Fehmi Koru'nun Yeni Şafak'taki yazısı...
“Anayasa değişiyor” diye yeri göğü inletenler şimdilik sakinleşmiş görünüyorlar. Tavırlarının halkla ters düştüğünü anladıkları için mi, itirazı kendilerinden daha iyi yapan devlet birimleri sözcüleri ortaya atıldığı için mi, yoksa sonuç alacaklarını gözleri kesmediği için mi? Her ne hal ise, bir ara hiddetleri arş-ı alaya çıkmıştı, şimdilerde yatışmış havadalar.
Aslına bakılırsa Türkiye'de ilginç bir şey oldu; itirazcıları durduran bir şey: Tek bir kimliğe bürünmüş görünen halk bildiğini okumaya başladı. Bazı düşünürlerin 'demokrasinin geldiği en son aşama' olduğunu müjdeledikleri 'halk gücü' (buna İngilizcede 'people's power' deniyor), birçok Batı ülkesinden önce Türkiye'de varlığını güçlü biçimde hissettiriyor.
22 Temmuz seçimi yalnız bir iktidar çıkarmadı sandıktan, pek çok çevrenin oyun planını da boşa çıkardı, bazı kesimlerin ezberini bozdu. Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı olarak TBMM üyeleri seçtiler, ancak aslında onun seçilmesini sağlayan halkın gücüydü; Ak Parti'yi başka aday çıkartamaz hale getiren, MHP'yi yumuşatan, CHP'yi sessiz bırakan, “Ak Parti'den olmaz” dayatmacılarını hareketsizleştiren gücüydü halkın...
Halk, aynı gücü kullanarak, kendisine yakışan 'çağdaş' bir anayasaya da kendini kavuşturacağa benziyor. Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın, hangi engeller öne çıkartılırsa çıkartılsın, Türkiye tez zamanda yeni, yepyeni bir anayasaya kavuşacak.
Bu yüzden bir uyarıda bulunmanın tam zamanı: Anayasa değişikliği tartışmalarına katılmak isteyen herkes, bunu hiçbir kesimi ayırt etmeden söylüyorum, üslubuna dikkat etsin.
YÖK Rektörler Kurulu tartışmanın bir tarafı. Bazı üniversiteler de görüş açıklıyorlar. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun yaptığı açıklamayı da dinledik. Genelkurmay Başkanı da, Harp Akademileri'nde yeni ders yılını açarken tartışmaya katıldı. Partiler, yazarlar, düşünürler, sivil toplum önderleri de yeni anayasa konusunda görüşlerini kamuoyuyla paylaşıyorlar, paylaşacaklar...
İlk elde dikkat çekici olan bu tür tartışmalara yakışan bir üslubun henüz bulunamadığı... 1982 Anayasası'na hiç dokunulmamasını mı istiyorlar, yoksa bazı maddelerine mi itirazları? Değişiklik niyetinin Ak Parti'ye ait olmasına mı karşılar, yoksa siyasileri mi bu işe lâyık görmüyorlar? Yepyeni bir anayasa mı istiyorlar, parça-bölük değişikliğe de razılar mı?
Tartışanlardan bu konularda henüz açık bir işaret alınamadı.
Buna karşılık, ağzını açan, “İlk dört maddeye dokunulmamalı” diyor sözgelimi. “Değiştirilemez maddelerini değiştirmeye kalkmak ne haddinize” diyen de var. Devletin organlarından biri adına yapılan açıklama, yerleşik üslubu ele veren netlikte: “Anayasanın başlangıç bölümünün etkisizleştirilmesi, Cumhuriyet'in temel ilkelerinin zaafa uğratılması, laiklik ilkesinin zayıflatılması ve yargı üzerindeki yürütme ve yasama hâkimiyetinin artırılması kabul edilemez.”
Ne demek 'kabul edilemez'? Yani, yasama organı tartışmalardan sonra anayasayı kabul edecek, halk onaylayacak da, devletin o birimi “Olamaz, ben bunu kabul etmem” mi diyecek? Ya da 1982 Anayasası'nı halkoylamasına sunmadan önce elden geçiren beş generalin koyduğu “Değiştirilmesi bile teklif edilemez” şerhi yüzünden, gerekli olduğuna inanılsa bile, ilk dört maddeye dokunulamayacak mı?
Tartışmada sözünün dinlenmesini isteyen, kaale alınmayı bekleyenlerin özellikle kullandıkları üsluba dikkat etmelerinde yarar var. “Asla olmamalı” veya “Kabul edilemez” türü hüküm cümleleri yerine, “Doğru olanı budur” diye başlayan ve “Böyle olsa daha iyi olur” diye biten temenni cümleleri ağızlara hâkim olmalı. Hele “Anayasa değişmesin” türü dayatmalar kimselere yakışmıyor.
Anayasa değişecek ve bu herkesin katkılarıyla gerçekleşecek. Katkıda bulunmak isteyenler uygun üslubu şimdiden bulsalar iyi olacak.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...