Bunun böyle olacağı belliydi... Değerli Baykal’ın ‘açılım’ sadedinde söylediklerinin, sırf söylenmiş olmak için söylendiği, bunun pratik bir karşılığının olmadığı/olmayacağı belliydi.
Hayır, ‘söylediklerinin arkasında durmadı’ demiyorum.
Ne kadar durduğunu ayrıca göreceğiz.
Neyi niçin söylediğini bilmediğini anlatmaya çalışıyorum.
Hakikaten bilmiyor.
Mesela, heyecana kapılıp, ‘Çatışma her şeyi çözmüyor. Bölgeye yönelik Kürtçe de dahil radyo, TV yayını yapalım. Kürt ve Arap gençlerini üniversitelerimizde eğitelim. Bölgeye su verelim, ticareti geliştirelim...’ diyen ve bol aferin alan Baykal (benden de aferin), sırf siyaset öyle gerektirdiği için, rakip parti genel başkanının bir tarihlerde terör örgütü PKK ile Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler Partisi arasında paralellik kurduğunu iddia edebiliyor.
Rakip parti, bildiğiniz gibi, şu anda iktidarda bulunuyor.
Genel başkanı da, ‘Başbakan’ sıfatı taşıyor.
Başbakan böyle bir paralellik kurmuş mudur?
Bilmiyorum.
Hatırlamıyorum da.
Zaten partinin ileri gelenleri, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, arşiv kayıtlarının bu iddiayı yalanladığını söylüyor.
Kaldı ki, doğru da olabilir.
Bir siyasetçi, çıkıp, terör örgütüyle Bulgaristan’daki Hak ve Özgürlükler Partisi arasında paralellik kurabilir ve buradan bölgeye ilişkin ‘yeni bir siyaset’ türetebilir.
Olamaz mı?
Biz her şeyi olgunca, medeni çerçevede tartışan bir ülke değil miyiz?
Öyle olduğumuzu iddia etmiyor muyuz?
Pekala, kırılma noktalarında, işimize gelmeyen hususları da tartışmalıyız, tartışabilmeliyiz.
Bana sorarsanız, PKK ile Hak ve Özgürlükler Partisi arasında paralellik bulunmuyor.
Bırakın PKK’yı, meşru siyasete yöneldiğini iddia eden DTP’yle Hak ve Özgürlükler Partisi arasında da bir paralellik bulunmuror.
Çünkü, Hak ve Özgürlükler Partisi’ni ortaya çıkaran saiklerle (Bulgaristan’ın komünizmle yönetildiği dönemlerde, Müslüman Türk unsurlar hem kaba bir asimilasyon programına tabi tutulmuş, hem de soykırım tehdidiyle karşı karşıya bırakılmışlardı), DTP’yi ortaya çıkaran saikler farklıdır.
Üstelik, Bulgaristan’da Müslüman Türk unsurlara yönelik baskılar, meşruiyetini, biraz da Slav ırkçılığına bulanmış ‘Ortodoks yaklaşımı’ndan alıyordu. Din temelli bir baskıydı yani...
Hulasa...
Bulgaristan ve Türkiye’deki durumlar aynı değildir.
Biri elmaysa, diğeri armuttur.
Bu paralelliğin, Kürtler tarafından da kurulduğunu sanmıyorum.
DTP’nin ‘şahin’ kanadı farklı düşünebilir, ama bu partiye oy vermiş sağduyulu çoğunluk, Kürtlerin ‘asli unsur’ olduğunda müttefik.
En azından, ‘din’ temelli bir beraberlik var ve bizim gibi henüz üçüncü dünya alışkanlıklarından kurtulamamış ülkelerde son derece ‘belirleyici bir payda’ bu.
İsteriz ki, Baykal’ın açılım politikaları, ‘tartışma kültürü’ ve ‘tartışma kalemleri’ni de içersin.
Dahası, canımız ciğerimiz laikliğimizi, her şeyimiz olan Cumhuriyetimizi de tartışmalıyız, tartışabilmeliyiz.
Bunları tartışamazsak, işte o zaman ‘Hak ve Özgürlükler Partisi’ni ortaya çıkaran Bulgaristan’ın eski haline benzeriz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...