Kadın sergileri her zaman sorunludur. Sadece kadın sanatçıları bir araya getirdiğiniz zaman tarihe karşı bir görevi yerine getirmekten vicdanınız rahat edebilir. Fakat vicdan mıdır asıl mesele? Bir kadın sergisi neye yarayabilir? Yeni bir tarih yazmak? Bu tarihi yazarken yeni isimler keşfetmek?
Kadın sanatçıların keşfinin en önemli yanı, bastırılanı, gösterilmeyeni göstererek o güne kadar yazılmış olanın siyasi boyutunu ifşa etme gücündendir. Örneğin 1950’lere kadar sanat tarihini yazan ve aynı zamanda o dönemin ressamı da olan Nurullah Berk’in tarihini ele alalım. Bu tarihte Fikret Mualla illüstratördür, ressam değil! Berk’in tarihi, beyaz yaratıcı Türk üst sınıf erkeği ve otoritesini kayıran bir tarihtir. Bir kanon yaratır ve bunu elbette kendi bakış açısı ve çıkarları doğrultusunda gerçekleştirir.
Eski zaaflar sahnede
İstanbul Modern’de açılan ‘Hayal ve Hakikat’ sergisi, (sadece ismiyle bile) ‘modern’i kapsamasıyla bu tarihle hesaplaşmayı, bu kanonu yeniden kurgulama iddiası taşıyor. Sergi, ilk kadın ressamlarımıza ilk kez çağdaş kadın sanatçılarla birlikte yer veriyor. Hale Asaf, Melek Celal Sofu, Frumet Aktaş, Mihri Müşfik, Belkıs Mustafa, Maide Erel, Gülsün Karamustafa, Ayşe Erkmen, Nil Yalter’le ve Kezban Arca Batıbeki, Şükran Moral, Canan, Leyla Gediz, Ceren Oykut, Gözde İlkin, Atıl Kunst, Ekin Saçlıoğlu, İnci Eviner, Neriman Polat, Nilbar Güreş, Füsun Onur’la birlikte ya da Canan Beykal’la birlikte sergileniyor.
Modern ve sonrasını bir araya getirmek ‘Modern ve Ötesi’ sergisinden beri denenen, arzulanan bir tavır... İstanbul Modern de bunu yapıyor. Maalesef ‘Modern ve Ötesi’nin zaaflarından ders almadan hatta bu zaafları tekrarlayarak... Bu sergide de ‘Modern ve Ötesi’nde olduğu gibi ‘modern’ler modern sonrasına karışamıyor. Kronolojik, tüm modernleri yan yana istiflemeden oluşan ansiklopedik kurgu buna izin vermiyor çünkü.... Mihri Müşfik’in resmiyle Canan Beykal’ın sergide yer alan Mihri Müşfik’le ilgili yerleştirmesinin uzaklığı aslında sergideki modernle modern sonrası arasındaki uzaklığa iyi bir örnek... Modern kadın ressamların resimlerinden oluşan bir koridor yapmak, yeni bir kanon yaratmanın ötesinde yazılan ve elbette Berk tarihi gibi sorunlu kanonlarla da hesaplaşamadığı gibi neredeyse onları meşrulaştırıyor.
Öte yandan sergi, Bilge Civelekoğlu Friedlander (1934-2000) gibi bir kadın sanatçıyı keşfetmemizi sağlıyor. Tiraje’yi, Nevhiz’i bilmeyenler için dolaşıma sokuyor. Fakat bu keşifler, serginin bütünüyle ilgili siyasi ya da toplumsal bir dinamiği temsil etmiyor. Gün yüzüne çıkan, gün yüzüne çıkarılmadığı günlerden haber getirmediği gibi bunun nedeniyle ilgili minik bir ipucu bile vermiyor. Bu, Alev Ebuzziya’nın sergide yer alan işleri için de geçerli...
Deneyimler gösterilmiyor
Seramik işler, içlerine konuldukları cam vitrinlerin ardından, bu camların kalınlığını kıramadan hatta onları daha da kalınlaştırarak yerlerini alıyorlar. Böylelikle seramik de sanat mı tartışmalarına da arzu edilen kocaman siyah noktayı koyamıyorlar.
Evet, cinsiyet bir inşa olarak var olabilir. Böyle olsa da kadınların ortak deneyimleri vardır ve toplumsal cinsiyet inşaları yinelenen deneyimlerin ürünüdür. Kadın sanatçıların toplum içindeki deneyimleri ve koşulları erkeklerinkinden farklıdır. Ve işte en büyük eksiklik de ‘Hayal ve Hakikat’te buradan kaynaklanmaktadır. ‘Modern’in o zor koşullarının ve buna direnen bu cesur kadınların deneyimlerini gösterememek. Bu deneyimlerin hangilerinin modern sonrasınınkilerle bağdaştığını, çatıştığını ve yinelendiğini sergileyememek. Dolayısıyla ‘Hayal ve Hakikat’ sergisi, hakiki bir hayal kırıklığı yaratıyor.
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...