DTP kapatılırsa ‘ılımlı Kürtler’ tasfiye olur.
Mehmet Baki'nin haberi
Demokratik Toplum Partisi (DTP) hakkında açılan kapatma davasında artık sona gelindi. Geçen hafta DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün sözlü savunma yapmasıyla taraflar, son kozlarını oynamış oldu. Şimdi raportör, hem iddianameyi hem de savunmayı değerlendiren bir rapor hazırlayacak. Ardından Anayasa Mahkemesi, esasa ilişkin kararını verecek. Ancak bu kararın en az bir ay sonra çıkması bekleniyor. Peki, Yüksek Mahkeme’ye son sözlerini söyleyen DTP’liler nasıl bir karar bekliyor?
Bugünlerde seçmenleriyle buluşan DTP’lilerde hem bir umut hem de bir endişe hâkim. Partinin ılımlı kanadı kapatılmayacakları inancında. Onları umutlandıran şey ise AK Parti’nin kapatılmaması. “Devlet, AK Parti’yi kapatmadı, bizi de kapatmaz.” sözleri bu kanaati açıkça ortaya koyuyor. Destek gördükleri bölgelerdeki seçmenlerde de benzer bir hava var.
Ancak partinin şahin kanadında farklı bir hava esiyor. Onları partinin kapanmama ihtimali korkutuyor. Zira partinin kapatılması, özellikle çatışma siyasetinden beslenen DTP’liler için bir fırsat gibi görülüyor. Çünkü ‘Kürtler Meclis’ten dışlandı. Bugüne kadar kurduğumuz bütün partileri kapattılar’ propagandası için imkân bulacaklar. Bejan Matur, Zaman Gazetesi’ndeki yazısında bu tehlikeye dikkat çekerek önemli bir tespitte bulundu: “DTP’nin kapatılmaması Kürt siyasetinde demokratik eğilimleri güçlendirir. Böylesi bir karardan Kürt siyaseti güç kazanır. Parti kapanırsa DTP’nin ılımlı kanadı tasfiye olur. Kapatma kararı şiddeti bitirmediği gibi Kürt siyasetindeki ılımlı kanadın da tasfiye olmasına yol açar. Anayasa Mahkemesi’nin tüm bunları göz önünde bulundurması ve Ahmet Türk’ün siyasete ve kamuoyuna verdiği mesajı doğru algılaması gerekiyor.” Peki, Ahmet Türk sözlü savunmasında nasıl bir mesaj verdi?
ANAYASALARIN KÜRTLERE BAKIŞINI ANLATARAK DTP’Yİ SAVUNDU
DTP Genel Başkanı Türk, savunmasını partinin kapatılması durumunda şiddetin artacağı tezi üzerine kurdu. Mahkeme heyetine HAK-PAR ve AK Parti kararlarını hatırlatması, ‘Bizim de önümüzü açın’ mesajıydı. PKK ile bağlantıları olmadığını anlatırken Venedik Kriterleri’ne atıfta bulundu. Bu kriterlere göre, siyasi partilerin ancak şiddeti savunma ve politik bir araç olarak kullanma durumunda kapatılabileceğini hatırlattı. Her ne kadar Emine Ayna gibi isimler zaman zaman şiddeti savunan söylemlerde bulunsa da Ahmet Türk ve ılımlı DTP’liler kapatma kararının demokratik çözüm çabalarını tasfiye edeceğine inanıyor.
54 sayfalık savunmanın en dikkat çekici bölümleri, 1876 tarihli Kanun-i Esasi’den günümüze kadar çıkarılan bütün anayasadaki yasaklar ve Kürtlere verilen haklarla ilgili değerlendirmeler. Partinin hukuk komisyonu başkanı Bengi Yıldız ve diğer partili hukukçular tarafından hazırlanan bu bölümde 1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin, 1921, 1924, 1961, 1982 anayasalarının Kürtlere bakışı irdeleniyor. Ahmet Türk, 1924 Anayasası ile birlikte Kürtlere yönelik bir inkâr ve asimilasyon sürecinin başladığını iddia ediyor. Bütün anayasaları sıralayıp kıyaslayarak Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının anayasal bir çerçeveye alınmasını istiyor. Partilerinin kapatılması durumunda sivil siyasetin değil şiddet ve çatışmanın yükseleceği tehlikesine dikkat çekerek şu mesajı veriyor: “DTP, Türkiye’de başta Kürt sorunu olmak üzere temel bütün sorunların kalıcı çözümüne dönük önemli bir role ve misyona sahiptir. Bu rolümüzü oynayabileceğimiz zeminler dahi yaratılmadan partimizin kapatılması büyük bir talihsizlik olacaktır. Özellikle Meclis’e girdiğimiz günden bu yana diyalog kanallarını zorlayarak akan kanı durdurmaya çalışan olağanüstü insani çabamızın görmezden gelinmesi, Türkiye’ye kazandırmak yerine maalesef ki kaybettirmiştir. Birlikte yaşamın mümkün olduğu, kardeşçe kucaklaşmanın hepimizin ortak özlemi olduğu, daha demokratik bir cumhuriyetin hepimizin hakkı olduğu inancını güçlü bir şekilde savunan partimiz, Türkiye demokrasisi açısından büyük bir şanstır. Bu şansın heba edilmeyeceğini, Türkiye’de farklı düşünen ve farklı yaşayanların da demokratik sistem içerisinde yerlerinin olduğunu gösteren, aydınlık bir geleceğe hizmet edecek bir karar alacağınıza yürekten inanıyorum.” Peki, DTP kapatılırsa ne olur? Bölgede nasıl bir siyasi denge oluşur?
Avukat Ömer Serdar Kaplan, yıllardır siyaseti Diyarbakır’dan takip ediyor. Kürt siyasetinin nasıl başladığını ve nereye gittiğini en iyi bilenlerden. Ayrıca bir hukukçu olarak partilerin kapatılması ve demokrasi konularında çalışmaları var. Kaplan, partilerin kapatılmasını zorlaştıracak yasal düzenlemenin bir an önce yapılması gerektiğini düşünüyor. Ona göre, AK Parti’nin kapatılmaması, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki seçmenini değil aynı zamanda DTP’lileri de memnun etti. Çünkü bu karardan sonra DTP’liler, ‘bizim partimiz de kapatılmaz’ ümidini taşımaya başladı. Kaplan DTP’nin kapatılması durumunda kaybedenin AK Parti olacağını iddia ediyor. Sebebini ise şöyle açıklıyor: “Çünkü, bölgede siyaset yapma ve üretme noktasında çok ciddi zorluklarla karşılaşacak. Bence AK Parti siyaseti kilitlenir. Bu durumu (Mahkemenin AK Parti’yi kapatmama, DTP’yi ise kapatma durumunu) tabanına anlatamaz. O zaman bölgede siyaset tamamen DTP’ye kayar. ‘AK Parti oy alamaz’ demiyorum; ama oyları ciddi oranda düşer.” Peki, bunu bölgede destek gördüğü tabanına neden anlatamaz? Kaplan’a göre, DTP’nin eline önemli argümanlar geçecek ve bunlar AK Parti aleyhinde kullanılacak. Örneğin ‘sistem ile uzlaşarak kendisini kapattırmadı ama DTP’yi kapattırdı’ gibi söylemler iktidar partisini yıpratmak için kullanılabilir.
Kaplan’a göre partilerin kapatılmasını zorlaştıracak bir düzenleme daha önce yapılmalıydı. Bu konuda geç bile kalındı. Özellikle AK Parti’ye dava açıldığı dönemde bu değişiklik gündeme getirilmeliydi. Ancak AK Parti, lokal bir anayasa değişikliği yapmanın zorluklarını gördü. Sadece DTP bu konuda iktidar partisine destek veriyordu ve bu da anayasa değişikliği için yeterli değildi. Ayrıca partilerin kapatılmaması için gerçekleşecek bir AK Parti-DTP ittifakı tabanda tepkiye sebep olabilirdi. Peki, bundan sonra ne yapılmalı? Kaplan’a göre, iktidar partisi, DTP’nin kapatılıp kapatılmadığına bakmaksızın kendi kafasının üzerinde sallanan ‘vesayetçi demokrasi kılıcı’nı kaldırmak zorunda. Yamalı bohçaya dönen 1982 Anayasası’nda sürekli küçük değişiklikler yaparak bu sorunlar çözülemez. Bunun gerekçesini ise şöyle özetliyor Kaplan: “Bundan sonra Anayasa Mahkemesi’nin kabullenmediği (Meclis istediği kadar uzlaşsın) hiçbir anayasa değişikliğini yapmak mümkün görünmüyor. Yani her önüne giden şeyi istediği zaman laikliğe, istediği zaman hukuk devletine, sosyal devlete aykırı bularak çok rahat esastan görüşüp anayasa değişikliklerini iptal edebilir. Böyle bir pozisyondadır ve bu imkânı kendi eliyle oluşturdu.” Kaplan bu çıkmazdan kurtulmanın yolunun rafa kaldırılan anayasanın tekrar gündeme getirilmesi olduğunu söylüyor. Hatta Meclis bunu yapamıyorsa erken seçime gidilmeli.
DEMOKRATİK İMKÂN OLURSA DTP SİYASETİ TIKANIR
Kapatılan Refah Partisi’nin Bingöl Milletvekili Mahmut Sönmez ise ilk defa Kürt orijinli bir partinin kapatılmadığına (HAK-PAR) dikkat çekiyor. Bu durumda DTP’nin de kapatılmayacağına inanıyor. Ona göre, demokratik imkânların sunulmasıyla DTP siyaseti tıkanır. Yani DTP kapatılmazsa siyaset üretme noktasında daha zor durumda kalır. Bunun nedenini şöyle izah ediyor Sönmez: “Silahlı mücadelenin ve buna destek verenlerin en büyük gerekçesi neydi? Demokratik mücadele imkânı verilmediği için dağa çıktıklarını söylüyorlar. Siz onlara demokratik imkânlar verirseniz o zaman ellerinde silah kalmayacak.”
Şeyh Said ailesinden ve Kürt siyasetini yakından takip eden Avukat Muhammed Akar, partileri kapatılmaktan kurtaracak formülün yeni bir anayasa olacağı görüşünde. Ona göre, demokrasinin önünde yıllardır sorun olarak görülen engeller ancak bu şekilde kaldırılabilir. Çünkü 26 yıldır uygulanan 12 Eylül rejiminin anayasası yamalı bohçaya dönmüş. Siyasi partileri kapatma ayıbı da bu şekilde ortadan kalkabilir. Dolayısıyla AK Parti, sadece kendine demokrat olmadığını, demokratikleşmeyi toplumun her kesimi için istediğini göstermeli. Akar’a göre, DTP kapatılırsa bölge halkı bu durumu farklı bir şekilde okur. AK Parti de bu durumdan sorumlu tutulabilir. Çünkü 2002 yılından sonra bölge halkı Kürt sorununun çözüm yerinin Meclis olduğunu görmeye başladı. Bu önemli bir aşamaydı. Fakat arkasından bölgenin yüzde 90’ını temsil eden üç partinin (AK Parti-DTP ve HAK-PAR) kapatılma ile karşı karşıya kalması halkta ümitsizlik meydana getirmişti. Yani hem siyasi temsil açısından sorunlara yol açacaktı hem de bölge halkını ümitsizliğe sevk edecekti. Ayrıca devlete güvensizliği de getiriyordu bu durum. Zaten devlet ile yüzde yüz barışık olmayan bölge insanının bir de oy verdiği partilerin kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalması ciddi bir sorundu. Ancak önce HAK-PAR ardından AK Parti’nin kapatılmaması ile yeni bir güven süreci başladı. Bu süreç DTP kapatılmayarak daha da pekiştirilebilir.
DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARI EN ÇOK KÜRTLERİ MEMNUN EDİYOR
Kapatılmaktan kurtulan HAK-PAR’ın Genel Başkan Yardımcısı Mazhar Zümrüt ise parti kapatma ayıbının artık bitmesi gerektiğini söylüyor. O da bu yanlışın yeni bir anayasa ile düzeltilebileceğini düşünüyor. Bölge halkının demokrasiye susadığını kaydeden Zümrüt, demokratikleşme için atılan her adımın en çok Kürtleri memnun ettiğini ifade ediyor. HAK-PAR ve AK Parti’nin kapatılmama kararının bölgede çok olumlu karşılandığını dile getiriyor. Demokrasi açısından her olumlu adımı sonuna kadar desteklediklerini belirten Mazhar Zümrüt, Türkiye’nin önünde iki seçeneğin olduğunu söylüyor: “Ya dünya milletleri ile biraraya gelecek, medeni kanunlarla yaşayacağız. Ya da kendi hâlimizde kalıp bir dönemin Irak’ı, Suriye’si ve Afganistan’ı gibi olacağız.”
Bugün parti kapısına kilit vurma tehlikesini ve bunun ne gibi sonuçlar doğuracağını en iyi iktidar partisi biliyor. Yaşadığı tecrübe ona önümüzdeki dönemde hangi adımları atması gerektiği mesajını da veriyor aslında. Her ne kadar CHP parti kapatmanın zorlaştırılmasını öngören anayasa değişikliğine soğuk bakıyorsa da MHP ve DTP bu konuda iktidar partisine kapıyı açık bırakmış durumda. DTP hakkındaki kapatma davası bitmeden bu değişikliğin yapılması çok düşük bir ihtimal. Ancak DTP’nin kapatılması durumunda kazanan ‘çatışma siyasetinden beslenenler’ olacak. Meclis açılışında ‘Kürtçe konuşma yapılacağı’ gibi siyasetin alanını kısır polemiklere çekmeye çalışan anlayışın da bu tip gerginlikler yerine, makul yöntemlerle, uzlaşmacı tavır izlemesi gerekiyor. Önümüzdeki bir ay, Demokratik Toplum Partisi için olduğu kadar Güneydoğu Anadolu’nun siyasi geleceği için de belirleyici olacak.
(aksiyon)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...