E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

BUSH SUUDİLER'DEN NE İSTİYOR? 

8 yıllık iktidarının son yılında Ortadoğu turuna çıkan ABD Başkanı Bush'un ziyareti her kesimden eleştiriler alıyor.

16.01.2008 - 23:44
BUSH SUUDİLER DEN NE İSTİYOR?

Süreyya Seyyahoğlu / Dünya Bülteni

Washington

ABD Başkanı George W. Bush yıllar sonra yaptığı Ortadoğu gezisinde kimseye yaranamadı. Bu çapta gezilerin aylar öncesinden planlandığı, nelerin konuşulacağı, nelerin ele alınacağı aylar öncesinden planlandığı halde Bush'un son gezisi biraz ani olarak ortaya çıktı.

ÖZGÜRLÜK AJANDASI TERKEDİLİYOR

Son bir yıldır Irak'ta ABD lehine yaşanan gelişmeler, Bush yönetiminde kerhen de olsa bir eksen kaymasına yolaçarak, dış politikada Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın liderliğinde gerçekçi bir alana doğru kaymıştı. Gerçekçilik uluslarası ilişkilerde başka anlamlar taşısa da konu ABD'nin Ortadoğu politikası olduğunda bunun tam karşılığı, ABD yanlısı ama halkına düşman rejimlerin desteklenmesidir. Bush'un önceki yeni-muhafazakar siyaseti ise ABD yanlısı ama mümkün olduğunca demokratik yönetimlerle çalışmak, müttefik rejimleri de mümkün olduğunca "özgürleştirmek" şeklindeydi. Bu siyasete "freedom agenda" ya da "özgürlük ajandası" diyen Bush yönetimi son bir yıldır özgürlük ajandasını fiiliyatta kısmen terketmiş, mümkün olduğu kadar eski ortaklarına yönelmeye başlamıştı.

ASIL GÜNDEM YENİ ORTADOĞU

Bush'un son ziyaretine bu eksen değişikliği çerçevesinde bakmak gerekir. Zira artık Ortadoğu'ya özgürlük ihracı değil, ABD karşıtı yönetimlerin en kısa zamanda tasfiye edilmesi öncelik kazanmıştır. Bu çerçevede başta İran, Hamas, Hizbullah ve Suriye olmak üzere tasfiye planının uygulanmaya konduğu aşikar. ABD'nin bu eksen değişikliği bölgedeki tüm pozisyonları darmadağın ettiği gibi eski oyunları da tamamen değiştirdi. Bu çerçevede hızla işe koyulan ABD yönetimi ilk iş olarak içeride rüştünü ispat etmeye koyuldu. Eylül'ün ilk yarısında Irak'taki ABD kayıplarının azalması ve Kongre'den onay alınması Bush yönetiminin önünü açtı. Ardından gelen ilk hamle ise Körfez ülkeleri başta olmak üzere, bölge ülkelerine silah satışı -İsrail lobisinin kısmi itirazlarına rağmen-, ve nükleer teknoloji transferi müzakereleri Kongre'de kabul edildi. Bunun hemen ardından ise Annapolis zirvesi ve İran-Hamas çizgisinin tasfiyesinin öne çıkması, Suriye'nin ise mümkünse ABD tarafına çekilmesi, değilse tarafsız hale getirilmesi, dolayısıyla Hizbullah'ın da bir şekilde tasfiyesine yol açacak gelişmeleri hazırlamaktı.

YENİ PLAN: SİYASET DEĞİL TEOLOJİ

Bush'un son seyahatini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bush'un gündemi basitçe Ortadoğu barış süreci ya da benzeri bir arayış değil, bir şekilde Ortadoğu'da tehdit altına giren varlığını devam ettirmeyi garanti altına almaya yarayacak tedbirleri almaktır. Bunun en başında ise İran karşısında Sünni hilali oluşturmak, gerekirse kullanılmak üzere bir de karşıt bir Şii hilali oluşturmak. Müslümanların tarihinde yeri olmayan mezhep çatışmalarıyla, Müslümanların enerjisini ve dikkatini dağıtmak, uzun yıllar sürecek köklü çatışmalara zemin hazırlamak. Daha veciz bir şekilde ifade etmek gerekirse, Ortadoğu'daki karşıtlıkları siyasi zeminden teolojik zemine kaydırmaktır. Nasıl bugün 150 yıllık İngiliz müdahalesi Hindistan'da hala temel fay hatlarını oluşturuyorsa, kapatılamaz fay hatları oluşturarak uzun vadeye yayılmış çatışmalar oluşturmaktır.

NEDEN KONU FİLİSTİN İSRAİL DEĞİL?

Bu çerçeve ihmal edilerek yapılan hiçbir temas anlamlandırılmaz. Ancak bu çerçeve içinde bir kaç detaya kısaca göz atmak gerekirse:

Bush İsrail'in 60. Yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere Mayıs ayında yeniden İsrail'e yeniden gidecek. O halde İsrail'le ilgili sembolik anlamı olsa da 8 yılda bir kere bile gitmediği bölgeye 6 ayda iki kere gelecek olan Bush'un en azından bu ziyarette Filistin-İsrail konusunda bir talebi olduğunu düşünmek yanıltıcı olur.

Annapolis zirvesinde taraflarla biraraya gelen Bush, bu ziyaretinde Filistin ve İsrail tarafıyla üçlü bir görüşme yapmadı.

Bush yönetimi ne İsrail tarafına ne de Filistin tarafına yeni hiçbirşey önermedi. İsrail açısından gaf olarak algılanan iki vakıa dışında kayda değer hiçbirşey yapmadı. (İlki Olmert'i överek koalisyon ortaklarını kızdırmasıydı, ikincisi ise kendi konvoyunun kontrol noktasından rahat geçtiğini ancak sıradan insanların bu kadar kolay geçemeyeceğini sandığı şeklindeki şakasıydı.)

Mısır görüşmelerinin detayları basına yansımadı. Asıl konu Annapolis ya da İsrail-Filistin olsaydı, bu konu Mısır'dan önce gündeme gelirdi.

Asıl konu İsrail-Filistin olsa siyasi irade yoksunu irili ufaklı Körfez ülkeleri ile görüşmeye gerek kalmazdı.

ABD'DE SUUD KAYGISI

Asıl konunun ne olduğu önümüzdeki günlerde açığa kavuşacak olsa da Bush'un Suudi yönetiminden talepleri biraz şekillenmiş durumda. Bu listede ilk anda akla başlıklar ise şöyle:

Suudiler'in İran karşıtı Sünni hilaline, gerekirse silahlı, destek vermeleri,

Suudiler'e satılacak olan 20 milyar dolarlık silah anlaşmasının gerekirse genişletilebilmesine olanak sağlamak. Bu yolla hem güvenlik açısından Suudiler'i bağlamak, hem de artan petrol fiyatlarıyla ciddi artış gösteren Suud sermayesini yeninde ABD içi silah endüstrisine yönlendirmek,

Son günlerde ABD'nin isteğinin hilafına gerşekleşen İran-Suud yakınlaşması konusunda Suud'u kaybetmemeye çalışmak,

Pakistan'da Benazir Butto'nun ölümünden sonra en büyük siyasi aktör haline gelen ABD'nin güvenmediği Suudiler'e oldukça yakın Navaz Şerif konusunda Suudiler'den garanti almak,

Filistin'de Hamas'ın tasfiyesine değil, Mekke görüşmesiyle Hamas-El-Fetih yakınlaşmasına oynayan Suudiler'e yakından izlendiklerini hissettirmek,

Baba Bush'un en yakın dostlarından Suudi Arabistan'ın uzun yıllar Washington büyükelçiliği'ni yapan ve çoğu zaman Suudi Devleti'ni atlayarak devlet adına söz veren Amerikan muhibbi Prens Bandar bin Sultan'ın tasfiyesiyle ciddi bir haber ve siyaset kaynağını yitiren ABD'nin bu konudaki kaygılarının izale edilmesi,

ABD'deki ekonomik kriz neticesinde batma noktasına gelen Citibank gibi devasa finansal aktörlere ortak olarak, bu şirketleri batmaktan kurtaran başta Suudi sermayesi olmak üzere Körfez sermayesinin ekonomik varlığını siyasi etkiye dönüştürmesinin önüne geçmek,

Dünyada yükselen petrol fiyatları konusunda başta Suudiler olmak üzere diğer Körfez ülkelerinden petrol fiyatlarının düşürülmesini ya da en azından sabitlenmesini istemek,

Elbette ABD'nin isteklerinin bunlar olması hepsinin alınacağı anlamına gelmiyor. Aksine 7 yıldan sonra ABD Başkanı'nı Ortadoğu'ya seyahate mecbur edecek kadar önemli son gelişmeler ABD başkentinde ciddi kaygılara yolaçıyor. Suudiler artık ne finans, ne dipilomasi, ne de askeri çevrelerde "çantada keklik" olarak görülemiyor. Kendi hesabına oyuna başlayacak, teolojik gerilikleri terkederek yeni oynamaya başladığı siyasi rolü devam ettirebilecek bir Suudi Arabistan bölgedeki dengeleri alt üst edebilecek bir aktör olabilir. Tam da bu nedenle herhang bir İslam ülkesi ile ilgili silah satışını engellemek için elinden gelen herşeyi yapan İsrail Lobisi'nin, Suudiler'e silah satışında uydu sistemlerinin yeralmasına dahi itiraz etmeyeceklerini hemen açıklaması rastlantı değil. Bu gezinin asıl amacı böylesi bir Suudi Arabistan'ın daha baştan önünü kesmek.

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Türköne Konuşuyor: Eşimle Aram Kötü Olursa, Ak Parti'ye Muhalefet Ediyorum… MİT İşe Yaramaz, İlhan Selçuk Faşist, Çatlı Arkadaşımdı... Türkeş Bana Komünist Derdi…
Zaman’dan başka gazetede yazmam… Çok yakında medya savaşı çıkacak… Milliyetçilik ...
Cem Uzan Turktime'a Konuştu: Beni Kesebilirsin, Öldüerbilirsin ama Bana İnananlara İhanet Ettiremezsin!!!
Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan Türk Basınında evinin kapılarını ilk ...
MENDERES TURKTİME'A KONUŞTU! : “AĞAR, DEMOKRASİNİN YANINDAN BİLE GEÇMEMİŞTİR!”
Sağ siyasetin patent sahibi ve DP’nin biyolojik ve siyasi varisi Aydın ...
 
BAŞÖRTÜSÜ ÖZ DEĞİL, SEMBOLDÜR!
(TURKTİME-ERSİN TOKGÖZ) 5 bini aşkın üyesi ile Türkiye’nin ...
Emin Çölaşan Turktime'a Konuştu
(ÖZEL-TURKTİME) Türk basının usta kalemi, Hürriyet Gazetesi yazarı Emin ...
RİCE,TALABANİ VE BARZANİ İLE BİR ARAYA GELDİ
Irak’ın başkenti Bağdat’a beklenmedik bir ziyaret gerçekleştiren ABD Dışişleri ...
 
SİYASET BİLİMCİLERDEN ‘SİYASİ SİMGE’ YORUMU
Başbakan Erdoğan’ın Medeniyetler İttifakı Forum Toplantısı için gittiği ...
HRANT DİNK SUİKASTİ MECLİS'TE
TBMM Genel gündem dışı konuşmalara cevap veren İçişleri Bakanı Atalay, ...
YARGITAY'DAN TÖRE GİBİ KARAR!
Yargıtay, 20 yaşından itibaren 3 yıl birlikte yaşadığı kişiye, kendisiyle ...
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
fenerbahçe
Gaziantepspor
Güney Kore
Sağlık
Jose Mourinho
İsveç
İlker İnanoğlu
BBP
voleybol