Film yapımcısı olmak, yönetmen olmak bu kadar kolay mı?
Son yıllarda sinema ve dizi sektöründe ciddi bir yozlaşma yaşanıyor.
Kendini “yapımcı” ya da “yönetmen” olarak tanıtan, ancak ne mesleki yeterliliği ne de etik sorumluluğu olan kişi ve oluşumlar hızla çoğalıyor. “Sinema filmi çekeceğiz”, “dizi projemiz var”, “uluslararası festival hedefliyoruz” gibi süslü vaatlerle bu mesleğe gönül vermiş gençleri bir araya toplayan bu kişiler, sözde projeler başlatıyor; ardından çeşitli bahanelerle projeleri iptal edip ortadan kayboluyor.
Ortada ne film oluyor, ne emeklerin karşılığı veriliyor. Geriye sadece kırılmış hayaller, boşa harcanmış zaman ve maddi-manevi kayıplar kalıyor.
Bu durum yalnızca bireyleri değil, Türk Sineması’nı da derinden yaralıyor.
Yıllar boyunca emekle, fedakârlıkla ve büyük bedellerle bugünlere gelmiş bir sektör; iş bilmezlik, fırsatçılık ve kötü niyet yüzünden yıpratılıyor. Gençlerin sektöre olan güveni sarsılıyor, gerçek emek verenler zan altında kalıyor.
Üstelik sorun sadece sahte film projeleriyle sınırlı değil. Son dönemde merdiven altı kast ajansları da hızla çoğalmış durumda. “Sizi dizi, sinema ve reklam filmlerinde oynatacağız” vaadiyle insanlara senet imzalatan, eğitim veya kayıt adı altında para talep eden; ardından kayıplara karışan kişiler, imzalattıkları senetleri icra yoluyla tahsil etmeye çalışarak insanların hayatını altüst ediyor.
Bu, açıkça bir istismar ve dolandırıcılıktır.
Hayallerle, umutlarla, genç insanların geleceğiyle oynanamaz. Bu sektör, herkesin elini kolunu sallayarak girebileceği, sorumluluk almadan unvan dağıtabileceği bir alan değildir. Yapımcılık ve yönetmenlik; bilgi, tecrübe, vizyon ve en önemlisi etik gerektirir.
Artık bu düzenin karşısında durulması gerekiyor.
Gençlerin bilinçlendirilmesi, denetimlerin artırılması, sahte yapımcı ve ajansların ifşa edilmesi şart. Aksi halde zarar büyüyerek devam edecek ve bedelini yine hayal kuran, emek veren insanlar ödeyecek.
Yeter artık.
Türk Sineması sahipsiz değil.
Bu meslek, bu kadar ucuz hiç değil.