Emrullah ÖZTÜRK'ün haberi...
2004'te Amerika'daki Ortodoks Patrikhane Temsilcileri Ulusal Konseyi'nin, ABD Büyükelçisi Edelman onuruna vereceği resepsiyon davetiyelerinde patrik için 'ekümenik' sıfatını kullanması, Ankara'yı hareketlendirdi. Başbakanlık bir genelge yayınlayarak kamu görevlilerinin davete katılmamasını istedi. 2 yıl sonra Papa’nın Türkiye’yi ziyaretinde, Bartholomeos için 'ekümenik' sıfatını kullanması ve tartışmaları yeniden alevlendirdi..
Geçtiğimiz yaz, Patrikhane'yle ilgili bir dava nedeniyle kilisenin hukukî statüsünü inceleyen Yargıtay, karar gerekçesinde 'ekümenik iddiasının yasal bir dayanağı olmadığına' hükmetti.
HÜKÜMET 'İRADESİZ'
Yunanistan Başbakan’ının ziyaretiyle yeniden alevlenen “ekümenklik” tartışmasıyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Müfit Yüksel, “ekümeniklik” meselesiyle ilgili “iradesiz” olarak nitelendirdiği AKP hükümetini suçladı. Yüksel “ekümeniklik ve Ruhban Okulu” meseleleriyle ilgili 8sütun’a çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Osmanlı döneminde Patrikhane Ekümenik’ti. Osmanlı Ortodoksları bu Patrikhane’yi de denetliyordu. Fakat sonra Rusya’nın güçlenmesiyle mesele biraz tersine döndü. Her ne kadar Rusya’daki kilise ayrılıp “Ekümenklik”i kabul etmediyse de, Rusya’nın bu sefer gerek Balkanlardaki Ortodokslara; gerekse İstanbul veya Anadolu’daki Rum Ortodoksları üzerinde bir hayli etkisi oldu o anlamda.
EKÜMENİKLİK HAKKINI TÜRKİYE VERMELİ, DİASPORAYA KOZ VERMEMELİ
Şu anki “Ekümeniklik” İstanbul’daki Rumlardan kaynaklanan bir şey değil, AB’den kaynaklanan bir mesele. İstanbul’daki Rumlar 2500 – 3000 kişilik zavallı bir grup. Son derece gariban; hatta el uzatılması gereken, ilgi isteyen bir cemaat. Yani İstanbul’daki Rumlar bir tehlike teşkil etmiyor. Hatta “Zımmi” statüsünde korunması gereken bir cemaat. Asıl problem “diaspora.” İstanbul’daki zavallı Rum Patrikhanesi’ni bu tartışmaların içine katmanın anlamı yok. Türkiye’de genelde böyle bir problem var. Diaspora”dan dayak yiyip, çocuklarını dövmek gibi bir şey” yani. Gerek Avrupa’daki gerek, Amerika’daki Rum diasporası belki “Yunanistan’da” güçlü.olan “diaspora”, “Ekümeniklik” meselesini nasıl, ne şekilde manüpile eder? Olayı nasıl geliştirir? Türkiye’nin diasporanın karşısında tutumu nasıl olur bilemiyorum. Ama hükümet bu konuda “diaspora” karşısında asla direnemez. Bu hükümet “AB” ve “diaspora” karşısında direnecek iradeye sahip değil.
Ermeni Patrikhanesi’nin bu konudaki tutumu ne olur o zaman?
Ermeni kilisesinin de o zaman Rum Patrikhanesi’nin etkisi altına girmesi tehlikesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda da Ermeni Kilise’si de kendini koruma yoluna girecektir. Bizanslılar zamanında İstanbul’da Ermeni Patrikliği yoktu. Ermeni Patrikliği’ni İstanbul’da Osmanlı kurdu. Bizanslılar zamanında Ermeniler İstanbul’a giremiyordu. Ermeni Ortodoksları 505’deki Kadıköy Konsili’nin kararlarını kabul etmediklerinden Rum Ortodokslarla aralarında farklılıklar var.
TÜRKİYE PATRİKHANE’Yİ YURT DIŞINA ÇIKARIRSA ABD 1 AY SONRA ÜLKEYİ BOMBALAR
Türkiye Ekümenikliği kabul ederse, bunun sosyal ve siyasal sonuçları nasıl olur?
Aslında Türkiye Ekümeniklik’i kendi dizayn edip, bu hakkı kendisi verirse bir problem olmaz. Başkalarına “yem etmemek”, “ellere vermemek” anlamında söylüyorum. Osmanlı ilk olarak “Ekümenikliği” dizayn etti. Fatih Sultan Mehmet bir ferman vererek yeni bir şekil verdi. Bu şekilde olacaksa ki “ben hükümetin böyle bir iradesi” olduğunu düşünmüyorum; çünkü bu hükümetin “böyle bir beyni” de yok. Rumlarla yakın temas halinde olan bir insanım. Patriğin sekreterinden Rumca ders aldım. Biliyorum ki onlarda “diaspora”dan rahatsızlar. Ankara şefkat gösterir, sahip çıkarsa “diaspora”nın dayatmaları onlara tesir etmez. Türkiye’de irade “çok salla patı” yürüyor. Ellerinde bilgi yok. Türkiye’nin önce Rum cemaatini muhatap kabul etmesi lazım. Eyüp Kaymakam’ı muhatabı olmamalı. Hükümetin düzeltmesi lazım bu ilişkiyi. Türkiye mesela, Patrikhane’yle bir sorunu olsun ve Patrikhane’yi yurt dışına çıkarsın 1 ay sonra Amerikan uçakları bombalar ülkeyi. Böyle bir şansı yok Türkiye’nin. 1940’lı yılların Türkiye’si değil artık.
ULUSALCILARIN YANILGISI RUM PATRİKHANESİ’YLE DİASPORAYI BİR TUTMASI
Hükümet bu sorunu çözme niyetinde değil. Dışarıdan dayatma olmasa hiçbir girişimde bulunmuyor. Hükümetin ülke sorunlarını dert edinmesi gerekir. Ulusalcılar burada çok büyük bir yanlış içindeler. İnsanları da yanıltıyorlar. Rum Patrikhanesi’yle, “Diaspora”yı birbirine karıştırıyorlar. Zımmi statüsünde “Şer-i kanunlar” çerçevesinde hakları verilmeli.
8 SUTUN
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...