– Dünya dönüyor!
– Ne?
– Dönüyor işte, dönüyor!
– Ne yani... Dursun mu?
– Neden bahsediyorsun? Dönüyor diyorum.
– Neden bahsedeceğim, ben de "Dursun mu?" diye soruyorum.
– Dönmesin, dönmesin!
– Haklısın... Çok dönüyor bu ara. Geçen gün ben de mutfakta dönerken dolaba çarptım, empati kurabiliyorum.
– Ben "Dünya mı dönüyor?" dedim.
– Evet, öyle söyledin.
– Ben aslında başka bir şey demek istemiştim.
"Başım dönüyor" diyecektim, evrensele bağladım, karıştı…
– Aaa, bak şimdi her şey yerine oturdu.
İşte hayat tam da böyle bir yanlış anlaşılmanın içinde akıyor: Dünya dönüyor, evet, ama başı dönen biziz.
Her gün bir yerden bir yere savruluyoruz. Bazen gerçekten fiziksel olarak, ama çoğu zaman zihinsel olarak. O kadar çok dönüyoruz ki, neye başladık, neyi neden söylediğimizi bile unutuyoruz. "Dünya dönüyor" cümlesi bile artık bir bilgi değil, bir baş dönmesi, bir şaşkınlık hali gibi.
Üstelik sadece kendi etrafında dönmekle kalmıyor Dünya; bir yandan Güneş’in etrafında da dönüyor. Yani evrensel anlamda bile çifte bir dönüş içindeyiz...
Sabah döne döne uyanıyoruz, akşam döne döne uyuyamıyoruz.
Hâl böyle olunca, şaşkınlık da kaçınılmaz oluyor.
Günün sonunda fark ediyoruz ki asıl dönen gezegen değil, içimiz.
Belki de bu yüzden yorgunuz. Çünkü Dünya'nın dönüşü bizi değil, biz kendimizi yoruyoruz. Baş döndüren şey, evrenin sonsuzluğu değil; kendi içimizin labirentleri.
Dünya'nın dönmesi büyük mesele değil belki ama biz kendi etrafımızda kaç tur attığımızı sayamıyoruz. Zamanla yoruluyoruz. İşin kötüsü:
Hızlandıkça savruluyor, yavaşlayınca kayboluyoruz.
Sizce de arada bir, bu baş dönmesine "Dur!" deyip oturmak gerekmez mi? Bir duvar kenarına yaslanıp "Nereye gidiyorum?" diye sormak...
Çünkü sadece Dünya dönüyorsa mesele yok. Ama biz de onunla birlikte savruluyor ve yine de hiçbir yere varmıyorsak, o zaman her şey sadece bir dönme hareketinden ibaret.
"Dönüş, belki de sadece kendimize varmanın başka bir adıdır."
– Rainer Maria Rilke
Ve şimdi, sözü burada noktalarken diyeyim ki:
Evet, bazen dönmeden olmuyor…
Yine de, ne kadar dönersek dönelim, asıl kıymetli olan zaman zaman durup kendimize dönebilmek.
Şöyle ki, bu yazıda bir amacım da sizi biraz olsun gülümsetebilmekti.
Sürç-i lisan ettiysem affola.
Bir sonraki yazıda yeniden dönmek üzere,
Hoşça dönün.