Ersin Tokgöz'ün Anayurt Gazetesi’ndeki köşesinden…
Mehmet Ağar “Dağdan inin, gelin düz ovada siyaset yapın” diyince yıllar öncesinin DEP tecrübesini anımsayıp endişelenmiştik. Öyle ya; siyasete davet iyi de, pek de hoş olmuyordu ipini koparanın siyaset sahnesinde boy göstermesi, Meclis koridorlarında arz-ı endam etmeleri.
Ama neyse ki dağdakilerin düz ovada mesken tutan ağababaları işlerini nasıl göreceğini bildikleri ve düz ovadaki siyasetlerini dağdaki varlıklarıyla nasıl bir tehdide ve- istenmese de- kabul edilen bir güce dönüştürdüklerinin farkında oldukları için bu öneri polemik için konu arayan ahkam kesicilerin “derin” analizlerinden öte bir teveccüh görmedi. Ağababalar düz ovada, ağababaları besleyen ve onlardan beslenen it kopuk takımı dağda bildikleri gibi devam edeceklerdi, ettiler.
Ve fakat;
Ne Ağar’dan ne de “açılımcığından” habersiz onlarca magazin gülü, siyasete davet kokusunu tuhaf bir şekilde almıştı. Türkiye’nin başkentini İstanbul, Başbakanını Demirel sanan magazin gülleri, ardı ardına siyasete gireceklerini&girdiklerini ve varlıklarıyla makus talihimizi değiştirmek için ne yaman şeyler yapacaklarını sıralamaya başladılar.
DYP belki de çağrısının en ironik cevabını Şebnem Schaefer ile aldı. Donanımına ilişkin “ebedi bekaretinden” ve yarım yamalak Türkçe’sinden başka bir bilgiye sahip olmadığımız Schaefer, Ağar’ı bile rahatsız edici bir şekilde DYP saflarında arz-ı endam ediyor, magazinin kaşar kıvamı Seda Sayan’ın siyasi projeksiyonları gündemimizi dolduruyor,
Bu modadan geri kalmayan hatta daha önceki “dikensiz gül” seçimleriyle bir adım öne çıkan Baykal’ın partisine yeni “dikensiz gül” arayışları daha önceki başarılı seçimleriyle taçlanıp yeni temaslarıyla hepimize umut vaat ediyor ve en son derin dekolteli ama herkesten Müslüman ama herkesten sosyal demokrat, magazinin her alanında nokta atışışlarıyla her nasılsa gündemde kalmayı başaran Tuğba Özay’ı saflarına katarak farkını ortaya koyuyor,
“Olur mu ama, benim sizden neyim eksik” dercesine AK Parti, zeka seviyesinin en düşük mesleklerinden biri olan futbolculukta bile yaptığı işle değil, kavgaları, saç kesimi ve bar kaçamakları ile tanıdığımız Ümit Davala’yı alıyor,
“Baraj altında kalır mıyım” korkusunu “bir gün ölür müyüm” korkusundan daha baskın hisseden Anavatan cenahı, rüzgarı ıskalamamak için çapına göre daha az açmış magazin gülleri Zeynep Talu ve Serhat Nalbantoğlu’nu “onur duyarak” saflarına katıyordu.
Ve tabii magazin denince geçemeyeceğimiz “Lahmacun kokulu düşüklüklerin İmparatoru…” O yücelttiği kompleksiyle hiçbir partiyi kendine layık görmediği için Urfa’dan bağımsız aday olacağını magazincilerin mikrofonuna söylüyor, söylüyor, söylüyordu.
Magazin dağından Ankara’nın düz ovadaki siyasetine ancak bu kadar akın yapılabilirdi, yapıldı. Bu, sıradan bile sayılamayacak isimlerin partilere katılımı bizzat liderler tarafından taltif edilecek, rozetlerini elleriyle takıp onur vereceklerdi.
Ama Ağar’ı topa tutan ahkam kesicilerden ses yok. Siyasetin bu kadar ayağa düşürülmesine, hayattaki tek başarılarının kendilerini kamera karşısında var edebilmeleri olanların (Ki bu var etmenin kodları bilinmektedir) utanmadan yönetimin bir tarafından tutma girişimlerine, bu garabetin sırf iki seçmen avlar mıyım kaygısı ile her gün anlı şanlı açıklamalar yapan parti liderleri tarafından takdirle karşılanıp elleriyle yüceltilmesine ve diğer arsızlara cesaret verilmesine tek bir itiraz duymadık.
Oysa siyaset, niyetlerini bildiğimiz için niteliklerini esgeçip meclis dışında kalmasını istediğimiz bölücülerden daha ağır yara alacaktır bu niteliksiz takımın şu yada bu şekilde temsil makamında olmasından.
Oysa buna değmemeliydi. Ya iki oy daha fazla yada “dikensiz gül bahçesi” yada “parti vitrini” adına siyasetin nitelik kısmını bitirme pahasına, magazin güllerini matah şeylermişçesine yaşamımızın bu alanında da var edecek ve sonra çıkıp ekranların magazinle dolmasına karşı soru önergeleri verecek, büyük büyük laflar edeceksiniz.
Ve ahkam kesiciler düşünmeyecek; “Bu ayaktakımının siyasette de var olması, bölücü it kopuğun siyasette olması kadar vahim değil mi?” diye.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...