RTÜK Başkanı Magazine mi Oynuyor?
Çok amiyene bir söz vardır; “Arap yağı çok buldu mu orasına burasına sürer…” Alın Arabı bizim bürokratların yerine koyun, yağı kaldırıp boşalan yere yetkiyi yerleştirin, bakın bakalım ne değişecek?
İzliyorsunuz…
Özerk olmalarından dolayı her türlü baskıdan uzak olacakları için objektif kararlarını umutla bekleyip medyadan piyasaya kadar bir düzenleme işlevi göreceğini umut ettiğimiz TMSF yada RTÜK gibi kurumlar hükümete karşı bağımlı, sorumlu oldukları kurumlara karşı adeta kral gibi davranmaya devam ediyorlar.
TMSF’nin ne kadar bağımsız kararlar alıp kimin için nasıl bir sigorta işlevini gördüğünü hepimiz biliyoruz.
Ve şimdi aynı bağımsız güdümlü güç simülasyonu, medyanın “İçimizden birinin başında olduğu kurum televizyonların sıkıntılarını anlayacaktır” umuduyla karşıladığı RTÜK Başkanı Zahit Akman kişiliğinde tekrar açık edilmeye başladı.
Oysa o içimizden birinin sadece bir televizyoncu olmadığı, bıçak sırtı gibi bir dengede durması gereken televizyoncu-siyasi yakınlık kimliğine sahip olduğu biliniyordu. Kanal 7’nin önce Ankara sonra Washington temsilciliğini ve sunuculuğunu yapsa da mesela o kanalın kurulma aşamasında bugünkü Başbakan Tayyip Erdoğan’la birlikte görüşmeler yapıp kafa yoracak kadar yakın bir angajmanı vardı belli siyasi çevrelere.
Biliniyordu ama yine de umut edildi. Sonuçta Akman’ın görevi, kağıt üzerinde, siyasi bir yan taşımıyordu ve alacağı kararlar yada uygulayacağı yaptırımlar belirlenmiş şeyleri hayata geçirmek olacaktı. Başkan olarak inisiyatif kullanacaktı tabii. Ama o da içimizden biri olarak daha yapıcı bir yönde ağırlık kazanacaktı.
Tabii bu, dili geçmiş zaman umutları.
Özerkliğin rahatlığını aldı, Ak Parti iktidarına yakınlığın katma değerini üstüne koydu, anayasal bir dayanağı olmasa da yarı resmi bir yetki yığınını da ekledi ve anayasal kamuflaj altında kişisel bir baskı unsuru olarak kendini tekrar var etti.
Ama güç gösterileri hep konumunu sıkıntıya sokmayacak adreslere yöneldi, televizyonlarda olan ne varsa hepsine eşit mesafede durmak yerine popülist olanları kendi gündemine aldı, hassasiyetlerini o an kendisini daha görünür kılacak konulardan seçmeye özen gösterdi.
Mesela gündüz kuşağındaki kadın programlarında her türlü şiddet öğesinden daha hasar verici bir yıkıcılığı gün boyu evlere sokarken sesini çıkarmayan RTÜK ve başkanı Akman, sırf daha pazarlanabilir bir konu diye Kurtlar Vadisi Terör’ü terörize edip yok etti. Öyle ya, rezalet televizyonda sergilense ve direkt RTÜK’ün görev sahasına girse de gündüz kuşağı rezaleti ile kim ilgiliydi ki RTÜK ilgilensin.
Yada mesela açık oturumlardaki açık PKK propagandalarına ses çıkarmazken spor yorumcusuna seviye dersi vermek için kendisine vehmettiği güçle RTÜK’ün işleyişini bile yerle bir ederek canlı yayına bağlanıp yorumcuyu fırçaladı. Öyle ya, zaten o yorumcu günler önce spor yorumcularının terbiyesiz olduğunu açıklamış, ismi etrafında belli bir olumsuzluk halesi oluşmuş ve gündeme oturmuştu. Kendini göstermenin en iyi ve en hasarsız ortamıydı. Ve Akman orada da bitecekti.
Oysa bu, sadece verilen gücü abartılı vehimle kendi nazarında yüceltmek ve hem güç hem medyada görünme sarhoşu olmaktan daha fazla bir anlam taşımıyor.
Halbuki RTÜK’ün, Hülya Avşargillerin var ettiği her şeyi görünür olmaya kurban eden çürümenin önünde bir emniyet supabı olması bekleniyordu.
Kağıt üstünde görevi buydu değil mi? Yada zihinlerdeki kabulü?
Peki RTÜK başkanının medyaya savrulmasının Hülya Avşar’ın popülizm ekseninden farkı var mı?
Ne derler; zarf aynı belki ama mazruf?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...