Sizin için 'biraz gerilimden ve mücadeleden beslenir' diyorlar. Doğru mu?
Doğrıu değil. Ben kendim arzu etmem ama ister istemez bir şeyler yazılınca, olayın içinde olduğunuz için giriyorsunuz. Başka çareniz yok ki.
Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüz anda bir anda ayağa kalkıyorsunuz. Küçüklüğünüzde de böyle miydiniz?
Gençliğimde böyle bir şeyim olmadı. Siyasi hayatın içinde kendiliğinden gelişti bu olaylar. Benim bir huyum var. Biraz da ondan dolayı sevilmem medya camiasında. Bana bir suçlama yapılırsa ve haklı olduğuma inanırsam ona karşı direnirim. Medya da direnci sevmiyor. Medya mutlaka suçu kabul edip özür dilemeni ve ' Bir daha yapmayacağım' demeni istiyor. Böyle bir üslup bekliyor. Ama buna itiraz ettiğiniz zaman, 'bu böyle değil' dediğiniz zaman karşı taraf sinirleniyor.
"Siyasete girmesem gazeteci olurdum"
Gazi Üniversitesi'nde gazetecilik okudunuz? Neden gazetecilik?
Gazeteciliğe çok meraklıyım. Eğer siyasete girmeseydim mutlaka gazeteci olurdum.
Biraz aile ortamınızı anlatır mısınız?
Babam misafiri çok severdi. Çok sofralar kurulurdu. İki günde bir evimizde ziyafet olurdu. Babam davet ederdi, annem de onlara sofra kurardı. Annem ondan dolayı çok çekerdi. Babam çok eli açık bir adamdı. Çok hoşgörülüydü.
"16 yaşımda alkole tövbe ettim"
İçki de içermiş babanız, siz de içmişsiniz..
Evet babam baya içerdi. Sofrada da içki bulunurdu. Ben de bira içerdim. Ama 16 yaşımda içkiyi bıraktım ve tövbe ettim. Tamamen kendi tercihimdi. Kendi irademle bıraktım. O günden bugüne kadar da ağzıma koymadım.
Babanızı erken yaşta kaybettiniz. Erkekler için baba kaybı önemlidir...
Babam şeker hastasıydı ama hiç dikkat etmezdi. Bir oturuşta bir tepsi baklava yerdi. Babam siyasete meraklıydı. Gaziantep'te Adalet Partisi il teşkilatının kurucusuydu. Yıllarca il başkanlığı yaptı.
Baba da anne de çok önemlidir. Her ikisinin de bambaşka ve ayrı yeri var. Gençlere tavsiyem anne babalarının sağken kıymetini bilsinler. Gittikten sonra çok arıyorlar ama iş işten geçmiş oluyor.
Benim babam çok otoriterdi. Babamdan çok korkardık. Lise 2'nci sınıfa kadar ben babamdan sopa yemişimdir. Ama babamın attığı her tokatın değerini şimdi ararım. Hayatıma istikamet vermiştir.
Siyasete girmenizde babanızın etkisi var mıydı?
Benim kendi hayalimdi ama rahmetli babam Adalet Partisi'nde il başkanlığı yaparken ben de onunla birlikte seçim gezilerine giderdim. Beraber afiş dağıtırdım, broşür dağıtırdım. Daha ilkokul çağındaydım. O yaştan ilgim başladı. Allah nasip etti girdim siyasete.
Siyasete nasıl başladınız?
Anavatan Partisi'nde Keçiören Belediye Başkanlığı ile başladım. Sonra rahmetli Özal'la ilişkim gelişti. O dönem hep Özal hatıralarıyla doludur. Canı ne zaman sıkılsa bana 'Melih hadi bir miting yap. Geleceğim' derdi. Özal'dan çok şey öğrendim. En çok hoşuma giden yanı gündemi hep kendisi yaratırdı. Gündemi o takip etmezdi, gündemi o yaratırdı ve Türkiye onun arkasından giderdi. En büyük lider özelliği buydu. Çok sıkıntı çekti. Ben de siyasette piştikçe rahmetli Özal'ın yaşadıklarını daha iyi anladım.
Emin Çölaşan'la kavgalarınız..
Ettik bitti. O emekli oldu. Özal'a da yaptı Emin bana yaptıklarını. Rahmetli Türkeş'e de yaptı. Ben de ona bunların hesabını senden soracağım dedim. Alah nasip etti sordum da.
"Demirel'e 'Melih senin koltuğuna göz koyar' dediler"
ANAP'tan neden ayrıldınız?
Ben Anavatan Partisi'nden Mesut Yılmaz döneminde ayrıldım. Yılmaz, Başbakan olduğunda genel başkan seçilirken yaşadığı bütün sıkıntıları bana bağladı ve beni milletvekili adayı göstermedi. Ben de orada siyaset yapamayacağıma karar verdim ve istifa ettim. Özal da direndi beni istifa ettirmemek için. Bir gazeteciyle haber gönderdi ve 'Söyleyin ona istifa etmesin' dedi. Biz ayrıldık ama.
Ayrıldıktan sonra ben aslında DYP'de siyaset yapmak istedim. Ama o dönemde 2 tane DYP'li Keçiören'den miletvekili olursam siyasette önlerine geçeceğimi düşünerek Demirel'e 'almayalım' diye baskı yapmışlar. 'Melih 2 sene sonra senin yerine de göz koyar, genel başkan olur' demişler.
Refah Partisi süreci nasıl oldu?
Sonra Refah Partisi beni davet etti. Recai Kutan'ı çok severim. Recai Abi beni davet etti. Ben dedim ki 'Abi ben siyasete DYP'de devam etmek istiyorum. Siz meclise giremeyeceksiniz' dedim. Tam kalkarken Recai Abi, 'Biz MHP ile işbirliği yapmak istiyoruz' dedi. Çok heyecanlandım. Ciddiyseniz ben bu işi yaparım dedim. Ve hemen orada sayın Türkeş'i aradım. 3.5 saat sonra yanına gittim. Durumu anlattım. İkna ettim. İttifak sağlandı ve ben de o dönemde RP milletvekili olarak parlamentoya girdim.
"Eşimin başının açık olması sorun olmadı"
Eşinizin başının açık olması sorun oldu mu RP'de?
Refah, Fazilet ve AKP'den tek bir kişi bana bir defa bile ' Senin eşinin başı neden açık. Biz bundan rahatsızız. Bunu kapattır' demedi. Aksine AKP'den birçok arkadaş bana 'Senin eşinin başı açık ama çok erdemli, çok değerli bir insan' diye söylemişlerdir de.
Eşimin üniversite okumasını ben istedim. Evlendiğimiz dönemde de okumaya devam etti. Eşim öğretmen oldu. Hatta emekli bile oldu.
"Eşimin dişleri döküldü, babası felç oldu"
Beyaz Enerji operasyonunda gözaltına alındınız..
Eşimin babası felç oldu bu gözaltı olayından sonra, kendisinin de bütün dişleri döküldü. Çok acı bir hatıradır bizim için. Çok üzüldüm. Olmaması gereken bir olaydı. Ortada benimle ilgili bir suç yok. Suç işleyen birileri var, onları bahane edip beni alıyorsunuz. Ben Ankara Belediye Başkanıyım. Bir yere kaçacak halim yok. Varsa suçum çıkarta mahkemeye mahkum et. Ama tabii o dönem çok farklı bir dönemdi. Ben Mesut Yılmaz'ı çok hırpalamıştım Mavi Akım olayından dolayı. Onun intikamını aldılar. Mesut Yılmaz'ın Korkmaz Yiğit hadisesinden dolayı çok büyük sıkıntıları vardı. 36 saat kaldım gözaltında. Ben gündem değiştirmem için gözaltına alındım. O dönemde Mesut Yılmaz çok sıkışmıştı. Korkmaz Yiğit konusu vardı. Mavi Akım olayı vardı. Ben bu iki konuda çok üstüne gittim. Ama benim gözaltına alındığım günün akşamı Abdullah Öcalan yakalanınca ben gündemden düştüm.
Her şeyin bir bedeli var mıdır?
Tabii ki. Olmaz mı? Hangi partiden olursanız olun, nerede siyaseti başarılı olarak sürdürürseniz sürdürün hem sizin yanınızdaki dost dediğiniz insanlardan hem de sizin rakbiniz olan muhaliflerden büyük bir haset ve kıskançlık görürsünüz. Bu kıskançlık sizin başınıza bir şey geldiği zaman karşı tarafı zil takıp oynatır.
"Başbakan'la aramızı bozmaya çalışıyorlar"
En çok canınızı sıkan olay ne?
Başbakan'la aramızı bozmaya çalışanlar var. Bunlar bir de bizim içimizde olan insanlar. En ufak bir hengamede hemen arayı nasıl bozarız telaşındalar. Örnek olarak son kapatma davasında 'Melih ellerini ovuşturuyor' dediler. Bizim partimizin içinde sayın Başbakan gidince ellerini ovuşturanlar olabilir. Ben de dedim ki; 'Kapatma davasından ikbal bekleyen varsa şerefsizdir, bu konuda iftira atan varsa o da şerefsizdir' dedim.
Kapatma davası ne olur?
Ben kapatma davasının olumlu sonuçlanacağına ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la yolumuza devam edeceğimize inanıyorum. Savunmanın iyi yapıldığına ve Türkiye'de adalet olduğuna inanıyorum.
"Son sözü Erdoğan söyler"
Kapatılırsa ne olur?
Oturur konuşulur arkadaşlarla. Ama sonuçta kim ne derse desin Recep Tayyip Erdoğan ne derse o olur..
"Bir dönem daha adayım"
Siz ne yapacaksınız?
Ben bir dönem daha belediye başkanlığı yapmak istiyorum. Benim Başbakanlıkta filan gözüm yok. Bir dönem daha belediye başkanlığına aday olacağım. Çünkü yaptığım işi seviyorum.
İcraatlarınızın yanında yanlış da yaptığınızı düşündünüz mü? Mesela su krizinde 'Ankaralılar tatile gitsin' dediniz..
Ben sadece şunu söyledim. Belli bir sıkıntı çekiyoruz. Sıkıntı döneminde mümkün olduğu kadar az su kullanmanın yollarını saydım. Tasarruf için 50 tane şey saydık.
Pişman olduğunuz bir üslubunuz var mı?
Hayır.
"Bugün olsa aynı şeyi demem"
'Böyle sanatın içine tükürürüm' demiştiniz..
Dedim. Ama bugün dermisiniz derseniz demem. Siyasi tecrübem dolayısıyla demem. Ama o fikrimden vazeçmiş de değilim. Lüzumsuz bir tartışma açmamak için söylemem. Yoksa yanlış bir şey söylediğime de inanmıyorum. Ama söylemem.
"O zaman bütün camileri yıkalım"
Çankaya'ya bir cami gündemde.. Köşk'ün karşısına cami mi yapılıyor?
Konu bugün bir gazeteye manşet oldu. Çankaya'da Köşk Camii diye bir cami var. Çok eski bir gecekondu camii. Buraya gelen insanlar Cuma namazlarında dışarıya taşıyorlardı. Etrafta uzun uzadıya kuyruklar oluyordu. Bu caminin yeri Belediye meclisimiz tarafından yine cami yeri olarak muhafaza edildi. Ve bizim yasal olarak cami yerlerini tahsis edeceğimiz tek yer Diyanet İşleri'dir. Biz de onlara tahsis ettik. Diyanet de bu alanı şu an inşaatı yapan derneğe tahsis etmiştir.
Bin kişilik bir cami mi olacak?
Bin kişilik olması mümkün değil. Sanmıyorum. 300-400 kişilik olabilir
Başka bir dönemde olsa bu cami haberi belki bu kadar önemli olmayacaktı. Toplumdaki alınganlıkları neye bağlıyorsunuz?
Bu olaylar kapatma davası içerisinde gündeme gelecek. Cami olayları, dindar insanların yaşam tarzları. Bu yapılacak. Türkiye bir yerlere gidiyor haberleri yapılacak. Mesela Çankaya'ya yapılacak olan bu cami. Bu cami evvelden de vardı, şimdi yenisi yapılıyor. Hiçbir şey yok. Türkiye'de bir sürü cami var. O zaman bütün camileri yıkalım. Bu tür şeyler din düşmanlığına gidiyor farkında olmadan. Bu camiyi yapmak yasal olarak bizim görevimiz. Yasal bir şey. Suç değil.
28 Şubat sürecini yaşayan biri olarak 'Biz galiba tehlikeli sulara giriyoruz. İşler biraz kötüleşebilir' diye hissettiniz mi?
Ben öyle bir şey söyleyemem. Bazı kişiler birtakım şeyler söylüyorlar, bu ifadeleri üst üste getirerek kapatma davası açılıyor. Bu konuşmalar suç diye görülebilir. Suç olarak görüyorlarsa bunun mahkeme tarafından karara bağlanıp, ilgililerin mahkum olması lazım. Bir tane mehkumiyet yok ortada.
Bel-Pa konusuna çıkıp anında sahip çıktığınız için pişmanlığınız var mı?
Onun kişisel yaşantısı. Tabii ki tasvip edilecek bir olay değil. Hanımlarla olan özel ilişkileri.. Benim oradaki tepkimin nedeni; İSKİ skandalı diye verdiler. İSKİ çok büyük bir skandaldı. Trilyonluk, katrilyonluk bir skandal. Bu şirketin kendisiyle ilgisi yok. Ben İSKİ olayıyla bağlantı kurdukları için savunmaya geçtim.
Ondan sonra iki tane daha konu geldi. Bel So ve Bel Kok.. İki olayı da savcılığa götüren benim. Benim bunu yapmama rağmen gazeteler bu haberi yazmadılar.
"İstanbul'da 'Baronlar' toplantısı yapıldı"
Peki neden oluyor bunlar? Düğmeye mi basılıyor?
Tabii ki. Ne güzel söylediniz. Seçimlerden önce işadamlarının da içinde bulunduğu bir baronlar toplantısı yapıldı. Burada dediler ki; "Biz AKP'yi kesinlikle ve kesinlikle laiklik, irtica geldi gitti diyerek çökertemeyeceğiz. Halk bunu yemiyor. Bizim özellikle AKP'nin inandırıcılığını ortadan kaldırmamız lazım. Biz AKP'yi yaşam tarzlarıyla ve yolsuzluk dosyalarıyla yıpratalım. Bunlar dürüst insanlar değil imajı yaratalım" dediler. Ve ben seçimden hemen sonra yaptığım ilk konuşmada bunu söyledim. Ben bunların olacağını biliyordum. Bu planlandı. Bu bir gerçek. Bu işin içinde hangi medya grubu var hangisi yok onu bilemem ama böyle bir plan var.
Bizim üzerimize 3 konuda gelindi. Bel-pa genel müdürünün belediye ile ilgisi yok. Belso ile Belko'ya gelince; olayı Melih Gökçek ortaya koymuş. Soruşturma açmışım, savcılığa göndermişim. Ben bunları yapmama rağmen neden kalkıp da beni tebrik etmiyorsun da yolsuzluk var diyorsun. Aradım gazetenin yöneticisini, bana aynen şunu söyledi: 'Şerefsizim Melihciğim seninle ilgisi yok'. Benimle ilgisi yoksa kamuoyuna nasıl anlatacaksın bunu
"Oğlumun Bel-Pa Genel Müdürü'yle ortaklığını hemen bitirdim"
Oğullarınız Bel-Pa Genel Müdürü ile ortak şirket kurdular..
Doğrudur. Kurdular. Kurduktan sonra benim haberim oldu. Hiç 1 kuruş bile alışveriş yapmadılar. 2004'te kurdular 2004'te kapattılar. Anında kapattılar. Ama biliyorsunuz bir şirketin tasfiyesi 2 yıl sürüyor. Benim etkimle kapattılar. Çünkü Yalçın bende çalışan birisiydi.
Bir dönem daha adayım dediniz. AKP aday göstermezse ne yapacaksınız?
AKP beni aday gösterecek. Eminim. Ben partimden memnunum.
HABERTURK
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...