Taha Kıvanç / Yenişafak
Merak etmeyin, gizli kalmaz
'Ergenekon' operasyonu herkese bir şeyler hatırlatıyor. İyi ki öyle oluyor. Geçenlerde bir gazeteden aradılar. Arayan, kitaplaştırmak üzere siyasi cinayetlerle ilgili bir araştırma yapıyormuş; benden de bir ayrıntı hakkında daha geniş bilgi istiyordu. Aslında aradığı, kalabalık bir gazeteci topluluğu önünde söylenmiş bir tespitin başka kaynaklarca doğrulanmasıydı...
Sizler hemen hatırlayacaksınız: Teoman Koman MİT Müsteşarı iken bir basınla buluşma yemeği düzenlemiş, orada, “İçinizden biri de öldürülebilir” demişti. Kısa süre sonra Uğur Mumcu'yu pis bir suikasta kurban vermiştik.
MİT Müsteşarı, “Bahriye Üçok'u teşkilâta çağırıp bombalı paketlerin nasıl açılacağı konusunda eğitmiştik” bilgisini de vermişti. Bilindiği gibi, Doç. Bahriye Üçok da evine gönderilen bir bombalı kitap paketinin patlaması sonucu hayatını kaybetmişti.
Arayan genç muhabir araştırmaları sırasında bu iki bilgiye benden başka hiçbir dâvetlinin yazısında rastlamadığına şaşırmıştı. “Hayır” dedim kendisine, “Yemekten hemen sonra yazılanlara bakarsanız, her iki konuya başkalarının da değindiğini görürsünüz.”
İhtiyaç kalmadı. Star gazetesi yazarı Ardan Zentürk her iki noktaya da ışık tutan bir yazı ile çıktı dün okurlarının karşısına; 'Ergenekon' operasyonu Zentürk'e o eski olayı düşündürmüş çünkü... Yazdıkları okunmaya değer:
“Takvimler 1991 yılını gösteriyordu ve dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman, üniformasını çıkarmış, sivil giysileriyle ev sahipliğimizi yapıyordu. 'Teşkilât' tarihinde ilk kez, basının Ankara temsilcileri ve bazı köşe yazarları, Yenimahalle'deki merkeze 'tanıtım amaçlı' bir ziyaret çerçevesinde çağrılmışlardı... Dönemin iddialı yayın organlarından Günaydın'ın Ankara Temsilcisi olarak oradaydım... Yanımda, ilerleyen yıllarda talihsiz bir trafik kazasında kaybettiğimiz Teoman (ağabey) Erel rahmetli oturuyordu.
“MİT'in basın mensuplarına gösterilebilecek yerlerini gezdikten sonra -U- masa etrafında neşe içinde yemeğe başlamıştık...
“Teoman Koman, kendisine yöneltilen soruları son derece soğukkanlı fakat inandırıcı bir ifadeyle yanıtlıyordu... Konu, 1990 yılında peş peşe yaşanılmış iki talihsiz suikaste, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Prof. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerine geldi. Müsteşar Koman'ın son derece doğal bir ifadeyle, 'Aslında biz bu konuda istihbaratı almış, Bahriye hanımı bombalı paket tespiti konusunda eğitmiştik ama, yine de kurtaramadık' dediğini duyduk... / Sonra kısa bir sessizlik verip devam etmişti: 'Yakında yine, tek tek bireyleri hedef alan bir terör dalgası yaşanabilir...'
“Bu söz üzerine rahmetli Muammer Yaşar Bostancı ile yan yana oturduğunu hatırladığım Uğur Mumcu atılıp biraz da işin içine mizah katarak, 'Aman paşam, eğer böyle bir durum varsa, şimdiden söyleyin de dikkat edelim' demişti...
“Teoman Koman, Uğur Mumcu'nun bu sözleri karşısında pek şaka yapmıyordu: 'Evet. Haklısınız. Yeni terör döneminde bu masanın etrafından bir-kaç kişi de hayatını kaybedebilir...' (..) Çok değil, 2 yıl sonra, yine bir 24 Ocak günü, o masanın etrafındakilerden Uğur Mumcu'yu hâlâ gerçek düzenleyicilerinin bilinemediği bir bombalı saldırı sonucunda kaybettik...”
İyi mi?
Tercüman'da Behiç Kılıç da Uğur Mumcu suikastını merak edenlerden... Suikast üzerine kurulan Meclis komisyonunun CHP'li üyesi Mustafa Yılmaz'ın, MİT istihbarat dairesi başkanının kendilerine “Mumcu'nun öldürüleceğini biliyorduk; ilgili yerleri uyardık ve devreden çıktık” dediğini aktarıyor Tercüman yazarı...
Şu satırlarına da bir göz atın isterseniz:
“Ülkenin en önemli yazarının öldürüleceği tespit ediliyor ama işte o kadar!.. Mumcu'nun ailesi ısrarla cinayette devlet içerisine yuvalanmış bazı karanlık elleri işaret ediyor... Daha da ilerisi, bu karanlık ellerin bir takım Batılı gizli servislere bağlantılarına ilişkin güçlü belirtiler de vardır... Uğur Mumcu son günlerinde yoğun biçimde devletin içerisinde yuvalanmış ihanet şebekeleri, mafya ve bölücü çetenin işbirliğini belgelemeye çalışıyordu. Bu çalışmalarında hem yerli hem de yabancı bazı gizli servis mensuplarının ve de siyasilerle bu siyasilerin kullandıkları gazetecilerin izlerini tespit etmeye başlamıştır.
“Mumcu'nun yakın arkadaşı, gazeteci Emin Çölaşan 'Uğur'un bana ölümünden önce sürekli anlattıklarından bildiğim üç şey var. Birincisi Abdullah Öcalan'la MİT'in çok eski yıllara dayanan ilişkisini araştırıyordu. İkincisi; PKK ile uyuşturucu kaçakçılığının ilişkisini kanıtlayacağını söylüyordu... Üçüncüsü; hemen kitap yapacağı bir araştırma, PKK'yı zor durumda bırakacaktı' diyor...
Daha yeni başladık.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...