uzun iddianamesinde tek maktül olarak Danıştay hakimi Mustafa Yücel Özbilgin gösteriliyor. İddianamede, Danıştay baskının Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım'ın azmettirdiği iddia ediliyor. Delil olarak da Osman Yıldırım'ın ifadeleri gösteriliyor. Osman Yıldırım savcıya verdiği ifadede Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım'ın Alpaslan Aslan'ı danıştay saldırısı için azmettirdiklerini, cumhuriyet gazetesine atılan bombaları da verdiklerini iddia etmişti. Ancak Alpaslan Aslan bu koni ile ilgili savcı Zekeriya Öz'e ifade vermeyi kabul etmemişti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin dikkate almadığı bu ifadeler ve Alparslan Aslan'ın babasının hesabındaki para artışı dışında bir şey bulunamaması, Yargıtay aşamasındaki dosyanın akibetinin ne olacağı tartışmasını da gündeme getiriyor.
Dosya hukuk diliyle "Muhkem Kaziye" olursa yani onanıp kesin hükme varılırsa ve Ergenekon davasında daha önce haklarında takipsizlik kararı verilmiş sanıklar aklanırsa, iddianamenin en büyük dayanağı çökmüş olacak. Eğer dosya onanmaz da bozulursa, Danıştay baskınını yapanlar ile kendilerini azmettirdiği öne sürülenlerin nerede yargılanacakları sorunu ortaya çıkacak. Eğer Ankara görevsizlik kararı verip dosyayı İstanbul'a gönderirse azmettiriciler dışındaki diğer sanıklarla bu kişiler arasında nasıl bir irtibat kurulacağı da merak konusu.
ERGENEKON'UN YÖNETİCİSİ ERUYGUR NASIL ÖLÜM LİSTESİNDE ÇIKTI?
İddianamenin en önemli tanığı olarak gösterilen Osman Yıldrım'ın ifadelerine dayanarak hazırlanan suikast listesinde, eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel, Ahmet Nejdet Sezer ve CHP Lideri Deniz Baykal dışında bir kişinin daha ismi yer alıyor. Bu da emekli Orgeneral Şener Eruygur. Halen Ergenekon soruşturması kapsamında örgütün üst düzey yöneticisi olduğu iddiasıyla tutuklanan Eruygur'un kendi örgütünce öldürüleceği iddiası, iddianamedeki en önemli çelişkilerden biri olarak gösteriliyor.
İŞTE "ERUYGUR ERGENEKONUN ÖLÜM LİSTESİNDE" İFADESİ
Osman YILDIRIM söz konusu mektubun C.başsavcılığına iletilmesi üzerine 01/04/2008 tarihinde Ankara C. Başsavcılığında alman ifadesinde özetle;
Mektubu ve karikatürleri kendisinin kasıtlı olarak cezaevi idaresine verdiğini, çünkü cezaevi idaresinin şifreli resim ve karikatürleri görünce savcıya ulaştıracağım bildiğini, savcıya kendisinin adil yargılanmadığını, Ankara'daki mahkemelerin ve savcıların adil olmadığını anlatacağını, Mahkemenin kendisinin suç ortaklarını koruyup kendisinden hesap sorma yoluna gittiğini, rejim karşıtı olmadığını, mahkemenin kendisini rejim karşıtı gösterip ceza verdiğini, asıl suç ortaklarına ceza vermediğini, bu sebeple mahkemenin adil olduğuna inanmadığını, İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesine yapılan iki saldın eylemini kendisinin yaptırdığını ve azmettirdiğini, fakat katılmadığı Danıştay saldınsmdan Mahkemenin kendisine ceza verdiğini, aynca Cumhuriyet Gazetesine yapılan üçüncü saldınya da katılmadığı halde Mahkemenin ceza verdiğini,Kendisinin mafya, çete işleri ile uğraştığını, devletin rejimi ile bir sorunu olmadığını, Veli KÜÇÜK'ten aldığı iş gereği çıkar amaçlı olarak Cumhuriyet Gazetesine iki defa saldın eylemini yaptırdığını, Veli KÜÇÜK' le eylemler öncesi yapmış olduğu görüşmede kendisinden iki adet el bombası aldığını, Alparslan ARSLAN'm da orada olduğunu, ona da bir tane el bombası verdiğini, daha sonra ne konuştuklanm kendisinin bilmediğini söylüyor.
Sanık, söz konusu mektubu İbrahim GENÇ isimli işadamına gönderdiğini, mektuptaki karikatür ve şifreli yazılardaki kişilerin Susurluk'un uzantısı olan Ergenekon'un hedefindeki kişiler olduğunu, kendisinin bu kişilere karşı bir eylemi olacak olsa cezaevi idaresine bunu açıkça vermeyip gizli olarak göndereceğini, amacının bu karikatür ve resimlerde anlattığı kişilerin Ergenekon örgütü tarafından öldürüleceğini savcıya anlatmak olduğunu,
Mektupta yazdığı Süleyman DEMİREL, Deniz BAYKAL, Erdoğan TEZİÇ, Bülent ECZACIBAŞI, Vural SAVAŞ, Şener ERUYGUR, Kemal ANADOL, Kemal GÜRÜZ, Bekir COŞKUN, Emin ÇÖLAŞAN, Tuncay ÖZKAN, Sabih KANADOĞLU, A. Necdet SEZER, Cumhuriyet Gazetesi (yeni), Türkan SAYLAN, Mustafa SÜZER, ABD Elçiliği, Gülay TUĞCU, Orhan PAMUK, Ruhat MENGİ, Laj endik, Wilson ve Patrikhanelere Ergenekon örgütü tarafından saldınlacağını bildiğini, iki üç gün önce televizyondan Cumhuriyet Gazetesine yeni bir molotoflu saldın yapıldığını öğrendiğini, bunun da söylediklerinin doğru olduğunu gösterdiğini, kendisinin mektubu bu olaydan önce cezaevi idaresine verdiğini, bunlar için gerekli önlemlerin alınmasını istediğini, asıl amacının bu mektubu yazıp savcının kendisini çağırmasını ve ifadesini almasını istemesi olduğunu, bu kişilere karşı eylem yapılması talimatı vermek olmadığını, bunlan açık olarak yazsa cezaevi idaresinin kabul etmeyeceğini, bu eylemleri bizzat yapacağını bildirmesi üzerine ifadesinin alınacağını bildiğini ve inandığını, bu sebeple karikatürleri talimat şeklinde şifreli olarak yaptığını, mektuptaki 9 hayvan resmi, isimler ve elinde satirli bir insanın hemen dikkat çekeceğini bildiğini, kendisine komplo kuran İbrahim GENÇ'in Ergekon'la bağlantılı olduğunu, bu mektubuyla birlikte İbrahim GENÇ'in kendisine yapılan yanlışı anlamasını istediğini, bu amaçla mektubun gideceği adres olarak onu yazdığını da beyan ediyor.
MUMCU SUİKASTİ ÇELİŞKİSİ
İddianamedeki en büyük çelişkilerden biri de Uğur Mumcu cinayetine ilişkin. İşçi Partisi Genel Merkezi'nde bulunan belgeler, daha önce MİT tarafından defalarca yalanlanan bir belgede Mumcu'nun CIA kontrolünde İsrailli ajanlar tarafından öldürüldüğü öne sürülüyor. Bir başka iddia ise Mumcu'nun PKK-MİT bağlantısını araştırdığı iddiasıyla öldürülmüş olabileceği yönünde. Savcılık iddianamede bu iddialara yer verirken, Umut Operasyonu sırasında çözülen cinayete ilişkin bilgileri ise nedense gözardı ediliyor.
Mumcu'yu öldürmekle suçlanan bombayı hazırlayan Kudüs Savaşçıları örgütünün elebaşı Ferhan Özmen, bu suçtan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırıldı. Olayda, Necdet Yüksel'in gözcülük yaptığı Mumcu'nun aracına bombayı yerlştiren Oğuz Demir'in ise İran'a kaçtığı, yine mahkeme kararıyla tesbit edilmiş durumda. Mahkeme kararıyla kesinlimiş bilgiler yerine büyük bölümü Kanada'ya kaçan Tuncay Güney'e ait ifadelere itibar edilmesi ise bir başka soru işareti olarak iddianamede ortaya çıkan çelişkiler arasında yerini alıyor.
İDDİANAMEDEN UĞUR MUMCU SUİKASTİYLE İLGİLİ ŞOK BELGE ÇIKMIŞTI
13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde kabul edilen Ergenekon İddianamesi'nde, Veli Küçük'ün "Gayrettepe Mahallesi Gönenoğlu Sokak Fidan A Blok No: 14/9 BEŞİKTAŞ adresinde yapılan aramada" elde edilen dokümanlara detaylı yer verildi. Bazı bakan ve bürokratlar ile bazı iş adamlarına ilişkin detaylı raporların da yeraldığı dokümanlar arasında en ilgi çeken ise MİT tarafından yazılan ve dönemin Başbakanı'na gönderilen 2 Şubat 1993 tarihli rapor.
İddianamede, "Haki renkli ‘2005' ibaresi bulunan ajanda"da yeraldığı belirtilen rapora ilişkin bilgi aynen şöyle yer aldı:
"Bu ajanda içerisinde bulunan doküman 02 Şubat 1993 tarihli ve 01.789.0879/435 sayılı Milli İstihbarat Teşkilatı'dan, Sönmez KÖKSAL müsteşar imzası ile 'ÇOK GİZLİ' ibaresi ile Başbakanlık Makamına hitaben yazılmış, imzalı, Uğur Mumcu konulu resmi belgede ABD'nin Ortadoğu'yu kontrol altına alıp Türkiye'nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek amacıyla, ABD Haberalma Servisi CİA denetiminde, İsrail Kabine görevlisi HAİM BAR-LEV kontrolünde, İsrail 'OADNA' birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel tim 'Hayre' deniz üssünden botla Türkiye'ye giriş yaptıkları, bahse konu timin hedefinin Gazetesi Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand'ı öldürtmek olduğu, gazeteci Uğur Mumcu'yu öldüren tim elemanları ikinci görevleri Mehmet Ali Birand'ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmadıkları, Tim elemanlarının İsrail Hükümetinin Ankara temsilciliğinde kaldıklarının tespit edildiğine dair istihbarat raporu olduğu.."
RAPOR MUMCU'NUN ÖLÜMÜNDEN 10 GÜN SONRA YAZILMIŞ
Bu arada, İddianamede yeralan MİT ile ilgili bu belgenin yazıldığı raporun gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden 10 gün sonra yazıldığı anlaşılıyor. Turgut Özal'ın MİT Müsteşarlığı'na getirdiği ilk diplomat kökenli Müsteşar olan Sönmez Köksal, o dönem iş başında bulunan DYP-SHP hükümeti sırasında da görev yaptı. Bağdat Büyükelçiliği'nden sonra 1992'de bu göreve getirilen Köksal'ın raporu dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e verdiği anlaşılıyor.
CUMHURİYET GAZETESİ'NİN SATIŞISNDA İLHAN SELÇUK DEVRE DIŞI
Bir başka çelişki ise Cumhuriyet Gazetesinin satışıyla ilgili. Gazetenin başyazarı İlhan Selçuk bir yandan örgütün sivil kanadının başında igösterilirken, diğer yandan ise Veli Küçük ve diğer sanıkların gazetenin satın alınmasına yönelik çalışmalar sırasında devre dışı bırakılmaya çalışılıyor. Aynı iddianamede, Selçuk'un hem devre dışı bırakılmaya çalışıldığı anlatırırken, 2001 yılından itibaren başyazar olması ise örgütün çalışmalarına bağlanıyor.
gazeteport
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...