Bir süre daha, kimler ‘Sayın Cumhurbaşkanım’ hitabındaki ‘m’ harfini kullandı ya da kullanmadı diye kollayacağız, sonra işimize gücümüze bakacağız.
Kriz, çünkü, ‘m’ harfini bir şekilde araya sokuşturan değerli komutanın özverili çabalarıyla bitirildi.
Refikimize sorarsanız, donduruldu.
Bitirilmedi de, donduruldu...
Çünkü siyasetimizin bundan sonra ne hal alacağını bu ‘m’ harfi belirleyecekmiş.
Demek istiyor ki arkadaşımız, ilgili harf, hin-i hacette devreye sokulmak üzere rafa kaldırıldı.
Belki de öyledir, bilmiyorum.
Büyük bir yazar olsaydım, İsmet Özel’in ‘Tüfenk’ şiirini bir şekilde araya sokar, ‘Çocuk ‘e’ harfine yaslanmış uyuyordu’ dizesinden esaslı bir ‘siyaset analizi’ çıkarırdım.
Denedim, yapamıyorum.
Olmuyor...
Pek pek, ‘Kriz tacirleri ‘m’ harfine yaslanmış, çarşının karışmasını bekliyor’ gibilerden ‘kötü espri’ örneği sayılacak bir ‘buluş’ ortaya koyabilirim ki, sizin de bu ‘köşe’yle son halleşmeniz olur herhalde.
Fakat, bir harften olmadık anlamlar çıkaran değerli meslektaşımız, çok daha ağır bir krizi haber veriyordu.
Meğer Avrupalılar endişe içindeymişler.
Bir kısım basın, ‘Türkiye’de laikliğin tehlike altında olduğunu’ düşünüyormuş. Mesela İtalyan basını ‘korkulu bir bekleyiş’ içindeymiş.
Bir kısım basın da, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Avrupa Birliği ilişkilerinin zedeleneceğine, dolayısıyla Türkiye’nin ‘geri dönüşü zor bir yola’ gireceğine inanıyormuş.
Dün bir televizyon kanalında ciddi ciddi bunları tartıştılar.
Herhalde ‘siyasetimiz’in mihverini, alt tarafı bir harf olan ‘m’ değil de, bu tartışmalar oluşturacak.
Benim dikkatimi, daha çok, Avrupa adına Türkiye’den endişe duyanların kimliği çekiyor.
Düpedüz ‘ulusalcı’ diyebileceğimiz kişiler bunlar.
Aralarında, Allah sıhhat afiyet versin, ‘emperyalist Amerika’dan yardım isteyen, başkan Bush’u Türkiye’deki kötü gidişata el koymaya çağıran antiemperyalist yazarlar da var. Ki, bunlardan biri ‘duayen muayen’ ayaklarında ortalarda dolaşıyor.
Nereden ‘AB’ci oldular da, Gül’ün Cumhurbaşkanlığıyla birlikte Türkiye’nin geri dönüşü zor bir yola gireceğinden korkuyorlar.
Çok mu umurlarındaydı Türkiye?
Hani, Gül’ün de içinde bulunduğu 59. hükümet, Türkiye’yi Avrupa’ya peşkeş çekiyordu.
Hani bütün limanlarımız, bütün tersanelerimiz işgal altındaydı?
Hani, ‘AB’yle uyum’ çerçevesinde çıkarılan yasalar Türkiye’yi eyaletlere bölüyordu?
Hani Avrupa’nın asıl amacı ‘Kemalizm’i ortadan kaldırmaktı?
Ne zaman, nasıl, hangi bilmediğimiz gökkuşağının altından geçtiler de AB’ci oldular bunlar?
Daha önce kaç kez yazdım...
Madem AB bu kadar iyiydi ve ‘laikliğimizin biricik teminatı’ydı, niçin ‘batı ve yabancı düşmanlığı’nı bütün bir ‘Cumhuriyet mitingleri’nin ana teması haline getirdiniz?
Dün ‘kötü’ olduğunu söylüyordunuz.
Kötüyse, o zaman niçin bunu bir ‘kutsal devlet politikası’ haline getirdiniz? Hem bu politikaya (AB illuzyonuna) inanmamızı istiyorsunuz, hem de bu illuzyona karşı yine bizzat devlet eliyle oluşturulmuş cephede (‘ulusal cephe’de) yer almamızı bekliyorsunuz?
Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?
Star
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...