Bush yönetimi Irak batağında
Bush yönetiminin seyir defterine 2006, Irak yüzünden Kongre'nin kontrolünün kaybedildiği ve kamuoyu önünde hezimetin kabul edildiği yıl olarak geçti.
Irak'taki durum artık açıkça içsavaş olarak tanımlanırken, Johns Hopkins Üniversitesi'nin araştırmasında Iraklıların savaşla bağlantılı can kaybı 655 bin olarak hesaplandı. Yıl sonunda ABD'nin askeri kaybı 11 Eylül kurbanlarının sayısını geçti. Kronolojik açıdan dananın kuyruğu 22 Şubat'ta Irak'ta Şiilerin dört kutsal türbesinden biri olan Ali Hadi Türbesi'nin kubbesinin havaya uçurulmasıyla koptu. Irak'ta şiddet zaten feci boyuttaydı, ama bundan sonra tasavvur edilemez hal aldı. Şii milisler, Baasçılarla Kaidecilere odaklanmayı bırakıp toptan 'Sünni avı' başlattı.
Zarkavi oyalaması
2005'teki genel seçimlerin meyvesini mayısta Şii Nuri Maliki hükümetinin kurulmasıyla vermesi, yazın ABD-Irak güçlerinin Bağdat'a yığılıp ortak operasyon düzenlemesi, ölümleri artırmaya yaradı. Haziranda ABD güçlerinin Kaide'nin Irak şefi olduğu öne sürülen Ebu Musab Zarkavi'yi öldürmesi sadece Bush yönetimini bir süre oyaladı.
ABD'de çanlar kasımdaki Kongre seçimleri için çalarken, oğlunun Irak işgalinden beri gözüne uyku girmeyen baba Bush devreye girdi. Baba Bush'un Dışişleri Bakanı James Baker'ın başkanlığındaki Irak Çalışma Grubu'nun (IÇG) hazırladığı raporun geniş çaplı çekilme ve İran, Suriye'yle doğrudan görüşme önerdiği sızdı. Buna karşılık Bush'un ilk kez Vietnam Savaşı benzetmesini kabul edip 'Irak'ta aynı rotadayız' sözünü gömdüğünü açıklaması, 7 Kasım'da hem Temsilciler Meclisi hem de Senato'nun kontrolünün Demokratlara geçmesini önleyemedi.
'Dinleyecek'
Bush, Irak savaşının mimarlarından olan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in kellesini uçurup, yerine baba Bush'un CIA Başkanı ve IÇG üyesi Robert Gates'i atamak zorunda kaldı. Ve Ortadoğu politikaları açısından Demokratların gönlünden geçenlerin bile ötesine geçen IÇG raporu resmen açıklandı. Kerkük dahil Ankara'nın politikalarıyla benzer çizgideki rapor, Bush yönetiminin başta kayıtsız şartsız İsrail destekçiliği olmak üzere altı yıllık Ortadoğu politikalarının tümden tersyüz edilmesini öngörüyordu. 'Tabii, herkesi dinleyeceğiz' dedikten sonra raporun tam tersi yön tutturan Bush'un, Irak bataklığını 2008'te Demokratlara devredip kaçma planının tutup tutmayacağını Irak'taki gelişmeler belirleyecek.
'Yeni Ortadoğu'nun ilk kâbusu
1975-1990'da Ortadoğu'daki tüm güçlerin saf tuttuğu iç savaşın gölgesinin üzerinden hiç kalkmadığı Lübnan, yazın ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın 'Yeni bir Ortadoğu doğuyor' nidaları arasında bir kez daha kan gölüne döndü. İran ve Suriye destekli Şii Hizbullah, işgalci İsrail'in zulmü altındaki Filistinlilerle dayanışma için 12 Temmuz'da iki İsrail askerini kaçırınca, İsrail Lübnan'ın 'üzerine çöktü'. ABD'nin BM'nin elini kolunu bağlamasıyla tüm dünyanın izlemek zorunda kaldığı 34 günlük saldırılarda çoğu çocuk 1300'den fazla kişi öldü, binlerce kişi yaralandı, yüz binler evsiz kaldı, 30 bin bina, elektrik santralları, köprüler, otoyollar yerle bir oldu. Dört BM gözlemcisi de saatlerce başlarına yağan İsrail bombaları altında can verdi. Lübnan'a attığı 1.2 milyon misket bombasıyla can almaya devam eden İsrail'in, gizli kimyasal silahlar ve uranyum bombası da kullanmış olabileceği manşetlere çıktı. Ancak Hizbullah'ın direnişini kırmak bir yana, örgütün gönderdiği füzelere 158 kayıp veren İsrail, 14 Ağustos tarihli 1701 sayılı BM kararı uyarınca ateşi keserken, hiçbir kınama ve yaptırımla karşılaşmadı. Asıl Hizbullah'ın silah akışını ve İsrail'i vurma yollarını kesmeyi hedefleyen kararın genişlettiği Lübnan'daki BM barış gücüne, Türkiye de 264 askerle katıldı.
Hizbullah'ın izinde
Ortadoğu'da İsrail'i yenen tek güç olduğundan herkesin başının tacı haline gelen Hizbullah ise hem birleştirici bir güç hem de nüfusta oranı atan Şiilerin sesi olarak iktidardan daha çok pay almaya soyunmuştu ki, ülke bir kez daha karıştı. İlk halkası eski Sünni Başbakan Refik Hariri olan iki yıllık suikast zincirinin kasımdaki son halkası, Suriye karşıtı Sanayi Bakanı Piyer Cemayel oldu. Marunilerin siyasi hanedanının son temsilcisi olan Cemayel, iç savaşta İsrail'le işbirliği yapıp Sabra, Şatila kamplarında Filistinlilerin katledilmesine imza atan Falanjistlerin vârisi olarak simge bir isimdi.
Hemen Suriye yönetimi ile Hizbullah günah keçisi ilan edilse de, örgüt bir kaç hafta bekledikten sonra Beyrut'taki hükümet binalarını Hıristiyan lider Michael Aoun yandaşlarının da katılımıyla çadır kuşatmasına aldı. O zamandan beri düğüm çözülemedi.
Nükleer kulübün davetsiz misafiri Kuzey Kore
Bush'un 'şer ekseni'nin bir üyesi daha kendini bu yıl manşetlere yazdırdı. Hani şu Uzakdoğu'da, Rusya, Çin ve Japonya arasında, ABD müdahalesiyle bölünmüş Kore Yarımadası'nın kuzeyinde kendini dünyadan tecrit etmiş, bir garip diktatörlükle yönetilen ülke var ya... Eksene çekilmesi akabinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu denetçilerini defedip NPT'den çekilmiş ve atom silahı olduğunu ele güne ilan etmişti. Takvimler 9 Ekim 2006'yı gösterdiğinde, yeraltında bombanın pimini çekip, nükleer kulübün davetsiz 9. üyesi oldu. ABD Kongre seçimlerine bir ay kala uluslararası itibarı yine yerle yeksan olan Bush yönetimi, askeri misillemeyi telaffuz bile edemedi.
Uygulanamayacak yaptırımlar
Çünkü Kuzey Kore, Kim Jong-il'in babadan kalma liderliği altında Batı için bir bilinmeyenler denklemi. Gelgelelim Güney Kore'yi istila edebilecek bir orduya, Güney Kore, Japonya (ve hatta kendi iddiasına göre ABD'nin Alaska bölgesini de) vurabilecek menzilde balistik füzelere sahip. Dolayısıyla ABD, BM'den ancak askeri tehdit içermeyen ve uygulanırlığı olmayan yaptırım çıkarabildi. Çin ile Güney Kore, 'BM kararında öngördüğü gibi Kuzey Kore'ye gidip gelen gemileri durdurup nükleer malzeme arayamayız. Maazallah savaş çıkar' diye peşinen söyledi.
Nükleer deneme cüretinden bir ay sonra elini güçlendirmiş halde altılı müzakerelere dönmeyi kabul eden Pyongyang, şu sıralar Washington'ın nükleer silahları bırakması karşılığı sunduğu vaatleri tartmakla meşgul.
Asıl istediği, saldırmazlık garantisi ile büyük çaplı ekonomik yardım. Oysa bir de nükleer silahı olmayan Irak'ın haliyle, olduğuna dair kanıt bulunmayan İran'ın başına örülen çoraplara bakın.
İran'la kedi-fare oyunu bitmek bilmedi
Ahmedinecad yönetimi, İran halkına uranyum zenginleştirilmeye başlandığı müjdesini, 11 Nisan'da düzenlenen şölende verdi. Şölende, sanatçılar ellerinde zenginleştirilmiş uranyum örneğiyle sahne aldı.
Batı ile Tahran'ın nükleer labirent içinde birbirini kovaladığı kedi-fare oyunu, yılan hikâyesine döndü. 'Nükleer silah peşinde koşuyorsun', 'Ekmek Kuran çarpsın ki, barışçı amaçlıyım', 'Tüm seçenekler masada', 'Hiçbir güç bizi uranyum zenginleştirme hakkımızdan alıkoyamaz', 'Vurma işini İsrail'e havale ederiz', 'Tüm dünyadaki çıkarlarınıza saldırarak yanıt veririz' nakaratı karşısında, nerden başlamalı nasıl anlatmalı derken, imdada bir son dakika raporu yetişti.
ABD'de Johns Hopkins Üniversitesi'nin hazırlayıp Ulusal Bilimler Akademisi'nin yayımladığı rapor, tıpkı geçen yıl İran Petrol Bakanlığı'nın açıkladığı gibi, 2015 yılında petrol sanayii çökecek İran'ın nükleer enerjiye muhtaç olduğunu söylüyor. 'Niye çökecekmiş ki' diye soranlara da, Ocak 2002'de Başkan George W. Bush'un İran'ı 'şer ekseni'ne katmasından çok daha önce, 20 küsur yıldır Amerikan yönetimlerinin Ortadoğu'dan bölgesel güç çıkmasını önlemek için her yola başvurduğu, askeri kıskaca almanın yanı sıra İran'a yatırım yapanları cezalandırdığı yanıtını veriyor.
İkiyüzlü Batı söylemi
Yine de Irak'ta Şii iktidarı, yine Lübnan'da Şii Hizbullah'ın İsrail'i geri püskürtüp iktidarı sallaması ve Filistin direnişine verdiği destek İran'ı her zamankinden önemli bir bölgesel oyuncu kıldı. Buna karşı Suudi kartına da güvenerek Sünni-Şii ayrılığını keskinleştirme peşine düşen ABD, Britanya ve İsrail'in, Şii İran'a karşı Sünni ittifak kurdurma çabaları ayyuka çıktı. Ama bu üçlü Ortadoğu'yu yangın yerine çevirmişken, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın 'ikiyüzlü Batı' söylemini dünya daha bir dikkatle takip ediyor.
Nitekim Tahran'ın uranyum zenginleştirmeye başlamasıyla 'start alıp', BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a karşı göstermelik ekonomik yaptırım kararıyla 'finişe varan' bu yıl, şu fasla da sahne oldu: Rusya ve Çin'e rakip güç Hindistan'ı ziyaret eden Bush, İran'ın tersine, nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasını (NPT) imzalamayıp nükleer silah denemesi yapmış bu ülkeye nükleer yakıt vermek için anlaşmaya vardı. Hem de askeri nükleer tesislerini denetime açmasını talep bile etmeksizin. Devamını merak edenler, İran'ın Şubat 2007'de İslam Devrimi'nin 28. yıldönümü şerefine vereceği nükleer şölene davetli.
'Dünyanın ihanet ettiği insanlar...'
2006'da Batılı standartlarda demokrasi sınavını başarıyla vermenin bedelini kanla ödedikleri bir yıl geçiren Filistinliler, tarih sayfalarında dünyanın 'ihanet ettiği insanlar' olarak kazındı. Ocakta kurulan seçim sandığından Hamas'ın, İsrail ile görüşmelere, hatta İsrail'i tanımaya gözkırpan mesajlarına Batı'nın yanıtın sıkı mali kıskaç oldu. Hamaslı hükümete maddi yardım durdurulurken, İsrail işgal topraklarından elde edilen vergilerden özerk yönetimin payına düşen paraları da dondurdu. Hamaslı yetkililerin Arap ülkelerini kapı kapı dolaşıp topladığı paraları da içeri sokmasına geçit verilmedi. Hamas, nüfusun yüzde 25'ine denk gelen çalışan kesimin maaşlarını dahi ödeyemez hale gelirken, İsrail ve ABD, Mısır gibi ülkeler aracılığıyla laik El Fetih'i el altından destekledi. Sonunda yıl sonunda El Fetih lideri ve özerk yönetim başkanı Mahmud Abbas, Hamas'ın Filistin'i felakete götürdüğü savıyla erken seçim çağrısı yapınca iç çatışmaların kıvılcımı çakıldı.
İsrail'in sivil katliamları da eksik olmadı. İsrail'in elindeki 10 bine yakın esiri bırakması talebiyle 25 Haziran'da kaçırılan İsrail askeri Gilad Şalit, İsrail'in Lübnan savaşı ve bir yıl önce boşalttığı Gazze'ye yine girmesine vesile yapıldı. Onlarca Filistinli öldürüldü, Hamaslı vekil ve bakanlar esir alındı. 2006'da İsrail güçlerinin öldürdüğü Filistinli sayısı 660'ı bularak bir yıl öncesini üçe katladı. Bunların 141'i çocuk. Ölenlerin çoğu hiçbir olaya karışmayan siviller.
Radikal
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |