Süleyman Yaşar/Taraf
Başbakan Tayyip Erdoğan, dün, IMF destek kredisi (stand-by) görüşmelerine on gün ara verildiğini açıkladı. Başbakan, İsviçre’nin Davos kentinde yapılacak Dünya Ekonomik Formu’nda IMF Başkan Yardımcısı ile görüşüleceğini söyledi. Erdoğan, IMF ile şimdiye kadar yapılan görüşmelerde “bazı hassasiyetlerimiz giderildi, bazıları giderilmedi” dedi.
IMF tarafından yapılan açıklamada ise IMF ve Türkiye arasında birçok anahtar konuda ilerleme kaydedildiği, “orta vadeli mali reformlarla” ilgili olarak görüşmelere devam edileceği belirtildi.
IMF açıklamasına göre orta vadeli mali reformlar üzerinde anlaşmazlık var. Peki, nedir orta vadeli mali reformlar? Orta vadeli mali reformlar şöyle sıralanabilir: Borç stokunun ulusal gelire oranı düşürülecek ve faiz dışı fazlanın ulusal gelire oranı yüksek tutulacak. Yerel yönetimler AB mali standartlarına göre çalışacak, yerel yönetim personel norm kadroları belirlenecek. KİT’lerde atıl istihdam azaltılacak. Ziraat, Halk ve Vakıflar bankaları özelleştirilecek. Kayıt dışının önlenmesi için vergi tabanı genişletilecek.
IMF ile Hazine arasında sürdürülen görüşmelerde özellikle faiz dışı fazlanın yüksek oranda tutulması, bazı sektörlerde indirilen KDV oranlarının tekrar yükseltilmesi ve personel alımlarına izin verilmemesi en önemli anlaşmazlık konusu. Çünkü IMF personel alımının aksine KİT’lerde ve yerel yönetimlerde personel azaltılması istiyor.
Yerel yönetimlerde norm kadro getirilmesi yerel seçim öncesi hükümeti sıkıntıya sokabilir. İşsizlik her geçen gün artarken bir de personel çıkarılması sosyal sorunlar yaratabilir. Çünkü genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 22,2’ye yükseldi. Böyle bir ortamda kamunun işçi çıkarması pek akılcı değil.
Dünya mali ve ekonomik krizinin yaşandığı dönemde IMF’nin özellikle personel azaltılmasına yönelik taleplerde bulunması haksız bir yaklaşım. Çünkü IMF, İzlanda ile yaptığı destek kredisi anlaşmasında yüzde 8,5 bütçe açığına izin vererek kamu harcamalarının artırılmasını istiyor.
IMF, Türkiye’nin bütçe açığı çok küçük olmasına rağmen yaşanan ekonomik krizde kamu harcamalarını kısıtlıyor. Bırakın personel alımını kamuda personel azaltılmasını istiyor. Oysa hükümet bu yıl çeşitli devlet birimlerine 70 bin yeni personel alacağını açıklamıştı.
Ayrıca Macaristan, Ukrayna, Pakistan IMF ile yakın dönemde destek kredisi anlaşması yaptılar. Bu ülkelerin bütçe açıkları ve kamu borç yükleri Türkiye’ye oranla daha yüksek olduğu halde IMF faiz dışı fazla ayrılmasını istemedi.
IMF’nin istekleri doğrultusunda hükümetin personel azaltılmasını kabul etmesi ve KDV oranlarını artırması çok zor. Zaten böyle bir talebin kabul edilmesi bu kriz ortamında büyük hata olur. IMF’nin kriz koşullarını diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye için de dikkate alması gerekiyor.