İnsanın en iyi yaptığı şeylerden birisi kendini kandırmaktır. Mesela yılları çağlara ayırarak kendimizi kandırıyoruz… Başka bir şey değil.
İlk Çağ’da insanlar mağaralarda yaşıyordu, şimdi de mağaralarda yaşıyor sayılır; öyle ki mağaraların pencereleri ve odaları var, ama hâlâ içerideyiz.
Orta Çağ’da insanlar yaşamlarını manastır ve köy duvarları arasında sürdürüyordu. Bilgi sınırlıydı. Asıl mesele hayatta kalmaktı.
Şimdi mi? Sosyal medyada hayatta kalmaya çalışıyoruz; fikirlerimizi, duygularımızı, resimlerimizi, hatta ünlü yazarların sözlerini paylaşarak görünür olmaya çalışıyoruz.
Yeni Çağ’da keşifler ve Rönesansla birlikte insanlar Dünyayı gözlemlemeye başladı; bilim ve sanat filizlendi ama hâlâ birçok insan, kendi küçük mağaralarına sıkışmıştı; merak ve cesaret, sınıf ve inanç duvarlarına takılıyordu. Şimdi de çok farklı değil; bugün çoğu kişi internette bilgi okuyor ama merakını sadece trendler ve tıklamalar belirliyor.
Yakın Çağ’da teknoloji ve medyanın yükselişiyle bilgiye erişim kolaylaştı. İnsanlar kitapları, gazeteleri, radyoyu ve televizyonu keşfetti ama yine de çoğu, kendi dar penceresinden bakmaya devam etti.
İşte günümüzde durum pek farklı değil. Sosyal medya, algoritmalar ve ekranlar yeni duvarlarımız oldu; bilgi ellerimizin altında ama anlam çoğu zaman kayboluyor. Pencereler ekranlarla dolu, odalar bildirimlerle dolup taşsa da, içsel keşif çoğu zaman eksik. Hâlâ dünyayı kendi dar penceremizden algılıyoruz.
Bir düşünsenize:
Günümüzde yaşasaydı ve Van Gogh TikTok açsaydı?
“Bugün ayçiçeği çiziyorum.” #çizim #art #günlükvlog
Kaç like alırdı? Belki üç. Çünkü algoritma ayçiçeğini değil, dans eden kediyi öne çıkarırdı.
Kafka Instagram kullansaydı?
“Herkes beni yanlış anlıyor…” #varoluşsalbunalım
Büyük ihtimalle kimse story’lerini sonuna kadar izlemezdi.
“Yahu, kim bu melankolik?” der, direkt yeni dans challenge’ına geçerlerdi.
Mozart Twitter’da olsaydı?
“Yeni bir senfoni yazdım.”
#senfoni #classical
Altına gelen ilk yorumu ben söyleyeyim:
“Kardeşim remix yok mu?”
Shakespeare TikTok açsaydı?
“Hamlet’in monoloğu...”
#tragedya #duygular”
İzleyenler:
“Abi bu ne, TikTok challenge değil ki?”
Sonuç:
En azından ölünce ünlü olma garantisi vardı, şimdi ölmeden unutulma hızlandı.
Çağlar geçti; eşyalar değişti ama bakış açıları aynı.
Ee
Şimdi müsaadenizle ben gidiyorum…
Nereye mi? Tabii ki Instagram’a. Yeteneklerimi hikâyeye atıp kendimi kandırmaya devam.
“‘Hoşçakalın” storysi de hazır.