Çiçeği burnunda Kültür-Sanat şefim Erkan Aktuğ arayıp “Steve McCurry röportajı ellerinden öper” deyince ben de “İlk günleri kırmayayım” deyip yola koyuldum. Erkan’ın talebindeki “Fotoğrafçıyı fotoğrafçıya kırdırayım” altmetni de aklımdan geçmedi değil, ki bilir benim belgesel fotoğraftan ne kadar hazzetmediği mi?
İlk kez İstanbul’da görücüye çıkan sergi için Türkiye’de bulunan Steve McCurry’nin işlerine diyecek laf yok, fotoğrafın tarihinde yerini almış zaten. Ama üzerine bir de aksi olmayan bu yaşlarda bir fotoğrafçıyla karşılaşınca mutlu oldum. Kısa röportajın kârı da bu oldu benim için. Bu arada söylemeden geçmeyeyim meşhur fotoğraf ‘Afgan Kızı’nı’ sormadan röportajı bitirdiğim için bir de tebrik aldım kendisinden.
Bugüne kadar kaç makara Kodachrome kullanmışsınızdır?
Makara olarak sayısını bilmiyorum ama, yaklaşık 1 milyon civarında fotoğraf karesi var arşivimde.
Son 36 kareyi çekmeden önce bir konsept ile mi hareket ettiniz, yoksa gelişigüzel çekimler mi yaptınız?
İlk başta şunu düşündüm. Kodachrome nasıl ikon olmuş bir marka ve aynı zamanda son yıllarda ortadan kaybolan bir filmdi. Aklımda bu iki kavram vardı. İkon olmuş ve kaybolmaya yüz tutmuş figürler. Bu iki noktadan hareketle; New York için ikon olmuş Robert De Niro’yu ya da Hindistan için ikon olmuş Amitabh Bachchan’ı çektim. Yine Hindistan’da kaybolmak üzere olan bir kabilenin reisini çektim. Sonlara doğru vaktim azaldığı için bu konsepte sadık kalamadım. Elimde çekmem gereken kareler vardı ve New York sokaklarında gelişigüzel çekimler yaptım. Sokak fotografçılığı ile son karelerimi bitirdim.
Kodak firması memnun muydu son 36 karenin sonuçlarından?
Elbette… ( Gülüyor)
Günümüzde telif haklarının geldiği noktayı düşünürsek, artık eskisine oranla belgesel fotoğrafçılıkta üretim yapmak zorlaştı mı?
Ciddi anlamda fotoğraf çekmeye başladığım zamanlarda da bu durum önemliydi zaten. Mesela ‘Afgan Kızı’ fotoğrafı için izin almıştık. Bazen para ödüyorum çektiğim kişilere, bazen ödemiyorum.
Fotoğrafçılığınızın tarihine baktığımızda sürekli seyahat ettiğiniz görülüyor. Bu durum özel hayatınızı etkilemiyor mu?
Herkesin hayatta farklı motivasyonları, düşleri, idealleri var. Kendime göre doğru hayatın bu olduğuna inandım ve böyle yaşamayı tercih ettim. 1970’ten bu yana böyle yaşıyorum. Tabi kii benim de arkadaşlarım, ailem var. Ama seyahat halinde olmaktan dolayı çok mutlu hissediyorum. Farklılık güzel bir şeydir. Bu da benim hayatım.
Fotoğraf çekmeye başladığımın ilk yıllarında sadece film kullanmışımdır. Dijital teknolojiyle birlikte haliyle film kullanmayı bıraktım. Bu sebeple Kodachrome bana çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Peki sizin için Kodakchrome’u bu kadar önemli kılın şey, sağladığı artılar nelerdi?
Aslında şimdi artık dijital fotoğrafçılık var. İmkanlarınız çok daha fazla. Dün Sultanahmet’te çekim yapıyordum. Kapalı bir alana girdim. Orada Kodachrome filmi kullanarak çekim yapmam asla mümkün olmazdı, dijital teknolojiyle gayet rahat çekimler yapabildim. Şöyle de bir durum var ki; Kodachrome filminin kullanılabileceği en iyi koşullarda her zaman dijital teknolojiden daha iyi sonuçlar alırsınız. Kullanabileceğiniz aralık her ne kadar kısıtlı olsada.
Kaç yıldır dijital fotoğraf makinesi kullanıyorsunuz?
2004’ten bu yana kullanıyorum. İki adet dijital makinem var hatta.
Son olarak bilgisayar ortamında fotoğraflara müdahalelerde bulunuyor musunuz? İşlemleri siz mi yoksa ekibiniz mi yapıyor?
Bir ekibim var, stüdyom var. Tabii ki teknolojinin verdiği imkanları kullanıyorum. Bence herkes yapmalı. Milyonda bir vardır belki yapmıyordur ama bence müdahale etmemek saçmalık.
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...