GÜRTUNA, VİZE UYGULAMASINA KARŞI ÇIKTI 

Sayın Başbakanın Belediye Başkanlığı döneminde gündeme getirdiği ve kamuoyundan tepki alan “İstanbul’a vize uygulaması” önerisi gerçekçi değildir ve uygulanabilirliği yoktur. İstanbul’da yaşayanlar kimlerdir? Yerlisi-yabancısı kimdir? Çalışanlar, üretenler kimlerdir? Kimlere vize uygulanacaktır? … Sayın Başbakanın ifadeleriyle “geçmişte vize uygulamasını önerdiği zaman kıyametler kopmuştur”… Şimdi ise; “Bakın ben söyleyince kıyameti kopardınız ama vize uygulansaydı İstanbul bu hale gelmezdi” demek istiyor… Oysa İstanbul’u bu hale getiren kendileridir. İstanbul’u 3 senede yaşanmaz hale getiren Hükümet-Belediye işbirliğinin marifetidir! Rantiye uğruna, çılgınlar gibi her boş alana konut dikerseniz, İstanbul’un yeşil alanlarını gökdelenlere açarsanız, bu sonuç kaçınılmazdır ve sizin eserinizdir. Ama beceriksiz yönetim anlayışlarını örtbas amacıyla, alışkanlık haline gelen refleks bugün de sergileniyor ve suçu yine medyaya, yine kamuoyuna atıyorlar!

SORUN NEDİR?
İstanbul ve Türkiye ters yönetiliyor! 3 yıldır “İstanbul’da cinayet! İşlendiğini”, maktulün ise İstanbul olduğunu söylüyoruz. -İstanbul’da Hükümet-Belediye işbirliği ile üretilen arazi kullanım politikaları, şehircilik ilkelerine aykırıdır ve İstanbul’u tüketmiştir. İstanbul’un tüm boş alanları hovardaca imara açılmakta ve peşkeş çekilmektedir. -Bir yandan TOKİ, TCDD, Bayındırlık Bakanlığı, Turizm Bakanlığı; diğer yandan belediyeler gibi… bir çok kuruluşa plan yapma yetkisi verilerek İstanbul “7 kocalı Hürmüz”e çevrilmiştir. İstanbul’un plan bütünlüğü tamamen bozulmuş, kentteki bütün boş alanlar yapılaşmaya açılmış, bu yetmiyormuş gibi, Belediye Meclisi imarlı yerlere yeni ve ilave yapılaşma hakkı vermektedir. -Yüksek yoğunluklu yapılaşmada ısrar edilmektedir. Levent-Maslak Bölgesine yapılması planlanan dev kuleler sayesinde ise, İstanbul’un problemleri katlanarak büyümektedir. -Yeni yapılaşmalar ve göçle gelen nüfus artışı hızlı araç artışını oluştururken, şehrin en kritik geçiş noktalarına ve kavşaklarına dikilecek dev gökdelenler İstanbul trafiğini tümüyle içinden çıkılmaz hale getirecektir. Karayolları arazisi yok edilerek, yeşil alanlar imara açılarak trafik sorunu çözülemez. -Bürokrasi düşman ilan edilerek koordinasyonu ve eşgüdümü bitirilmiştir. -Ayrıca; tamamına yakınını bitirdiğimiz altyapı problemleri yeniden ortaya çıkmaya başlamıştır. Su, atık su, doğal gaz, yağmur suyu sistemlerini yenilemek gerekecektir. İstanbul’da yıllarca sürecek bir kaz boz süreci yeniden başlamıştır. Bu durum, şehir halkına da 20-25 milyar dolar civarında yeni bir yük getirecektir. İstanbul’da (Bugünkü nüfusuyla) araç sayısı zaten artmaktadır.

AB standartlarında araç sayısı binde 600’dür. İstanbul’da ise binde 130’dur. Nüfus artışı olmasa bile hayat standardının yükselmesiyle birlikte araç sayısındaki artış zaten kaçınılmazdır. Önerilen plaka sınırlaması konusu ise:”Okullar olmasa, Milli Eğitimin idaresi kolay olurdu” mantığıdır. Bu mantıkla İstanbul trafiği çözülemez. “Görünen köy kılavuz istemez!”... Şimdi de kalkıp vizeden, plaka sınırlamasından söz ediliyor. Bu çelişki izah edilemez. Ulaşım sistemlerinin çökmesi gibi şehircilik, estetik ve altyapı sistemleri de çökecektir. Trafik ve asayişin kilitlenmesi gibi; ne yazık ki kültürün, sanatın ve sosyal hayatın da kilitlenmesi yakındır. Bugünkü yapı, problemin kendisidir.
ÇÖZÜM MÜMKÜNDÜR

Acilen yapılması gereken vize değil, göçün sebeplerini ortadan kaldırmak, istihdamı artırmaktır.
1. Esas olan Türkiye’ye toplu bakış açısı ve bütüncül yaklaşımdır.
Tarımı, hayvancılığı, KOBİ’leri yok ederek insanları işsiz, aşsız bırakarak göç önlenemez. 2. Türkiye’nin değişik bölgelerinde yeni çekim alanları, yeni cazibe merkezleri üretilmelidir.
3. İstanbul’un şehir vizyonu korunmalıdır. İstanbul’a rantiye değil, uygarlık merkezi gözüyle bakılmalıdır. İstanbul’da hedef; nüfus ve yapılaşma artışı değil, hayat standardının yükseltilmesi olmalıdır. İstanbul’u insan deposu görme anlayışı yerine, uygarlık misyonu yüklenmelidir.
4.1999’da yürürlüğe koyduğumuz, “Ulaşım Master Planı”nın kesintisiz uygulanması, yerleşim ve nüfus öngörülerinin korunması gerekir. Asıl hedef ulaşımda entegrasyon ve toplu taşıma olmalıdır. Toplu taşıma ise; raylı sistem ekseni üzerinde deniz ve kara ulaşımıdır. Hedef; araç değil, insan taşımak olmalıdır.
5.Şehrin merkezine odaklı toplu taşım sistemine geçilmelidir. Ulaşımda entegrasyona geçilmeden yapılacak müdahaleler Türkiye ekonomisinin yarısını üreten İstanbul’un ekonomisine darbe vurulması anlamına gelir.
Raylı sistemlerin İstanbul’daki ulaşım içindeki payının % 40’a, denizin ise % 10’a çıkarılması gerekir.
6.Arazi kullanım politikaları doğru yapılmalıdır. İşyeri-konut mesafesi dikkate alınmalıdır.
Yoğunluk artıran, yeni yapılaşma getiren bütün planlar iptal edilmelidir.
7.İstanbul’da entegre ve etkin yönetim anlayışı derhal devreye girmelidir. Hedef: Kaynakların boşa harcanmadan entegrasyonun sağlanmasıdır.
8. İnsanları toplu taşıma yerine bireysel taşımaya yönelten İstanbul’da had safhaya ulaşan güvenlik ve asayiş problemi çözülmelidir.

Uzun soluklu bir bakış açısı ve eylem planı olarak hazırlamış olduğumuz ‘2023 İstanbul Vizyonu’ çizgisi takip edilirse; sorunlarla boğuşan değil, dünya ile yarışan bir İstanbul’un inşası başarılır.

Saygılarımızla kamuoyunun dikkatlerine sunarız.

Ali Müfit GÜRTUNA