Yönetim stratejisinde hücum ve savunma bir paranın iki yüzü gibidir. Yetkin bir lider, koşullara, yer ve zamana göre bu iki seçenekten birini kullanarak amacına ulaşmaya çalışır. Normal durumlarda, herhangi bir stratejinin temel amacı yeni kazanımlardır. Yeni kazanımın amaçları, ekonomide büyüme, iş yönetiminde pazar payının yükseltilmesi, politikada seçimi kazanmak ve sporda yenmektir. Devamlı olarak yeni kazanımları hedefleyen bir genişleme politikası izleyen liderler bir süre sonra sıkıntı yaşamaktan kurtulamaz. Çünkü elde edilen kazanımları sürdürülebilir hale getirmeden ve sağlamlaştırmadan, yenilerinin peşinde koşanlar, zamanla başlangıç konumundan bile geriye düşebilir. Prusyalı general ve yazar Carl von Clausewitz, 19. yüzyılın ilk yarısında yazdığı ve günümüzde de yararlanılan "Savaş Üzerine"adlı kitabında kazandıran stratejinin, savunma ve hücumun en etkin bileşimi olduğunu özellikle vurgular.
Akılcı liderler, sahip olunanları korumak ve sağlamlaştırmak için belirli dönemlerde savunma ağırlıklı stratejiler izlemeyi tercih edebilir. Savunmanın, elde bulunanları korumaya yetmediği görüldüğünde, stratejiye hücum unsurları da katılır. En iyi savunmanın hücum olduğu durumlar da vardır.
Her tür ikili mücadele süresince her zaman ve her yerde savunma stratejisi uygulamak ise çoğunlukla yenilgiye kapı açar. Savunmayı yalnızca belirli bir hat üzerinde yoğunlaştırmak ise en kötüsüdür. Bu hat karşı tarafın saldırısı ile çöktüğünde eldeki her şey kaybedilebilir. Atatürk'ün çok bilinen sözünde vurguladığı gibi savunmayı tüm satıh boyunca güçlendirmek, kaybedilenleri en kısa zamanda geri almaya imkân verir.
Geriye yaslanma kaybettirdi
Savunma stratejisi, Türkiye'de solun başarısızlığının önemli nedenlerinden birini oluşturdu. Sosyal demokrat partilerin tek başına iktidara gelememesi ve sol partilerin 1965 genel seçimi dışında yüzde 1 oy oranını aşamamasının en önemli nedeni sürekli olarak savunma stratejisi uygulanması oldu. 58 yıldır solda uygulanan "geriye yaslanma" ve kaleleri koruma stratejisi aşağıdaki olumsuz sonuçları verdi:
- Savunma anlayışının on yıllar boyu solun üzerine ikinci bir deri gibi yapışması, iktidara ulaşmayı sağlayacak bir özgüvenin kazanılmasını ve yeni bir zihniyetin oluşturulmasını engelledi.
- Bu anlayışı haklı kılmak için sağın ve merkez sağın olduğundan daha güçlü görülmesi ve gösterilmesi geri teperek, sol kamuoyunda yılgınlık yarattı.
- Savunma stratejisinin doğal sonucu olarak sadece karşı tarafın kötülenmesine öncelik veren negatif siyaset yöntemlerinin kullanılması solun oy oranlarının artmasını önledi. Sol ve sosyal demokrat partilerin, seçmenlere nasıl bir Türkiye istediklerini anlatamaması nedeniyle oylar sağa ve merkez sağa kaydı.
- Sol aydınların ülkeyi her zaman uçurumun kenarında gibi göstermeleri, zamanla bu söylemin kanıksanmasına ve soldaki tabanının enerjisini ve dinamizmini kaybetmesine yol açtı. Ancak nadiren ve belirli dönemlerde başarı getirebilen korku temelli siyaset her seçimde temcit pilavı gibi ısıtılınca "yalama" oldu, etkisizleşti.
Sorumluluk tüm solun
Sol kamuoyunda iktidardan hep uzakta kalmanın tek sorumlusu olarak CHP ve Deniz Baykal gösteriliyor. Oysa DSP ve SHP'den sosyalist partilere kadar, tüm solda ve tabanın önemli bir bölümünde de savunma zihniyeti ağır basıyor. Sol düşüncede ekonomik gerçekçiliğin ve iktidarı hedefleme iradesinin eksik olması haliyle CHP'yi de etkiliyor. Mevcut siyaset anlayışı değişmedikçe, yalnız bir liderin yerine başkasının gelmesinin, beklenen açılımı sağlayamayacağı nedense hep unutuluyor.
Esasında son 20 yıl içinde sosyal demokrasi dışındaki solda, savunma stratejisi hep bilinçli bir tercih oldu. 1995'te "Ekonomiye Soldan Bakış" adıyla düzenlenen bir sempozyumda sol iktisatçıların duayeni sayılan bir öğretim üyesi şöyle demişti: "Özetle böyle bir ortamda, savunma mekanizması oluşturmak, savunma savaşı yapmak gerekir diyorum. Bu saldırıya karşı çıkmak gerekir ama bir karşı saldırı stratejisi de gündemde değildir. O nedenle hem emek hem de sol, savunmadan ibaret bir stratejiye mahkûm görünüyor. Ama bu son derece saygıdeğer bir pozisyondur."
Bu anlayış nedeniyle sol iktidara gelip ekonominin günlük ve yıpratıcı sorunları ile elini kirletmekten uzak durmak istedi. Solun önde gelen kişilerinin yalnızca ekonomik sorun ve sıkıntıları sergilemekle yetinmesi ve alternatif üretme çabalarının sınırlı kalması, sosyal demokrasinin yararlanabileceği düşünce kaynaklarını da kuruttu. Solda, kitlelere güven verecek gerçekçi bir ekonomik program ve atılım projeleri geliştirilmeyince sağ veya merkez sağ, arka arkaya her seçimde ağır bastı. Kitle desteğini sağlayan sağ karşısında, cumhuriyetin kazanımlarının, laikliğin ve diğer çağdaş değerlerin savunulması ise her dönemde biraz daha zorlaştı.
İktidar tutkusu
Savunma stratejisini savunan partilerde iktidara yönelmek gündemin ilk sırasında değildir. İktidara gelmek için varını yoğunu ortaya koyamayan bir muhalefet partisi ise ancak iktidar partisini eleştirmekle yetinir. Kitleler de iktidara gelme isteği güçlü olmayan partiye oy vermek istemez haliyle. İktidar, kendini aşkla, şevkle isteyen bir partiye ve lidere meyleder.
İktidar tutkusunun güçlü olması için hareket noktası, kitlelerin daha iyi yaşama ve çalışma koşullarına ulaşma özlemi olmalıdır. Ekonomik hayat alanından doğan ama onu aşan bir siyasal tutku, kitleler tarafından bir şekilde fark edilir. Politika ve ekonominin sağlam bir programda yenilenen bir parti örgütlenmesinde özdeşleşmesi önce sosyal demokrat partilerin oy oranını artırır, ardından iktidar yolu açılır. Savunma ağırlıklı siyaset devam ettiği sürece, seçmenlerin sosyal demokrat veya demokratik sol partilere yönelmesi çok zordur. Bu partiler kendilerini yenilemedikçe, ekonomik ve siyasal durum bugünkünden daha kötü duruma gelse, AKP ve benzeri partiler seçimleri kazanmaya devam eder.
SOLUN İKTİDAR İÇİN ATMASI GEREKEN 7 ADIM
Sosyal demokrasinin bir iktidar alternatifi haline gelmesi, hem bu kesimin hem de Türkiye'nin yararına olacak. AKP ve merkez sağ partiler ise karşılarında ciddi bir alternatif gördüklerinde, kendilerine çekidüzen verecek, daha gerçekçi ve ihtiyatlı bir politika izleyecek. Böylece siyasette önce merkez solun ardından merkezin güçlenmesi, Türkiye ekonomisinin daha istikrarlı ve daha hızlı büyümesinin önünü açacak. Bunun için savunma ağırlıklı bir strateji yerine, Brezilya ve İspanya'da olduğu gibi doğrudan iktidarın hedeflenmesi ve aşağıdaki adımların atılması gerekecek:
1-Partinin yenilenmesi: Sosyal demokrat partilerin yeniden yapılanması ve örgütlenmesi, iktidar mücadelesine yeni bir ruh ve enerji kazandırabilir.
2-Geleneksel değerlerin çağdaş yorumu: CHP'nin kaynağında bulunan Atatürkçü veya sol görüşlerin, bugünkü gerçeklik nirengi noktasına konularak ve özü korunarak yeniden yorumlanması kitle desteğini artırabilir.
3-Ekonomide gerçekçilik: Partiler, ekonominin geleceği ile ilgili politikalarını oluştururken bugünkü gerçeklikten hareket etmek zorundadır. Seçmenler, değişim süreci nedeniyle imkânsız hale gelmiş hayalci hedeflere sarılan bir partiye çocuklarının geleceğini emanet etmek istemez.
4-Umut ve güven veren bir strateji: Hazırlanacak atılım stratejisinin özü, kitleleri heyecanlandıran, onlara umut ve güven veren ipuçlarını içerdiğinde siyasette yeni rüzgârlar esebilir.
5-Kitle çalışması: Seçime üç-dört ay kala yapılan çalışmaların çoğunlukla iyi sonuç vermediği dikkate alınarak, sürekli bir kitle çalışması modeli hazırlandığında, bu çalışmanın meyvesi oy oranının artışı olur.
6-Politika ve proje üretimi: Tarım, eğitim, sanayileşme, AB, bilişim ve küreselleşme gibi temel konularda gerçekçi, uygulanabilir ve ekonominin performansını en üst düzeye çıkaracak politikaların üretilmesi ve bunların halka duyurulması, partiye verilen desteği genişletir.
7-Çağdaş bir kampanya stratejisi: Amerikanvari kampanya taktiklerine sapmadan, iletişim ve halkla ilişkiler alanının tüm çağdaş imkânlarından yararlanılması, solda büyüme ivmesinin başlangıcı olabilir.
Faruk Türkoğlu/REFERANS
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...