Her yıl 14 Eylül’de Çandarlı’nın düşman işgalinden kurtuluş yıldönümü nedeniyle kutlamalar yapılıyor ve bu yılki kutlamalar nedeniyle Belediye Başkanı Hasan Aksoy’un daveti üzerine etkinlikleri yerinde görmek ve birkaç cevapsız soruyu açığa kavuşturmak için Çandarlı’ya gittik. Çünkü geçmişte Çandarlı Belediye Başkanı Hasan Aksoy “Dedelerini kahraman ilan eden başkan” diye lanse edilmiş ve İzmir çapındaki kriz ulusal gazetelerin manşetine taşınınca yurt çapına yayılmıştı. Ama bu krizin perde arkasına geçmeden önce benzersiz havası ile tatil beldeleri arasında farklı bir yeri olmasına rağmen bir Çeşme yada Kuşadası kadar hak ettiği yere gelemeyen Çandarlı’yı tanımakta yarar var.
AYNI ANDA İKİ FARKLI İKLİM…
İzmir Dikili’ye bağlı olan Çandarlı, 5 bin yerleşik nüfusa sahip bir yarımada görüntüsünde. Ancak bu 5 bin nüfus sadece kış ayları için; yaz dönemlerinde ortalama 80 bin kişi yaşıyor. Doğal olarak her tatil beldesinin denizi ve kumu var. Ancak Çandarlı kendine has özelliklere sahip. Mesela çok az tatil beldesinde şehir içinde plaja görebilirsiniz. Genelde şehir merkezinden plaja gitmek için birkaç kilometre gitmek gerekir. Ama Çandarlı’da plaja en uzak mesafedeki ev 400 metreyi geçmiyor. Yine sadece Çandarlı’ya has bir özellik; hem her gün esen hem de hiçbir gün esmeyen denizi bulunması. Çandarlılılar yazın en çok belde dışına çıktıkları zaman sıcağa alışamamak yüzünden sıkıntı çekiyor. Çünkü Çandarlılılar beldelerinin doğal klima serinliğine alışmışlar. Ha, sıcak mı, sadece birkaç kilometre ötede rüzgarsız ve dalgasız diğer sahil hazırda bekliyor. Aynı yer, aynı deniz iki farklı hava. Geriye sadece tercih etmek kalıyor. Ve yine Çandarlı’nın beş musluk çeşmesinin suyunun kalitesi yanında şifalı özelliğe de sahip olduğu söyleniyor. Böbrekte ve idrar yollarında taş tutmadığı için doktorlar hastalarına reçete yazar gibi Çandarlı suyunu yazıyorlarmış. Bunu test etme şansımız olmadı ama insanların o su önünde kuyruk oluşturup damacanalarla taşımalarının bir hikmeti olsa gerek.
ATALARINA SAHİP ÇIKTI NEREDEYSE HAİN İLAN EDİLECEKTİ…
Belediye Başkanı Hasan Aksoy’u önce Yeni Asır’ın sonra Sabah Gazetesi’nin manşetten “Atalarını Kahraman İlan Etti” haberiyle duyduk ilk kez. Haberlere göre Aksoy, Kurtuluş Savaşı yıllarında Çandarlı’ya giren düşman askerlerine ilk kurşunu sıkan dedelerini ve arkadaşlarını kahraman ilan edip onların adına anıt yaptırarak Atatürk büstünün yanına koydurmuştu. Konu tanıdık. Malum, İzmir’de başka bir ilçede de belediye başkanı Atatürk büstünün yanına eşinin ve kendisinin heykellerini diktirmişti. Acaba benzer bir skandal mı duyurulmaya çalışılıyordu? İşin doğrusunu Aksoy’a sorduk… “Ben dedelerimi karaman ilan etmedim, sadece kahramanlarımızın hakkını teslim ettim” diye Yeni Asır ve Sabah’ın haberleri veriş şekline itiraz eden Aksoy olayı şöyle anlatıyor: “Çandarlı işgal edildiği zaman işgale karşı çıkan ve çeteleşip mücadele eden kişileri tespit ettik. Kaldı ki bu tespit sadece bize ait de değil ki dedelerimi kayırayım. Tarih kitaplarında geçen kayıtlı olaylar. Ve biz düşmana karşı çıkıp ilk kurşunu sıkanların ailelerinden şu anda hayatta bulunan en yaşlı temsilcilerini bulup birer madalya verdik ve o kahramanların isimlerini ölümsüzleştirmek için meydandaki tabelaya isimlerini yazdık. Herkes, tüm Çandarlılar bundan son derece memnun oldu ve gurur duydular. Ancak bir gün bir kişi geldi ve “hakkınızda ihbar var” diye karşıma çıktı. Ben de ‘buyurun sayın savcım’ dedim. ‘Hayır’ dedi, ‘ben savcı değilim, Yeni Asır muhabiriyim. Dedelerinizi kahraman ilan etmişsiniz ne diyorsunuz’ diye sordu. Ben de o konuşmanın tüm bandını izlettireceğimi eğer o yönde tek bir bulguya rastlarsa o an istifa edeceğimi söyledim. Muhabir de eğer dediğiniz gibiyse ben de manşetten bu işin doğrusunu yazacağım dedi. Birlikte tekrar izledik ve benim dediğim gibi olduğunu gördü. O kaseti ona da verdim. Ama ertesi gün yine manşetten Başkan dedelerini kahraman ilan etti” diye haber çıktı. Aynı haber Sabah gazetesinde de manşetten yer aldı. Daha sonra tekrar haberlerle devam ettirdiler ve haberler küçülerek sonunda kayboldu.” Kahramanlara yönelik yapılan böyle bir onurlandırma kimi neden rahatsız etsin ki diye sorduğumuz Aksoy’un cevabı ise manidar: “Halkın mutluluğu muhalefetin rahatsızlığıdır. Tek sebep bu?” Peki o kahramanların arasında dedelerinin olması ve onların adına kendi akrabasının madalya alması bir kayırma mı sorusuna ise içerliyor Başkan; “Dedelerim bu topraklar için kurşun atmışsa bundan utanmam mı lazım?” Sizce? Kim utanmalı gerçekten?
TELEFONA ÇIKMAYAN BÖLGE MÜDÜRLERİ PARTİ DEĞİŞİNCE DEĞİŞTİ!
1970 yılından bu yana siyasetle uğraşan Aksoy’un şu an belediye başkanlığındaki ikinci dönemi. Daha önce Anavatan Partisi’ndeyken ikinci döneminde Ak Parti’de. Aksoy’un Ak Parti’ye geçiş sebebi aslında bürokratik garabetin resmi niteliğinde; “Partim iktidarda olmadığı için hiçbir bürokrat yada iş yaptırmak istediğim bölge müdürü telefonuma bile çıkmıyordu. Ben de halkıma daha iyi hizmet verebilmek için Ak Parti’ye geçtim. Şimdi tek bir telefonumla daha önce telefonuma çıkmayan bölge müdürleri her türlü desteği veriyor…” Kendisini bir Çandarlı fanatiği ve aşığı olarak tanımlayan Aksoy iki dönem seçilememiş ancak pes etmemiş. “Seçilemediğim dönemlerde bana hep şunu dediler. Hasan Aksoy seçilemez… Seçilirse burada bastonlu olarak belediye başkanlığı yapar dediler….” Peki bastonlu haldeyken bile belediye başkanlığı yapacak kadar başarılı olacağı düşünülen bir ismin neden seçilemeyeceği düşünülür? “Çünkü Hasan başkan döver dediler.” diye açıklıyor Aksoy bu mantığı. Geçmişte kendisinden çalan işçilerini dövdüğünü itiraf ediyor ve soruyoruz: “Şimdi Başkan adam döver mi?” “Hayır” diyor ama hırsızlığa yada kapı arkalarında iş görme gibi girişimlere dövmese de izin vermeyeceğinin altını çiziyor. Zaten bu tutumunu kurumsallaştırmak için makam odasının kapısını söktürmüş. Evet, O kapısız başkan. Ama muhalefetin korktuğu gibi bastonla başkanlık yapmaya niyeti yok. Aksoy, “Emeklemeden emekli olmak en sağlıklısı. Allah izim verirse bir devre daha düşünüyorum. Çekilmesini de bilmek lazım.” diyor.
ÇANDARLI’YI FELÇ EDEN KURUL: ANITLAR KURULU
İktidar partisinin belediye başkanı olduğu için bürokratik oligarşiyi görece aşsa da kaynağını “Allah yardım ediyor işte” diyerek kaynağını açıklamasa da maddi sorunları çözen Hasan Aksoy’un bir konuyu aşması mümkün değil ve halk da Başkan da buna isyan ediyor. O da 90’larda alınan bir kararla beldenin büyük bölümünün SİT alanı ilan edilmesi. O günden bu güne kadar tek bir tarihi bulguya rastlanmamasına rağmen SİT kararı ve Anıtlar Kurulu Çandarlı’nın kabusu olmuş. “Halkın ve benim isyan ettiğimiz nokta şu: tarih nerdedir? Toprağın altında mı, havada boşlukta mı? Toprağın altını eleyelim. Bir kalıntı çıkmazsa üstünü bana bırak. İnsan gibi iki katlı evimi yapayım, balkonumu kurayım ve iki duble rakımı içeyim. Ama hayır, yapamazsın diyorlar. Bazı evler var birinci katı yapılmış. Bizden ikinci katın ruhsatını alacak. Kuruldan izin almadan yapamıyoruz. Ama ikinci kat bu. Bir şey yok zaten. Bunun tarihle ne ilgisi var. Tarih burada, toprağın altında.” diyerek isyanını dile getiren Aksoy SİT kararının elini kolunu nasıl bağladığını ve aslında hiçbir reel karşılığının olmadığını şu sözlerle anlatıyor: “Benim şehir şebekemden su almama izin vermiyorlar, şehir şebekesinden arsasına su borusu için kanal kazdı diye ağır cezada yargılananlar var ama Çandarlı’nın her tarafından bazı yerleri 3, bazı yerleri
İZİNLER 6 AY KAPALI…
Nüfusu kağıt üstünde 5 bin olan ve gerek İller Bankası gerekse diğer kaynak paylaşımlarından bu nüfusa göre pay alan bir yer bu payla 80 bin kişiye hizmet verebilir mi? Teoride hayır gibi gözükse de pratikte evet oluyor Çandarlı’da. Aksoy da buna pek olanak tanımasa da yine de açıklamaya çalışıyor bu tempoyu: “Bizde izinler altı ay kapalı. Ben de dahil kimse izin yapmaz bu mevsimde. Çocuklar bu gün izin yapalım demiyorlar. Bugün bize mesai yaptırma diyorlar. 5 bin kişiye göre organize olmuş kadroyla 80 bin kişiye hizmet vermek başka türlü mümkün değil. Yerel yönetimler yasası çıktıktan sonra geçici işçileri kaldırdılar, hepsi kadroya geçti. Hizmet alımı yapabilirsin dediler. 1300 gün hizmet alımı yaptım. 10 kişiyi de hizmet alımı ile çalıştırıyorum. Hizmet alımı ile çözmeye çalışıyoruz yoksa personel yetmiyor.” Ve bir isteği var hükümet olan partisinden: “Sahil beldelerine, bizim gibi yaz nüfusu ile kış nüfusu ekvator ve kutuplar gibi birbirine zıt olan beldelere ve ilçelere yaz ödeneğini onan göre çıkartsınlar. Benim paraya sıkıntım yoksa bile personele sıkıntım var. Sen 5 bin nüfuslusun, sana 100 kişi olmaz diyor. Bana 5 bin nüfusa göre İller Bankası payını gönderiyorsun ama 80 bin nüfusun suyunu temin et diyorsun. Ne ile temin edeceğim? Cambazlık mı yapacağım?”
HER ŞEYE RAĞMEN İLKLER…
Cambazlık yada değil, bir şekilde temin edilmiş tüm bunlar. Hatta daha fazlası. Mesela kanalizasyon geçtikten sonra 6 trilyon sadece yolların yeniden yapımı için harcanmış. Bir kısım yerlerde hiç yol olmadığını, olan yerlerde ise yolların deretaşından olduğunu söyleyen Aksoy şimdi her santimi taşın en pahalısı ve en sağlamı olan granitle yaptıklarını belirtiyor. Ve sadece bu değil; toplu sünnet, iftar yemeği, yaşlılar haftası etkinlikleri, iki futbol sahası ve pazar yerine ücretsiz servis aracı kaldırılması gibi sosyal faaliyetler de tüm bunların yanında gerçekleştirilen ilklerden bazıları.
37 YIL SONRA ÇANDARLI’YA FUTBOL SAHASI
En son 1970 yılında mevcut futbol sahasına okul yapıldığı için bir daha futbol oynayamayan Çandarlı beldesindeki gençlerin artık çim futbol sahası var. Bir çim ve bir de toprak sahanın yanı sıra modern soyunma odaları ve kulüp idari binasının bulunduğu tesisler de faaliyette. Başkan Aksoy futbol sahasını neden önemsediğini şöyle açıklıyor:
“1970 yılında Çandarlı’da bir futbol sahası vardı. Ancak o zaman Çandarlı’nın en büyük ihtiyacı okuldu. Benim de futbol oynadığım bu o futbol takımımızın futbol sahası yerine ortaokul yapıldı. O gün üzgün olarak futbol sahasının bulunduğu alana bakarak Futbol sahamız kapanıyor, acaba ne zaman bir daha Çandarlı’ya bir futbol sahası olur demiştik. Ne büyük mutluluk ki tam 37 yıl sonra Çandarlı’ya futbol sahası kazandırmak bana nasip oldu…’’
Turktime/Ersin Tokgöz
Fotoğraflar: Erol Tümayer
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...