Sebahattin Önkibar/Yeniçağ
28 Şubat süreci ve bugün...
Önce gelin hep beraber şu soruyu cevaplayalım:
28 Şubat süreci neydi?
Yok, hemen post modern bir darbeydi deyip geçmeyelim, açalım onu.
Ne oldu 28 Şubat’ta?
RP’nin içinde bulunduğu hükümete abluka uygulandı ve yazılı kurallar çerçevesinde iktidar alaşağı edildi.
Peki, ya sonrasında ne
oldu?
Hiçbir şey....
Yani 28 Şubat 12 Eylül müdahalesi gibi sonuçları olan bir süreç değildi, daha ziyade 12 Mart’ı andırıyordu.
Başka bir ifadeyle, 28 Şubat süreci bir proje değildi, adeta sathi bir tepki hareketiydi.
Amaç siyasi islamın temsilcisi olarak görülen RP’li iktidarı alaşağı etmekti.
Siyaseti ve hatta devleti dizayn etmek gibi bir misyonu yoktu.
Eğer öyle olmuş olsaydı Tayyip Erdoğan on kere, yüz kere siyasete giremeyecek tarzda cezalandırılır, yani yargı tarafından defteri dürülürdü.
Oysa 28 Şubat süreci, sonuçları itibarı ile Erdoğan’a ve siyasi hareketine siyasi ikbal hazırlamıştır.
28 Şubat hadisesinde herkesin bildiği gibi D-8 oluşumundan nem kapan İsrail ve ABD’nin de desteği söz konusudur.
Yani o süreç tıpkı 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül örneklerinde olduğu gibi dış dinamiklerin bilgisi dahilinde seyretmiştir.
Bütün bunlara ilaveten o dönemde askerin terfi rekabeti ve hesapları da bu sürecin alevlenmesinde belli bir pay sahibidir.
Gelelim bugünkü sürece?
Hayır, bugün ile dün çok ama çok farklıdır!
Şartlar ve gidişat 28 Şubat’ın çok çok ötesindedir.
28 Şubat süreci sadece bir ses bombası ve imaj harekâtıydı, oysa bugün kurtuluş savaşına andıran bir proje yürürlüktedir.
En önemlisi bu projede ilk kez dış dinamikler yoktur yani yüzde yüz millidir.
Projenin sahibi Cumhuriyeti kuran kuvayı milliye ideolojisinin temsilcileri yani milli kuvvetlerdir.
Peki, hedeflenen ne midir?
AB’ye girme ambalajı ile tasfiye edilme sürecine sokulan devletin kurtarılmasıdır.
Buradan hareketle başlayan yeni süreci sadece kapatma davasının açılması şeklinde okumak fevkalade yanıltıcı olur.
Açılan dava ilk adımdır.
Ardından sırasıyla diğerleri gelecektir.
Yani başlayan yeni dönem hiçbir şekilde soyut bir imaj girişimi olarak kalmayacak, tersine kalıcı çözümleri kapsayacaktır.
Göreceksiniz, ilk hamle inanç simsarlığı ile toplumu uyutan AKP’nin dağıtılması ile görülecek ve ardından
sırasıyla yeni hamleler
gelecektir.
Başlayan yeni süreç ya da dönem, militarist karakterli de olmayacak, yargının patronajında yürütülen sivil bir reorganizasyon harekâtı
olacaktır.
Kuşkusuz bu harekete Cumhuriyeti kuran ideolojinin birinci sahipleri eşyanın tabiatı gereği her süreçte desteğini esirgemeyecek ama vitrinde hakimler olacaktır.
Evet, Türkiye yargıçların öncülüğünde yeni bir sürece yol alıyor.
Kuşkusuz yol çok
engebelidir.
AKP’yi kapatmak ve onu tasfiye etmek daha önce de ifade ettiğimiz gibi tıpkı Cumhuriyeti yeniden kurmak gibi zor ve çetrefillidir, ancak devlet’i ebed müddet için bunun kaçınılmaz olduğu artık görülmüştür ve yargıçlar gereğini düşünmüş ve de hükmünü vermişlerdir.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...