Murat Belge/Radikal
Demokratın demokratlığıAKP'nin kapatılması için Yargıtay Başsavcısı'nın başlattığı dava, benim gözümde siyasetin hukuku araçsallaştırmasının göz çıkaran bir örneği olarak, büyük bir facia.
Ergenekon bağlamında bazı çarpıcı kişilerin gözaltına alınması da, hiç şüphe yok, bu girişime bir karşı-atak. Birilerinin 'Haşa!' çabalarına rağmen, iki olay arasındaki bağlantı da besbelli. Böyle olaylarda, pek fazla yazılı belge bulmak zordur, ama şu aşamada Başsavcı'nın iddianamesinden bazı bölümlerin İP ve yanındaki kurum ya da kişilerde bulunması epey anlamlı. Yargıtay krokileri falan dehşet verici ama bu aşamada ileri geri konuşmaktan sakınmak gerek.
Bu olayların bağlantısından, AKP'ye (aslında her türlü demokratikleşmeye, geleneksel merkezin iktidar kaybına) karşı kurulan cephenin dibinde yatan ürkütücü komplolardan hiçbir şüphem yok. Böyle olduğu için de, ta 60'lardan bu yana, bu bürokratik iktidarın sahiplerini ve yardakçılarını bu toplumun önündeki en büyük engel olarak gördüm ve onlarla mücadele ettim.
Ama şimdi gelelim AKP'ye. 2002'den beri devam eden bu kıran kırana mücadelede AKP'nin hakkını vermeye çalıştım. 'Hakkı verilir' olamayan durumlarda da, söyleyeceğimi söyledim. Bazı şeylerin daha vurgulanarak söylenmesinde yarar var gene de.
Başkaları da yazdı ya, o talihsiz 'Ankara kriterleri' sözü bunların başında geliyor. İşte, şu anda, 'Ankara kriterleri' yürürlükte ve AKP'nin bu 'kriter'lerin kurt kapanından çıkıp çıkamayacağı belli değil.
Siyaset mekanizmalarının tamamen dışındayım, bilgilerim yeterli olmayabilir, ama hükümetin AB konusunu alabildiğine savsakladığına dair izlenimimde yalnız olmadığımı biliyorum. Böyle olmasında duygusal denebilecek gerekçelerin (eğer 'popülist' olanları değilse) etkili olduğu kuşkusunu da taşıyorum.
Avrupa'da bizi istemeyenlerin olması bir veri. Nedenlerini burada tartışmanın âlemi yok, ama birçok haklı neden de sayabilirler. Şu Hrant Dink veya Santoro veya Malatya sefaletleriyle mi çalıyoruz elâlemin kapısını? Bizi istemeyenlerin daha ortada olanları da etkilemesi doğal. Bu işlere 'Ben onu hiç tanımayrum' üslubuyla girilmez.
Avrupa'yı savsaklayarak varacağınız yer burasıdır.
Başörtüsü sorunu benim de sorunum.
'Ne vardı bunu gündeme getirecek?' diyenlerden değilim. Ama, 'Bu memlekette özgürlük kısıtlaması denince yalnız başörtüsü sorunu mu vardı?' diyenlerdenim (Başı örtülü bir grup genç kadının da aynı şeyleri dile getirmeleri çok güzeldi).
'Sivil Anayasa' deyip gerilemek, '301' konusunda çark edip ortalık yerde 'başörtüsü'nden başka bir şey bırakmamak... Bunlar, birilerine çok da 'zekice' taktikler gibi görünmüş olabilir. Ama sonuçlara bakınca, çok da zekice olmadıkları besbelli. Demokrasiyi savunacaksanız, onu bir bütün olarak savunacaksınız; bunu yapmak için önce doğrudan kendi sorununuz olarak görmediğiniz sorunları sahipleneceksiniz. Güçlendiğinizi hissettiğiniz anda, 'kendinizin' diye görmediğiniz sorunları, düşünceleri vb. en başta atıp kurtulacağınız bir 'safra' gibi değerlendireceksiniz, yaptığınız işlere 'demokrasi mücadelesi' demeyin.
'Demokrasi mücadelesi yapıyorum' diyenlere gerek, bunları anlamak ve kavramak. Ötekilerin derdi demokrasinin ne olduğunu bilmemek değil, bundan nefret etmek. Onun için onlara söylenecek laf da yok. 'Demokrasi istiyorum' diyenlerin donanımsızlığı, asıl acıklı sorun.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...