İran halkı, tartışmalı geçen 12 Haziran 2009'daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra bugün parlamentonun yeni üyeleri için sandık başına gidiyor.
Seçimlerde belirleyici başlıklar ekonomi ve nükleer program…
Bilindiği üzere, İran'daki seçimlerin özelliği, yönetimdeki dini elitin sandığa katılım oranının yüksekliğini her zaman dış dünyaya yönelik bir "meşruiyet" politikası olarak araçsallaştırmasıdır.
Yani bu yolla uluslararası kamuoyuna, "sizin dışlamanız ve düşmanlığınıza rağmen arkamızda büyük bir halk desteği var. Seçimleri boykot oranı ise gördüğünüz gibi gayet düşük" deniliyor.
Nitekim Dini Lider Ali Hamaney yayımladığı fetvada, "Katılım en az yüzde 60 olacak. İran halkı bu seçimlerde, kendini beğenmiş İsrail, ABD ve Batılı güçlerin suratına bir şamar daha indirecek" açıklamasında bulundu.
Zaten liderleri Mir Hüseyin Musavi ile Mehdi Kerrubi'nin göz hapsinde olduğu reformcular, seçimleri 'mecburen' kenardan izliyor.
Bu boykota bazı Kürt partilerinden de destek var. Ancak Tahran yönetiminin muhalefeti başırılı bir biçimde sindirme politikası sonucu, 'sandığı veto' oranının yüzde 15'i geçmesi çok zor.
Seçim, dünya ile tatlı-sert bir bütünleşmeyi savunan ve dini elitlerin iktidarının sürmesinden yana olan Dini Lider Ali Hamaney ile dünyayla daha çatışmacı fakat daha mililyetçi ve halkçı bir politika taraftarı olan Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad arasında geçecek.
Yani yarış, muhafazakarların mücadelesi olacak.
Ahmedinejad'ın, seçimlerden zaferle çıkması durumunda ayetullahların egemenliğine ağır bir darbe indirebilir.
Ayrıca, ikinci başkanlık dönemi önümüzdeki yıl bitecek olan Ahmedinejad, bu yarışta olabildiğince güç toplayıp iktidarını perde gerisinden de olsa sürdürme düşüncesinde.
290 sandalyeli mecliste, Ahmedinejad eğer istediği çoğunluğu yakalarsa, bölge ve dünya politikalarında alışık olduğumuz manzara pek değişmeyecek.
Yani İran ile dünya arasındaki, "Ne savaş ne barış, sürekli gerginlik" diye özetleyebileceğimiz politika devam edecek.
Batılı uzmanlara bakılacak olursa, ekonomik darboğaza ve dış müdahaleye davetiye çıkaran nükleer program; geleneksel, pragmatist ve aşırılardan oluşan muhafazakarların büyük bir zafer kazanmasını engelleyecek.
Bu pek inandırıcı bir analiz değil.
Reformcu ve liberal tandanslı bu yorumlar gerçeği yansıtmaktan çok, bir dileği ve düşü dile getiriyor.
İran'ı kuşatma politikaları, halkı rejimden bir türlü 'soğutamadıkları' için başarıya ulaşamayan Batı dünyası, 32 yıldır yaşadığı düş kırıklıklarına karşı adeta bağışıklık kazanmış durumda zaten.
Bu dünya, sabırla ve büyük bir safdillikle halkın bir gün rejimi devireceğine inanıyor.
Ancak Batı dünyası artık şunu farketmeli: İlk önce kendisi bir "büyübozumu"na uğramadan İran'da bir "rejimbozumu" ihtimalinin belirmesi çok düşük.
Fakat muhafazakarlar-arası çatışma, eğer toplumsal düzeyden siyasi alana taşınırsa, o zaman beklenen 'rejimbozumu' ihtimali giderek artabilir.
Seçimlere altısı ayetullah altısı yüksek hakimden oluşan Rehberler Konseyi'nin belirlediği 3 bin 400 aday yarışıyor. Konsey, 2 bin reformcu adayı tırpanlayarak zaten seçimin sonucunu ilan etti.
Üstelik çoğu orta ve üst sınıflardan gelen reformcular, aday gösterilmedikleri gibi seçimlere katılma heveslerini de kaybetmiş olduklarından, şu sıralar teselliyi daha çok sanat ve kültürel işlerde arıyor.
Bu yüzden, 2009 sonrası yaşanan seçim yolsuzluğu protestolarının sokağa taşması neredeyse imkansız gibi.
Öyle görünüyor ki, ekonomik sorunları ve uluslararası ambargoları pek umursamayan sayısı 48 milyonu bulan seçmenler, kim daha anti-amerikancı ise onu tercih edecek.
Bu da haliyle, Ahmedinejad'ın sandıktan zaferle çıkmasına işaret ediyor. Çünkü, uluslararası kamuoyuna karşı uzlaşmacı bir tavrı savunan dini elitleri bile "dışlayan" halkın, Batı'yla "entegrasyonu" savunan liberal ve reformist kesimleri "gayri milli" ilan etmesine şaşmamalı.
Görece büyük bir zenginliğe ve refaha ulaşan ayetullahlara karşı fakir çoğunluk, tek kurtuluşu hala Ahmedinejad'da arıyor.
Ayrıca Suriye krizi, ABD'nin Irak'tan çekilmesi ve İsrail'in Tahran'a yönelik askeri saldırı retoriğini son dönemde görülmemiş düzeyde tırmandırması gibi "rastlantısal ve jeo-politik çakışmalar", siyasi sermayesi sertlik ve çatışma olan Ahmedinejad'ın ekmeğine yağ sürüyor.
Hatta bazı muhalifler, "Batı dünyası ve İsrail, bu faaliyetleriyle Ahmedinejad'a çalışıyor olmasın" diye düşünmekten kendilerini alamıyor.
İran cumhurbaşkanının son bir yılında "topal ördek" olmasını bekleyenler, büyük bir ihtimalle, bir hayalkırıklığı daha yaşayacak.
Çünkü Batı'nın saldırgan ve dışlayıcı dilinden güç devşiren Ahmedinejad, daha milliyetçi bir duruş sergileyerek Ayetullahların iktidarını kırmaya çalışacak.
Sabah
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...